AKP iktidarı döneminde Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yeniden düzenlemek üzere birtakım kararlar alındı. Buradaki amaç ‘’devlet değil, Cumhuriyetin kurulmasını halk kutlayacak’’ olarak açıklanmıştı.
O gündem sonra, mesela ilçe bazındaki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, ( 28 Ekimde yapılıyor) Atatürk büstüne çelenk koyma töreninde, kaymakamlık, Garnizon Komutanlığı ve Belediye başkanlığının çelenkleri koyuluyor.
Bu törenlerde diğer resmi kurumlar, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin çelenklerinin, resmi olarak Atatürk büstüne konulması engelleniyordu.
Bu uygulama çok yerde tartışmalara neden oluyordu ve haklı olarak tepki görüyordu.
Üstelik bu uygulama, iktidarın yaptığı Cumhuriyet bayramını ‘’devlet değil, halk kutlayacak’’ düzenlemesinin ruhuna da aykırıydı.
Bu uygulama, toplumun önemli bir kesiminde ‘’AKP Cumhuriyetin kutlamasını engellemek, unutturmak istiyor’’ biçiminde yorumlandı ve Cumhuriyete sahip çıkma gereği olarak alternatif kutlama törenleri düzenlendi.
Ya da tören sırasında tartışmalar, itişme ve kalkışmalar yaşandı. Birçok kaymakam siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin çelenk koymasına müsaade etti.
Bir dönem, Beylikdüzü’nde kaymakamlığın çıkardığı genelge doğrultusunda, anıta çelenk koyacağını önceden kaymakamlığa bildiren tüm kurumlar çelenklerini Atatürk anıtına törenle koydular.
Ama ne olduysa bu uygulama da gittikçe yok oldu. Ve artık üç kurum temsilcisinden başka anıta çelenk koyamıyor.
İllerde Valiler, ilçelerde kaymakamlar; ‘’biz ne yapalım, biz kanunları uygulamakla görevliyiz’’ diyorlar.
Yani Merkezi hükümetten gelen emri uyguladıklarını söylüyorlar.
Bu 29 Ekim’de de Ankara’da bir kısım siyasi parti ve dernekler yürüyüş yaparak Cumhuriyet Bayramını kutlamak istiyor. Ankara Valiliği ise ‘’güvenlik’’ gerekçesiyle buna izin vermiyor.
Başta Başbakan olmak üzere birçok AKP’li bakan ve yetkili de Ankara Valiliğinin bu uygulamasını savunuyor, özellikle bu törene katılacaklarını ilan eden ana muhalefet partisini suçluyorlar.
Ankara Valiliği bu kararıyla zaten güvenliği daha baştan zaafa uğratmıştır. Şimdi bu etkinlikte herhangi bir olay çıksa, birçok can kaybı olsa, bunun baş sorumlusu Ankara valiliği sayılacaktır. Muhalefeti suçlu göstermek için, ‘’biz söylemiştik, siz bizi dinlemediniz bakın provokasyon oldu, bunun sorumlusu da CHP’dir’’ diyecektir.
Ankara Valiliği’nin ve hükümetin görevi emniyeti sağlamaktır. O yürüyüşü yapacak kitlenin güvenliğini sağlamaktır. Yoksa ‘’olay çıkabilir’’ gerekçesiyle insanların Cumhuriyet Bayramını kutlamalarına engel olmak değil.
AKP’li bir yetkili bu kısıtlamalar için şöyle demişti; ‘’burası aşiret devleti değildir. Kanun ve nizamlar vardır ve herkes buna uymak zorundadır.’’
Bu hükümeti bazen anlamak mümkün olmuyor. Cumhuriyet Bayramını ‘’devlet değil, halk kutlayacak’’ diye kanuni düzenleme yap, sonra da kalk, bayramı kutlamak isteyen halka ‘’bakın biber gazı sıkarız, cop kullanırız’’ diye tehdit et. Bu da yetmiyor gibi onları suçlu ilan et.
Üstelik ‘’aşiret devleti’’ olmayan bu ülkede, Cumhuriyet Bayramı ülkenin her bir yerinde farklı, farklı kutlanıyor.
Bakın, Denizli Valiliği hiçbir etkinliğe kısıtlama getirmedi.
Ne oldu?
Kıyamet kopmadı, kanun, devlet hiçe sayılmadı.
Kimse bunu konuşmuyor bile.
Siz Ankara’da neyi kimden koruyorsunuz?
Belki birçok kesim haklıdır. İktidarın bir arka planı vardır. Belki de bazılarının 1. Cumhuriyet dediği bu kutlamayı, iktidar unutturmak istiyor.
Yoksa halk kutlayacak diye kanın çıkarıp, halkı kutlamaktan alıkoymaya çalışmanın nasıl bir izahı olabilir?
İster bu Cumhuriyetten yana olursunuz, isterse karşısında. İster kutlamaya katılırısınız, ister katılmazsınız. Ama bu Cumhuriyeti kutlamak isteyenlerin bu hakkına da engel olamazsınız.
‘’Daha iyi bir Cumhuriyet kurmak istemek!’’ buna engel olmamalı. Yapacağınız düzenlemeyi halk görüp beğenecek ki, ‘’evet bu daha iyi’’ desin. Yoksa ‘’ben daha iyisini getireceğim’’ diye öncekini engellemeye kalkmak doğru değildir. Böyle davranarak onu unutturmaya çalışmak ancak tepkileri büyütür.
Cumhuriyet bayramının kutlandığı her resmi kutlama ve törenlerde, her isteyen sivil toplum örgütü, sevgisini ve saygısını belirten kutlamaya özgürce katılmalıdır.
Hem bunu engellemek, hem de halkçı geçinmek, özgürlükçü geçinmek mümkün değildir.
Törenlerde anıta çelenk koyması engellenen sivil toplum örgütü temsilcisine, resmi yetkili ne diyor; benimle tartışma, ‘’yassağ hemşerim’’ diyor.
Yasakçı zihniyetin özgürlükçüsü olmaz. Yasakçı zihniyet özgürlük de getirmez.
Not: Bu yazı yazıldığında henüz Ankara’daki yürüyüş başlamamış olduğundan, bununla ilgili yorum yoktur. Sadece genel anlamada kutlama ve kısıtlama üzerine yazılmıştır.
Nusret Yılmazer