Soma'da, Soma Holdingin çalıştırdığı maden ocağında,
söylenene göre trafo patlaması sonucu yangın çıktı. Öyle anlaşılıyor ki can
kaybı 300'ü aşacak.(Bu yazı yazıldığında 282 idi) Bütün ülke yasta. Alışa
gelmiş olunduğu gibi herkes taziye dileyecek, acıları paylaşacak. Hepimizin yüreği yandı. Hayatını kaybedenlere
rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar ile BDP dahil bütün
parti liderleri Soma'ya gitti. Soma halkı giden tüm liderlere tepki gösteriyor.
Ve polis ve Başbakanın müsteşarı tepki gösteren vatandaşlara kötü davranıyor,
tekmeler atılıyor.
Başbakan Soma Belediyesi'nde kameralar karşısına geçti, "kömür
ocaklarında bu tür kazaların normal olduğunu" açıkladı. 1860'da
İngiltere'de ve 1906 da Amerika'daki kömür ocaklarında yaşanan olayları örnek
vererek "bu olaylar bütün dünyada oluyor" dedi. Hatta, "bu
işlerde çalışanlar bu tür kazaların riskini biliyorlar" babında birşeyler
söyledi.
Cüneyt Özdemir de Soma'da CNN Türk'e program yapıyor ve
insanların nasıl tepkili olduklarını anlatıyor. Başbakan'a atfen diyor ki;
"gel sen bunu burada acı içindeki insanlara söyle."
Bu tür durumlarda insanlar elbette olağanüstü tepkiler
verir. Canlarını kaybetmiş insanlara siz, "e canım madem ocağında
çalışıyorsunuz bu kazalara ve ölümlere de hazır olun" diyemezsiniz.
Birincisi hükümetler, her türlü işin çalışma koşullarını iyileştirmekle
yükümlüdür. Dolaysıyla bu tür iş kazalarının da sorumlularıdır. Öncelikle bunu
kabul etmek zorundayız. Bundan dolayı sorumluluk sahibi yöneticiler bu durumda
gerekli önlemleri aldırmadığı için bu sorumlulukları gereği istifa ederler.
Bizde bu tür istifalar pek olmaz. Çünkü yönetenler hep haklıdırlar.
Vatandaşlarımızın büyük bölümü de futbol takımı gibi taraf tuttuğundan,
politikacısına "psikopat bazında" bağlılığından onlara toz
kondurmazlar. Dolaysıyla politikacı kendini hep haklı görür. Halbuki kendi
tabanı onu eleştirebilse belki ders çıkaracak ve sorumluluk kavramı daha
sağlıklı çalışacak.
Bu kazadan 20 gün önce Soma'daki kömür ocakları için TBMM'de
araştırma komisyonu kurulsun diye CHP'Li milletvekili tarafından önerge
veriliyor. CHP; MHP; BDP bu önergeye destek veriyor. Ama bu önerge ezici çoğunluk AKP milletvekilleri tarafından
ret ediliyor.
Başbakan bu yöndeki soruya da Soma'dan cevap veriyor. "Bu önergenin başında Soma geçiyor ama önergenin Soma ile ilgisi yok" diyor. Halbuki bu önerge Soma'daki bütün kömür ocaklarının incelenmesi ile ilgili. Ama ne gam nasılsa Başbakanın siyasi tabanı her koşulda kendisine destek olur. Başbakan'ın deyimiyle her koşulda "%50 arkasında."
Başbakan bu yöndeki soruya da Soma'dan cevap veriyor. "Bu önergenin başında Soma geçiyor ama önergenin Soma ile ilgisi yok" diyor. Halbuki bu önerge Soma'daki bütün kömür ocaklarının incelenmesi ile ilgili. Ama ne gam nasılsa Başbakanın siyasi tabanı her koşulda kendisine destek olur. Başbakan'ın deyimiyle her koşulda "%50 arkasında."
Biz, "%99'u Müslüman olan bir ülkeyiz." Ama
birbirimizi kandırdığımız gibi Allah'ı da kandırıyoruz. Çünkü inançlı insanlar
sorumluluk duymak zorunda olması gereken insanlardır. En azından Allah'a hesap
verileceğine inanılır. O zaman da buna göre vicdani davranılması gerekir.
Her koşulda kendini savunmak insanın yaratılışında vardır
ama insanın da her olayın bir sorumlusu olduğu gerçeğini bilmesi gerekir. Şimdi
mecliste "bu maden ocakları denetlenmesin" diye parmak kaldıran AKP
milletvekilleri ne kadar sorumluluk hissediyor? Bu hükümetin Başbakanı ne kadar
sorumluluk hissediyor?
Milletvekillerini bilmiyorum ama başbakanın sorumluluk
duygusu açıklandığı için biliyoruz; "bu tür işyerlerinin riskini buralarda
çalışanlar zaten biliyorlar" demişti. Yani kendilerinin hiç bir
sorumluluğu yok. Bütün kusur çalışanların ve ölenlerin. Zira onlar burada
çalışırken ölüm riski olduğunu biliyor olmalılar!
Bir de bu maden Ocağı en iyi Ocak seçilmiş. Hürriyet'ten sevgili
arkadaşım Vahap Munyar'ın röportajına göre; Soma Holdinğ'in patronu açıklamış,
"bu Ocakta %80 mekanize çalışma varmış. Yani kömürü makineler çıkarıyor.
Ve çok az insan çalışıyormuş." Munyar da şimdi haklı olarak yazmış,
"madem mekanik çalışıyordunuz bu kadar işçi niçin ocaktaydı ve niçin bu
kadar işçi öldü?" Bırakın mekanik çalışmayı, verilen bilgiye göre karbon
monoksit gazı %1 olduğunda, sözde burada iş bırakılıyormuş. Bu bilgilerin
tümünün yalan olduğu ortaya çıktı. Maliyeti de çok pahalı oldu. Şimdi bunu
söyleyenlerin ve bu ocağı denetleyenlerin ciddi anlamda hesap vermesi gerekir.
Ama benim böyle bir hesap sorulacağına dair zerre kadar inancım yoktur. Zira bu
ülkede herkesin bir koruyanı vardır. Ve bu işadamının da sırtı sağlam
gözüküyor.
Başbakanın bu tür işyerlerinde, dünyanın değişik ülkelerinde
de kazalar olduğuna dair örnekler gösterirken 100 - 150 yıl öncesinde yaşanan kazaları
ve ölümleri örnek göstermesi ise ayrı bir trajedidir. Zira Başbakan Türkiye'nin,
örnek gösterdiği ülkelerden 150 yıl geri olduğunu da kabullenmiş oluyor. Çünkü
o ülkelerde son üç beş yılda böyle bir kaza olmamış.
Yazık bu ülkede yaşayanlara ve ölenlere. Acılar bile
yürekten hissedilmiyor, çoğu göstermelik
. Nasılsa bu ülkede yaşayanları kandırmak kolay.
Bu ülkenin insanlarının büyük çoğunluğu, taraf tutmadan
acıları ve sevinçleri birlikte paylaşırlarsa (elbette göstermelik paylaşım
olmadan) o zaman bu ülkede ölümler daha az olacak ve yaşayanlar da daha mutlu
olacak. Umarım bunu görmek çok zaman almaz.