31 Ekim 2016 Pazartesi

CUMHURİYET GAZETESİ’NE SORUŞTURMA BASKIDA GELİNEN SON NOKTADIR

29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutladığımız günün ertesinde yazdığım yazıda toplumuzun önemli bir kesiminin içinde bulunduğu karamsar ruh halini yazmıştım. Yazımın yayınlandığı gün, polisin Cumhuriyet Gazetesine yaptığı operasyona tanık olduk.  Cumhuriyet Gazetesine baskın yapılması, yazarlarının ve yöneticilerinin gözaltına alınması, devlet baskısında gelinen son nokta olmuştur.
Bunun hemen öncesinde Diyarbakır eş belediye başkanlarının tutuklanmasına toplum sessiz kaldı. “Nasılsa bunlar Kürt partisi PKK’ya yardım etmiştir” diye düşünüyor bu toplum. Düne kadar bu hükümetin PKK ile görüştüğünü, Kürt sorununu barışçı yöntemlerle çözmek için herkesle görüşecekleri söylemini, bu devletin en tepesindeki kişiden duyduğunu unuttu bu toplum. Hatta PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile hem devlet yetkilileri, hem de  HDP yetkilileri toplumun gözü önünde görüşüyordu. O gün bir sorun olduğunu ve çözülmesi gerektiğini düşünen siyasi iktidar bugün Kürtleri ve onun yasal temsilcisi olan, ama kendisine muhalefet etmekte kararlı olan HDP’yi bitirme kararı almış ve bunu adım adım uygulamaktadır.
Cumhuriyet bu ülkenin kurucu lideri tarafından isimlendirilmiş bir gazetedir. Bugüne kadar bütün yayın politikası Cumhuriyetin çağdaş yaşam değerlerine sahip çıkmak olmuştur. Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu olmuştur. Bu uğurda birçok yazarını şehit vermiş bir gazetedir. Ve bu gazete gerici FETÖ örgütüne, onun yapmaya kalkıştığı darbeye destekle suçlanıyor. Yani bu sözün bittiği yerdir. Baskının hangi boyuta geldiğinin göstergesidir.
Hükümet 15 Temmuz kalkışmasını gerekçe göstererek açıkça toplumun tüm muhalif kesimlerini susturmak istiyor. Gözünü karartmış ve kendini belli hedeflere kilitlemiş bu siyaset anlayışından her şey beklenir.
OHAL uygulandığından bu yana bu ülkede kapatılan gazete, dergi, tv ve ajans sayısı 170’e ulaşmıştır.  Sürekli ve sarı basın kartı iptal edilen gazeteci sayısı 777’ye çıkmıştır. Şu anda cezaevinde 105 gazeteci tutuklu bulunmaktadır. 15 Temmuz’dan sonra kapatılan yayın organları nedeniyle 2500’ün üzerinde gazeteci işsiz kalmıştır. Toplamda son yıllarda işsiz kalan gazeteci sayısı 10 bini aşmıştır. Türk basınında her üç gazeteciden birinin işsiz olduğu bir karanlık tablo ortaya çıkmıştır.
Siyasi iktidar kendine muhalif bütün kesimleri susturmak, onlar üzerinde baskı kurmak, toplumun bu kesini sindirmek istemektedir. Geçmiş baskıcı devlet uygulamalarında örnekleri olan bir yola girmiştir.
İşte önceki yazımda sözünü ettiğim karamsarlık bundan dolayı oluşmuştur. Bir taraftan eğitim laik, çağdaş, bilimsel olmaktan uzaklaşmış. Toplumun önemli bir kesimi için bu ülke, çocuğunun bilimsel temellere dayalı, özgürce eğitim alabildiği ve özgürce yaşayabileceği bir ülke olmaktan hızla uzaklaşmıştır. Diğer taraftan muhalif kesimlere yapılan baskılar dayanılmaz boyuta ulaşmıştır. Toplum uzun bir süredir mezhepler üzerinden yönetilmeye çalışılıyor. İç ve dış politika bunun üzerine oturtulmuş.
Ve MHP’yi saymasak bile ülkenin en az %40’ı bu gidişattan memnun değil. (MHP’yi saymasak bile dememin gerekçesi; MHP’nin önemli bir kesimi bu hükümetin, bu uygulamalarından memnun ve bu politikaları destekliyor diye düşündüğümdendir.) Ama bu kesimin asgari müşterekte birleşip tek ses olamaması bu siyasi iktidara cesaret veriyor. Hükümet şunu unutuyor gibi; bu kesim gün gelir birlik olur ve toplu muhalefet yapmayı becerir. Haklarına sahip çıkmak için demokratik birliktelikler oluşturup tepki koyabilir.

Bu ülkede kendisine güvenli bir gelecek göremeyen toplum, bu baskılara karşı olan kesimlerin bir an önce birlik olması gerekir. Toplumun kanaat önderlerine ve hatta herkese bu konuda önemli görevler düşmektedir. Hükümetin de; toplumun bu muhalif kesimini rahatlatan uygulamalara bir an önce geçmesi gerekir. Unutmamak gerekir ki hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi su alıyor. Bu gemiyi kurtarmak hepimizin görevidir.

30 Ekim 2016 Pazar

CUMHURİYETİN 93. YILINI KUTLAYAN TOPLUMUN RUH HALİ

Bir 29 Ekim’i daha kutladık. Toplumun bir kesimi sokaklarda “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırdı özgürce!
Toplumun bir kesimi Yaşasın Cumhuriyet diye slogan attı, kısmen rahatladı ama daha da karamsarlığa gömüldü. Yanındaki yüzlerce, binlerce, ülkedeki on binlerce insanı gördükçe kendi gibi çırpınan, kendini güçlü hissetmeye çalıştı ama yüreği daralmaya devam etti.
Kalabalıktan çıkıp evine gittiğinde yine ülkede olanlar onu derin düşüncelere sevk etti.
Çünkü Cumhuriyeti kuranlar, ülkeyi muasır medeniyete, çağdaş uygarlığa kavuşturmak istiyordu.
Bu uygarlığa erişmek için çağdaş, bilimsel eğitimi kurmak temel esastı. Yeni nesiller bilimi temel almalıydı. Bilim ile aydınlanacak, sanayi gelişecek, her alanda ülkenin kendi üretimi olacak, kendi kendine yeten, dünyaya mal ve hizmet satan bir ülke olunacaktı.
Uygulanacak eğitim politikasıyla soran, sorgulayan, uygulayarak öğrenen, deneyerek geliştiren bir nesil yetiştirilecekti. Her söyleneni kabul etmeyen, kendinden önceki nesile saygı duyan, öğrendikleri ve uyguladıkları ile önceki nesilden saygı gören yeni bir toplum yaratılacaktı.
Köy enstitüleri bu amaçla kurulmuştu. Yeni nesiller öğrenirken, öğrendiklerini toplumla uygulayan bir eğitim yapılıyordu. Bunun sonucunda toplumun tamamı aydınlanacak ve dünyayı tanımanın yanında dünyaya katkı sunan, kimsenin oyununa da gelmeyen bir toplum yaratılacaktı. Böylece dünyanın cirit atabildiği bir ülke olmayacaktık. Dünya bizi karıştıramayacaktı.
Bilimsel bilgilerle donanmış yeni toplum, her şeyi sorgulayan yeni nesil, olan biteni daha doğru yorumlayacaktı.
Halbuki şimdi, yani Cumhuriyetin kuruluşundan, bu hedeflere yönelişin üzerinden tam 93 yıl geçmişti. Ülkenin bilimsel eğitim veren, soran, sorgulayan öğrenci yetiştiren eğitim kurumları; ülkenin en iyi sayılan, her ailenin çocuğunun o okulları kazanması için çırpındığı eğitim kurumları bizatihi eğitim bakanlığı tarafından yok ediliyordu. Buradaki başarılı öğretmenler ve yöneticiler, “ bu başarıları başka okullarda da yaşatsınlar!” gerekçesi ile dağıtılıyor başka başka okullara gönderiliyordu.
Bu başarılı okullara da İmam hatip okullarından yeni öğretmenler ve yöneticiler atanıyordu.
Zaten ülkedeki tüm okulları İmam Hatip yapmak amacı olan siyasi iktidar adım adım projesini uyguluyor, İdeolojik sistemini her geçen gün biraz daha kalıcı hale getiriyor. Çıkarılan kanunlarla güçlü bir polis devleti konumuna gelen ülkede ses çıkarabilenlerin sayısı ise her geçen gün azalıyor.
Elbette bu siyasi ekibin bir amacı var. Daha az sorgulayan, tepeden söyleneni kabul eden nesiller yetiştirilmek isteniyor. Böylece toplum daha kolay yönetiliyor olacak.
İtiraz edene polis engel olacak, içeri tıkılacak, gazete ve dergiler kapanacak.
Özellikle son aylarda yapılan uygulamalar, kapanan TV ve gazeteler bunun göstergesidir.
İşte Cumhuriyetin 93. Yılını kutladığımız bu günde, bütün bunların farkında olan vatandaş sokakta yaşasın Cumhuriyet diye bağırırken, yanındakilerle kendini güçlü hissetmeye çalışırken eve geldiğinde bütün bunları düşünüyor ve karamsar oluyor.
Bu çaresizlik içinde sokaklarda Cumhuriyet kutlamalarına katılan vatandaş sayısı her geçen yıl artarken, karamsarlık yaşayan vatandaş sayısı da aynı oranda artmaktadır.
Çocuğuna iyi bir gelecek hazırlayamayan vatandaş, çocuğuna bilimsel eğitim veremeyen vatandaş ülkesinin geleceğini de parlak göremiyor. Çocuklarını bekleyen ülkenin geleceğinden endişesi her geçen gün artıyor.
Sanayide gelişemeyen, dünyada sayılı tarım ülkeleri arasında olmasına rağmen ülkedeki emtia fiyatlarının artmasını önlemek için üretimi artırmayı düşünmeyip sadece, “bak bu malın ithalatını serbest bırakırım” diye satıcıları tehdit eden bir yönetime sahip olmanın çaresizliğini yaşayan vatandaş karamsarlığa kapılıyor.
Kendisi gibi düşünenlerin sayısının artmasını, ülkesinin geleceğini görüp de doğru yolda olmadıklarını anlayan insanların çoğalmasını beklemekten başka çaresi olmayan vatandaş karamsar oluyor.

Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın özgürlük, yaşasın bilimsel eğitim ve elbette yaşasın soran, sorgulayan eğitim ve bu eğitimle yetişecek yeni nesillerin kuracağı, ayırımsız bütün insanların kendini mutlu, huzurlu hissedebileceği Çağdaş, Laik, demokratik Cumhuriyet.