Ben, milyonlarca insan gibi annemi bir daha göremeyeceğim.
Annemi Berat Kandili günü, 30 Nisan 2018 günü akşama doğru hakka uğurladık. Annemi
çok erken kaybetmedim ama yine de anne acısı zormuş.
Annem, nüfustaki kayda göre 95 yaşında vefat etti. Uzun
sayılacak bir ömrü oldu. Ancak yaşamını, bütün Anadolu kadınları gibi çok
çalışarak geçirdi. Alerjik astım dışında pek bir rahatsızlığı yoktu. Çok uzun
süre doğrulmadan çalıştığından olsa belli bükülmüş, iki büklüm olarak gezerdi.
Oturduğu yerde gördüğünüzde oldukça diri ve genç görünürdü. Ancak bu haliyle
bacakları vücudu taşımakta zorlanıyordu. Adımlarını zorlukla atıyordu. Buna
rağmen Tuvalete gidip gelebiliyor, kendisi yatıp kalkıyordu. Çocuklarına çok
fazla yük olmadan yaşamını sürdürüyordu.
Annem yatalak olup çocuklarına yük olacağından korkardı. Rahat
ve kolay ölemeyeceğinden endişe ederdi, ama öyle olmadı. Bir Cumartesi sabahı
kalktı, pazarları banyo yapmasına rağmen, o gün banyo yapmak istedi. “Göğsümde
bir ağırlık var” dedi, “sırtıma bir ağrı girdi” dedi ve ambulansla
kaldırdığımız hastanede anju oldu. Üç damar yüzde yüz tıkalıydı. İkisi ana
damarlardı ve çok önceden tıkandığından açılamadı, yalnızca üçüncü damar
açıldı. Zaten bu üçüncü damarın tıkanmasıyla kalp krizi geçirmişti. Cumartesi
Pazar yoğun bakımda kaldı. Pazartesi yoğun bakımdan çıkacaktı. Hiç ölecek biri
gibi değildi. Son dakikaya kadar bizimle konuşuyordu ve her şeye rağmen oldukça
iyi görünüyordu. Sonra pazartesi öğlen sonu birden her şey bozulmaya başladı.
Vücut oksijensiz kaldı, böbrekler çalışmadı, akciğerler su topladı. İki saat
içinde Annem gözlerini yumdu.
Bütün bunların ardından Anneme seslenerek korktuklarının
başına gelmediğini anlatmak istiyorum, huzur içinde uyuyabilir.
Sevgili Annem;
Yaşamında eğlenmeye ve gezmeye pek zamanın olmadı. Babamın
işi dolaysıyla hem tarlada tarım yaptın, hem hayvancılık yaptın hem de 6 çocuk
büyüttün. “Ben gezmedim, dünya görmedim, topluma katılmadım derdin” evet
gençliğin ve ömrünün büyük bölümü böyle geçti. Gençliğinde Babamın karşısında
pek konuşamazdın, ömrünün son döneminde babamdan çok konuştun ve babama
konuşabildin. Sanırım baskıcı yaşamanın bedelini Babama ödettin.
Çocuklarına hiç kıyamazdın. “Babanızın yanında durmayın,
gidin hayatınızı kurtarın” derdin. Onların yıpranmasını istemezdin. Çocukların
hepsini köyden gönderdin.
Ömrünün sonunu çocuklarınla geçirdin. Hepsi ile doyasıya
yaşadın. Bir ablamı erken kaybettin, onunla uzun yıllar yaşayamadın. Onun
özlemi hep içini yaktı, “beni onun yanına defin edin” diyordun, onu yerine
getirdik. Şimdi onunla özlem gideriyorsun.
Sevgili Annem,
“Param hiç olmadı, hiç hayır yapamadım” derdin. “Babanızda
para var, o çok iyilik yapıyor. O cennete gider ama benim kimseye bir hayrım
yok, ben çok çekerim, kolay ölmem” diyordun. Hiç de öyle korktuğun gibi olmadı.
Rahatsızlanıp hastaneye yatman 2,5 gün, kendinde olmayıp kötüleştiğin süre 2
saat kadar oldu be annem.
“Yatalak olurum, çok çekerim, çocuklarıma yük olurum” diye
korkardın. Hiç öyle olmadı, ne yatalak oldun, ne de çocuklarına yük oldun.
Berat kandilinde, çok hayırlı bir günde, çok kolayca göçtün bu dünyadan. Bir kuş misali hafifçe ellerimizden uçuverdin
annem.
Her gün akşam yatarken ve sabah kalktığında Allaha
yakarırdın. “Allah’ım beni burada unutma, bu halimden daha beter etme, beni
çocuklarıma yük etme” diye dualar ederdin. Bunu o kadar çok isterdin ve yüksek
sesle söylerdin ki, bazen bu yakarışını komşular bile duyardı. Sen Allah’ın iyi
kuluymuşsun. Yakardığın Allah seni duydu. Dualarını kabul eyledi. Çok mübarek
bir gününde, hiç beklemediğin kadar kolay aldı seni yanına.
Sevgili Annem,
“Benim kimseye hiç hayrım yok derdin” ya Annem, hiç de öyle
değilmiş. Meğer sen yaptığın iyilikleri bilmez, saymazmışsın. Cenazene gelen
köylülerin ve civar köylerden gelenler senin ne kadar iyilik yaptığını anlata
anlata bitiremediler. Meğer senin ekmeğini yemeyen yokmuş. Senin için, “O bizim
de annemizdi” diyenler o kadar çoktu ki, hepsi bizimle gözyaşı döktüler senin
için. Üç günlük yemeğini verdiğimizde, senin ekmeğini yiyen herkes yığınla
geldi ve senin hayrına katkı sundu.
O kadar çok gönülden çalışan, bir şeyler sunan insan vardı
ki, biz senin çocukların olarak seninle bir kez daha gurur duyduk Annem.
Sevgili Annem,
Üç günlüğünü verdiğimizde günlerden Perşembe idi. Sen her
Perşembe oruç tutardın. İşte bu Perşembe sen oruç tutamadın ama bizim de hiç
beklemediğimiz anda üç dede geldi. Pir, Dede, Mürşit gelip senin için Cem
bağladı. Dede senin için ne dedi biliyor musun? “Ben bu yaşıma geldim,
cenazesinde Dede, Pir ve Mürşit’in bir araya geldiği çok az insan gördüm.
Belkıs bacımız Allah’ın iyi kullarındanmış. Siz komşuları olarak Belkis
ablamızı örnek alın” dedi.
Yani Sevgili Annem,
Sen rahat uyu. Ölümün yaşamından kolay ve güzel oldu.
İnancına göre çok güzel, mübarek bir günde, seni seven, dua eden çok insan
tarafından yolcu edildin. Ve çok az kişiye nasip olan üç dedenin cemiyle
uğurlandın.
Biz seni hep güzel yad edeceğiz. Çocukların ve torunların
senden hep iyilikle bahsedecekler. Mekanın cennet olsun. Işıklar içinde uyu
benim sevgili, güzel annem.