Önceki gün bu köşede yayınlanan yazımda, Gerçek Gazetesinin imtiyaz sahibi de olan sayın Ali Tarakçı’nın yazısını eleştirmiştim. Hem Tarakçı’nın yazsısı hem de benim yazım uzun bir yazı olmuştu. Yazılar anlaşılsın diye uzun olunca belki anlatılmak istenen konu da genişliyor ve konunun ana amacı da dağılıyor.
Dün Ali Tarakçı bu konuyu tekrar kaleme aldı. Ve özetin özeti olarak tekrarladığı cümle şöyle: “Altaylı, Esenyurt’ta yaşanan bir imar yolsuzlukları iddialarının peşinde değildir. Onun peşinde olduğu Fiyapı’dır. Bir anlamda iş takipçiliğidir.”
Konu neydi?
Esenyurt’ta birçok inşaat firması yüksek katlı imarlar almış, normalin 6 katı imar ve inşaat ruhsatları verilmiş. Bu inşaatlardaki daireler kişilere satılmış. Ulusal medya da reklam karşılığı buradan daire almış.
Büyükşehir belediyesi de bu inşaatları durdurunca hem yüzlerce vatandaş, hem de buradan reklam karşılığı daire alan merkez medya ve bu arada Habertürk (Ciner grubu) mağdur olmuştu. Bunun üzerine de Fatih Altaylı “bu Esenyurt belediye başkanı niye görevden alınmıyor” diye yazı yazmıştı. Bu yazıda; Esenyurt’ta yaşanan çok katlı, normalin 5 –6 katlı inşaat emsalleri (15- 16 emsal) ile inşaat ruhsatları verildiği ve Büyükşehir Belediyesinin de bu inşaatları mühürlediğini ve yüzlerce vatandaşın mağdur olduğu belirtiliyordu.
Benim önceki günkü yazım ise; esas meselenin bir yerel yönetimin kanunsuz ruhsat vermesinden kaynaklandığını, yerel belediyenin ruhsatı Büyükşehir tarafından iptal ediliyorsa ve bundan yüzlerce vatandaş mağdur oluyorsa, burada medya da mağdurlar arasında olsa ve bundan dolayı medya çığırtkanlık yapıyorsa bile, esas sorumlunun yerel belediye olduğunu yazmıştım.
Çünkü kanuna uygun işlem yapmak zorunda olan ve buna uygun davranmadığı için bütün bu sorunları yaşatan ilk sorumlu kurum belediyedir. Dolaysıyla medya da mağdurlar arasında ise kendi çıkarı için çığırtkanlık yapar demek istedim.
Zaten medyanın ulusalı da yereli de aynısını yapar.
Tarakçı da ısrarla diyor ki; “ben Fatih Altaylı’nın iş kovaladığını, mağdurların hakkını savunmadığını söylüyorum” diyor.
Sayın Tarakçı’nın yazısında sadece Fatih Altaylı eleştirilmiyor. Aynı zamanda ona cevap verilerek Esenyurt Belediye başkanı da savunuluyordu. Sayın Tarakçı’nın söylemiyle mesele “sivrisineğin saz” olup olmaması değil, sivrisineğin sesini dahi duymayanın kamu kurumu, belediye olduğunun gözden kaçmış olmasıydı.
Geçmişte birçok gazeteci, çeşitli kamu kurumları nezdinde iş takipçiliği yaptı. Şu anda da Fatih Altaylı da, Ciner grubunun Fiyapı’dan alacağı olan daireleri alamadığı için yazılar yazıyor olabilir, baskı kurup ve bir şekilde bu alacağı tahsile çalışıyordur.
Ve diyorum ki yerel gazeteler de bunu ve daha da ötesini yapmaz mıydı?
Sayın Tarakçı Salı günkü yazısında şunu söylediğini de atlamış gibi gözüküyor. “Fatih Altaylı bir ruhsatlı inşaattan söz ediyor. Ruhsatlı inşaattan dolayı bir belediye başkanı niçin görevden alınsın?”
Bu cümle belediye başkanını savunmak değil midir Sevgili Tarakçı. Bu Altaylı’nın iş takibi yaptığını iddia etmek midir?
Kaldı ki biz kişilerin kendine çıkar sağlamalarından da söz etmiyoruz. Biz kamu kurumu yetkililerinin kamu çıkarına aykırı hareket etmekten söz ediyoruz. 15 emsalle inşaat ruhsatı vermek ne demektir?
İktidar partisi belediyeleri her türlü usulsüzlükleri yapar ve sonunda da bir türlü de yoluna koyarlar. Peki, muhalefet partisinden bir belediyede olsaydı bunlar acaba neler yaşanırdı?
Cebinde parası olan herkes belediyelere, yetkililerine fazladan, açıktan paralar vererek yasal haklarının üzerinde inşaat ruhsatları almak isterler. Şu anda birçok belediyenin yaptığı, parsel bazında imar tadilatı yapmak ve buna göre bölgeden farklı, fazla inşat ruhsatı almak bunun çok güzel örneğidir. Parsel bazında imar tadilatı uygulaması özellikle İstanbul’da oldukça da yaygındır. Şimdi başka bir vatandaş mahkemeye gitse ve böyle bir ruhsatı iptal ettirse, bu inşaattan daire alan vatandaş mağdur olacak. O inşaatın reklamını daire karşılığı alan medya da mağdur olacak. Bu medya çıkarını savunursa suç mudur?
İşte önceki günkü yazımda ben sayın Tarakçı’ya bunu sormuştum. Ve tekrar soruyorum; “ruhsatlı inşaattan dolayı belediye başkanını niçin görevden alsınlar” diyorsan bu o yazıya cevap ve belediye başkanını savunmak değil midir?
İşadamı çıkar elde etmek için her yolu dener. Belki bu çıkar sağlama çabası anlaşılabilir bir durumdur. Adam kendisi için daha fazla çıkar, daha fazla kar ve daha fazla para kazanmak istiyor. Bu çok yaygındır. Ama bu çıkarları elde etmek için kamu kurumu yetkililerine çıkarlar sağlarlar. Görevi kamunun çıkarını korumak olan bazı yetkililer de kişisel çıkarlar uğruna bunlara alet olurlar.
Şahsın işi kendine çıkar sağlamak, kamu görevlisinin işi kamunun çıkarını sağlamaktır. Burada bir usulsüzlük varsa birinci derecede sorumlu kimdir?
Yani hedefe kim oturtulmalıdır.
Türkiye’de merkez medya birçok konuda etik davranmamıştır. Üstelik sadece ekonomik çıkar meselelerinde, kendi reklam alacaklarının takibiyle ilgili değil, siyasi konularda da ilkeli, dürüst ve demokrat bir durum sergilememiştir. Şimdi medya el ve tarf değiştirdi ama bu konuda değişen bir şey yoktur.
Mesele merkez medyanın tutarsızlığı ise bunu tartışalım. Medyayı da yereli ve ulusalı ile masaya yatıralım.
Tarakçı yazısının başında; “imar yolsuzlukları ile ilgili yazdığım birçok yazının CHP’li Büyükşehir Belediyesi meclis üyeleri tarafından soru önergesi olarak meclise taşındı” diyor. Doğrusu bu vesile ile bunları da burada bir kez yazsa da kamuoyu da yeniden bilgilense.
Nusret yılmazer
Not: Benim yazım nedeniyle birtakım olumlu tepkiler aldım. Ama olumlu tepkilerden Gerçek Gazetesi nezdinde Ali Tarakçı’ya geldi. Aynı gazeteden eleştiri yazılarımın yayınlanmasından dolayı övgü ve teşekkür aldı. Bu da buradaki demokratik ortamı göstermesi açısından oldukça iyiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder