15 Mayıs 2013 Çarşamba

BEYLİKDÜZÜ'NDE AKİLLER TOPLANTISI VE BASKICI ZİHNİYET

14 Mayıs salı günü Beylikdüzü'nde Akil insanların katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Prof. Yücel Sayman ile Doç. Levent Korkut katıldılar.


''Beylikdüzü çözüm girişimi'' adı etrafında toplanan bir grup bir grup insan böyle bir girişimde bulunmuş, birçok kişi ve kurumla görüşerek ülkemizde yaşanan sürecin Beylikdüzü'nde konuşulmasını tartışılmasını sağlamayı amaçlamışlardı. Beylikdüzü Kültür Merkezi'nde yapılan toplantının açılış konuşmasını Hüseyin Şengül yaptı.

Şengül'ün kısa konuşmasının ardından daha doğru düzgün iki kelime konuşulmadan salondan laf atmalar başladı. Salonda olan tepkici gruplardan, sayıları nispeten az olan MHP ve işçi partililerin yanında ağırlıklı olarak CHP'liler vardı. Ve daha başından burada insanların konuşturulmaması amaçlanmıştı. Bu grup ayağa kalkıp, yanlarında getirdikleri bayrakları da açarak İstiklal Marşını okumaya başladılar.

Bu grubun çoğunluğu, hak ve özgürlüklerin yeterince kullanılmadığından şikayet ediyor ve geçmişte bu topraklarda yaşanan acılardan öyle veya böyle nasibini almış, devlet baskısının, devlet terörünün muhatabı olmuş insanlardı. En azından oradaki herkes, geçmişte devletin insanları nasıl ezdiğini, nasıl öldürdüğünü, nasıl şiddet uyguladığını iyi biliyordu.

Bugün devlet cinayetler işlemiyor. Bugün devleti yönetenler 30 yıldır devam eden savaşın bitmesi gerektiğini düşünüyor. Ve bu ''Akil İnsanlar'' çalışması ile 'haydi buyurun siz konuşun, düşüncelerinizi, duygularınızı tavrınızı bu insanlar aracılığıyla bize iletin' diyor.

İşte bir kısım insan Beylikdüzü halkının bir araya gelerek konuşmasını, Beylikdüzü'nün sesinin duyulmasını sağlamaya çalışmıştı.

Bu toplantıyı düzenleyenler ve bu toplantıya katılanlar orada konuşulacakları belirleyemezler. Katılanlar düşüncelerini özgürce ifade edebiliyorlar. Hal böyle iken tıpkı daha önceki ceberrut devletin yaptığı gibi İstiklal Marşını, hiç bir kural tanımadan, toplantıyı düzenleyen ve katılanların çoğunluğuna baskı amaçlı okumaları bir ayıp, ayıptan da öte bir terördü. Yücel Sayman'ın da belirttiği gibi onlar İstiklal Marşından rahatsız değillerdi. Ancak salondaki toplantıyı baskın amaçlı geliştirilen bu durum da rahatsız ediciydi ve baskı aracı olarak kullanıldı.

Orada sadece düşünceler konuşulacak olmasına rağmen bir kısım protestocunun insanlara, isimleriyle birlikte hakaret ve hatta küfür etmeleri hiçbir şekilde hoş görülemez.

Buna rağmen ''Akil insanların'' oldukça akıllı ve demokrat davranarak bu tepkileri hoş görmeleri, hoş görmeden de öte herkese mikrofon vererek düşüncelerini açıklama imkanı sağlamaları, toplantıyı organize eden, toplantıya konuşmacı olarak gelenlerle protestocular arasındaki seviye farkını açıkça gösterdi.

Öncelikle bu günkü meselenin Kürt sorununun çözümünden öte özgürlük ve demokrasi meselesi olduğu bir kez daha, bu kez Beylikdüzü'nde ortaya çıkmış oldu. Kimlerin bu ülkede özgürlük istediği, kimlerin özgürlüğü sadece kendileri için, kimlerin özgürlüğü toplumun bütün kesimleri için istediği çok iyi anlaşılmış oluyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu ülkede 80 milyon insanın barış içinde ve hiçbir baskı görmeden yaşaması, işte bu ortamlarda birlikte özgürce konuşabilmekten başlıyor. Bugün burada terör estirmek isteyenler, dün de devletin terörünü hoş görenlerdir.

Beylikdüzü'ndeki toplantıya, çıkan kargaşa yüzünden 10 dakika ara verildi. Sonra toplantı devam etti.Toplantıya katılan herkes ve başta protestocular düşüncelerini mikrofondan açıkladılar. Yücel Sayman; ''Biz buraya sizlerin düşüncelerini ve elbette tepkileri de almaya geldik. Biz kimseyi şekillendirmiyoruz. Böyle bir amacımız da yok. Bize yaptığınız hakaretleri üzerime de almıyorum. Ben kendimi bildim bileli özgürlükten yana tavır aldım. Herkes için hak ve özgürlük istedim. Bu amaç için yola çıktıksa bunların olacağını da elbette bekliyoruz. Siz bu baskılarla bizleri değiştiremezsiniz. Biz de buraya sizleri değiştirmeye gelmedik. Sadece karşılıklı konuşmaya geldik'' dedi.

Bir zamanlar devlet hapse attığı herkese zorla, copla İstiklal Marşı okuttururdu. Şimdi de bu toplantıda birileri bunu sivil olarak yapmaya kalkıştı. Adı üzerinde bu bir sivil toplum girişimi, bir sivil toplantıdır. Burada İstiklal Marşı okunması gerekmiyordu. İllaki okunacaksa bu insan gibi dile getirilir, konuşulur ve okunabilirdi. Bunu bir terör hareketine, baskı olarak kullanmaya gerek yoktu. Yıllardır böyle yapıldığı için toplum bu noktaya geldi. Yoksa orada aklı başında hiç kimse İstiklal Marşı'na da, okunmasına da karşı değildi.

Konu elbette uzun. Üzerine koca koca kitaplar yazılıyor. Dolaysıyla bu yazıda bunların tamamını anlatmak mümkün değil. Söylenecek çok şey var. Ama bence meselenin özü de burada başlıyor. İnsan olmak, insanı konuşturmak ve dinlemek. Ve elbette herkesin konuşmasına imkan sağlamaktır. Katılımcılardan Yüksel Arı içinde bulunduğu durumu açık yüreklilikle ifade etti. ''Benim oğlum askerlik yaşına geldi. Ve benim yüreğim korku içinde. Askere göndermek istemiyorum. Oğlum kimle savaşacak, niçin ölecek veya öldürecek?'' Toplantıya katılıp da tepki gösterenlerin büyük çoğunluğu aynı duygu ve düşüncede olmasına rağmen bunu açık yüreklilikle söylemiyorlar.

Sahiden bu savaş kimin savaşı?

Her hakkı herkes için istemek. Her özgürlüğü herkes için istemek. Lafta değil özde kardeşçe yaşamayı savunmak. Burası benim, sana yaşam hakkı yok demek değildir. Bu da her şeyden önce gerçekten yüreğinde insan sevgisi taşımaya bağlıdır. Kendine ve karşındaki herkese saygı duymana bağlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder