13 Şubat 2014 Perşembe

HUKUK İŞLETİLMİYOR VİCDANLAR SAĞIR

Gün geçmiyor ki bu ülkede bir hukuksuzluk yaşanmasın. Hükümet, bakanlarla ilgili yolsuzluklardan dolayı  soruşturma açan savcıları darmadağın yaptı. Her birini bir yere, hatta yetmedi, oradan aldı başka yerlere gönderdi. Bunu da HSYK' ya uyguladığı baskılarla gerçekleştiriyor.
Hükümet işine gelmeyen her olayda hemen eleştiriye başlıyor. Bunu öylesine etkili yapıyor ki kendini mağdur yerine koymayı sağlıyor. Bu ülkede birçok haksızlığa uğramış halkın önemli bir bölümü de bunlara inanıyor.
Oysa bu ülkede 17 Aralık'ta başlayan yolsuzluk soruşturmasının savcılarının ve polislerinin görev yerleri ve görev alanları değiştirildi. Yolsuzluğu takip eden, neyin yapıldığını, nasıl yapıldığını bilen bütün yetkililer görevlerinden alınmıştı. Kamuoyunda oluşan algıya göre; bu savcıların ve polislerin yerine hükümet, adaleti sağlama amacı olmayan, amacı yolsuzluklara bulaşanları aklamak olan yeni görevliler atadı.
Nitekim bu savcıların ve polislerin atanmasının hemen ardından yolsuzluklara bulaştığı iddia edilen kişilerin mallarına konulmuş tedbirler kaldırıldı. Ve elbette iddialar da değişti. Bu ülkede önemli bir kesim artık bu kişilerin teker teker berat edeceğine inanıyor.
Hükümet bunları yaparken diğer taraftan bazı programlarda halkın karşısına çıkan Hüseyin Çelik gibi parti sözcüleri ve medyadaki savunucuları  "yolsuzlukların üzerinin kapanmayacağını, bunlarla ilgili soruşturmaların sonuna kadar yürütüleceğini ve elbette yolsuzlukların soruşturulması gerektiği" gibi söylemleri söylemekten geri duymuyorlar.
Bu bende ve milyonlarca insanda oluşan kanaate göre halkla dalga geçmenin çok açık halidir.
Bu yolsuzluklara karıştığı iddia edilen bakanlarla ilgili fezlekeler de bu arada TBMM'lisine gönderildi. Bunların bazıları TBMM başkanlığına, bazıları Adalet Bakanlığı'na gönderildi. Her iki kuruma gönderilen fezlekeler bir süre  buralarda tutulduktan sonra savcılığa iade edildi. Yine halkın önemli bir kesiminin kanaatine göre; yeni atanan savcılar 'bunları ayıklasın, temizlesin ve hatta bu konuda fezlekeye gerek yoktur' noktasına getirsinler diye.
Yetkili makamlarda bulunan ve milyonlarca liralık ihalelere karar verenler, bu konuda en  etkileyici konumdaki bakanlarla ilgili fezlekeler böylece işleme alınmazken, beklenmedik bir şey oldu. Muhalefet liderleri hakkında düzenlenmiş fezlekeler meclis gündemine getirildi.
Gerçekten bu ülkede  bütün bunlar yaşanırken halen, sağduyu sahibi insanlar rahatça, korkusuzca yaşayabiliyor mu? Vicdanları bunları kaldırabiliyor mu?
Hukuk nasıl sağır olmuş, vicdanlar bu haksızlık ve hukuksuzlukları nasıl kaldırıyor anlamak gerçekten  güç.
Bunlar yetmiyor  bir ülkedeki haksızlıkları göstermeye. Bu ülkenin başbakanı hükümete yönelik her eylemde hemen  halkı kışkırtıyor. Hem de yalan, yanlış bilgiler vererek.
Ne uğruna?
İktidarda biraz daha kalmak uğruna.                            
Hani Gezi eylemleri sırasında Dolmabahçe'deki Bezmi Alem Camisinde eylemciler içki içmişti, fuhuş yapmıştı. Bunu kim söylemişti?
Başbakan.
O caminin hocası, eylem sırasında camide  böyle bir olayın yaşanmadığını söylemesine rağmen başbakan ve hükümet mensupları bunları iddia ediyorlardı.  (Üstelik Cami imamı kendi söylemlerini desteklemedi diye görevinden alınmıştı)
Üstelik bunların görüntüleri de ellerindeydi. Öyle demişti yani.
Olayların üzerinden 9 ay gibi bir zaman geçti bu belge ve görüntüler halen ortaya çıkacak.
Aynı tarihlerde Başbakan televizyonlardan bir iddiada daha bulunmuştu. "Kabataş iskelesinde başörtülü bir kızımıza, yanında çocuğu varken bu gezi eylemcileri tacizde bulunmuş, tartaklamış, hatta üzerine idrar yaptılar" demişti.
Ne oldu?
Bu da yalan çıktı. Üstelik böyle bir olayın yaşanmadığına dair görüntüleri Kanal D ortaya çıkardı.
O tarihte tacize uğrayan başörtülü genç bayanın Bahçelievler Belediye başkanı Osman Develioğlu'nun yeğeni olduğu söylenmişti.
Şimdi o bayanın o tarihte, Kabataş İskelesi önündeki görüntüleri ortaya çıktı. Bu genç kızımız, kızı ile birlikte orada eşini beklerken görülüyor. Yanından küçük gruplar halinde insanlar gelip geçiyor. Ama hiç kimse kadına, söylendiği gibi bir tacizde bulunmuyor. Orada güvenlik görevlileri olduğu da görüntülerden anlaşılıyor. Ve hiçbir olağan dışı olay, eylem yaşanmadığı tespit ediliyor.
Peki hal böyle iken bir başbakan gerçek dışı bir olayı, yaşanmış gibi, bir kısım halkı kışkırtmayı sağlayacak böyle bir söylemde niçin bulunur?
Biraz daha iktidarda kalabilmek için.
Ülkenin huzurunu sağlamakla görevli bir başbakan, huzursuzluğu artıracak şekilde konuşmamalı, davranmamalı. Bu tür gerçek dışı beyanlar, bu üslup ve tavırlar bile toplumun önemli bir kesimin vicdanını rahatsız etmiyor. Halen 'başbakan yapmışsa haklıdır, doğrudur 'noktasında olmaya devam ediliyor.

Bu ülkede hukuk bu kadar açıktan işletilmiyorsa, hatta tersten işletiliyorsa ve bir toplumun vicdanı bu kadar haksızlığa rağmen rahatsız olmuyorsa gerçekten vay halimize demekten başka bir durum kalmıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder