Bir referandumun daha sonuna geldik. Siyasilerin anlaşamadığı durumlarda halka sorulma yoluna gidilmesi siyasileri heyecanlandırsa da bazılarını kaçınılmaz olarak üzecektir.
Bu referandumda da iktidar partisi sevinmiş, iki büyük muhalefet partisini üzen sonuçlar ortaya çıkmıştır.Bir de farklı bir muhalefet partisi var ki, basının çok önemli bir kesimi bunu sürekli görmezden geldi. Bu siyasi partimiz referandumda evet, hayır seçeneğine ilgi göstermedi. Bu referandumun kendi seçmenlerine, Kürtlere bir şey getirmediğini ve iktidarın da kendilerini dikkate almadığını söyleyerek, referandumu boykot ettiler.
Bu boykotun, diğer bölgelerde ne kadar etkili olduğunu anlamak zor olsa da, kendi bölgelerinde etkili olduğu açıkça görülmektedir.
Bu şunu göstermektedir ki; öncelikle iktidar bundan böyle BDP’yi dikkate almak durumundadır. ‘Ben seni tanımıyorum’ türü davranışlar hiç de işe yaramamaktadır. Eğer amaç daha iyi bir demokrasi ise ve hele bu demokrasiyi Kürtler için getirdiğini iddia eden bir iktidar varsa ki Kürt açılımı bu iktidarın yol haritasıdır. Öyleyse bu sorunu da onlarla birlikte çözmek gerekmektedir. Zaten doğrusu da budur. Bir soruna çözüm yolu aranırken, o sorunun asıl muhataplarını dikkate almadan, o sorunu çözmeye çalışmak, başarısızlığa giden çıkmaz bir sokağa girmekle aynıdır.
Umuyorum bundan böyle iktidar bu hatadan vazgeçecektir.
Başbakan Erdoğan’ın referandum sonuçlarının açıklandığı akşam yaptığı açıklama bu konuda ümit vericidir. Zira Başbakan hem boykotçuların, hem de hayırcıların mesajını aldığını söylemiştir.
Ayrıca Başbakan bu açıklamasında, yapılacak yeni anayasa çalışmasında muhalefet ile birlikte hareket edeceklerini de açıkça söylemiştir. Bunu ne kadar yerine getirecekler bunu da zaman gösterecektir.
Benim için önemli olan bir tespit de ana muhalefetin de bu referandum sonuçlarından bir ders çıkardıklarını söylemesidir. Hem Kemal Kılıçdaroğlu, hem de Gürsel Tekin, yine ilk akşamki açıklamalarında bu konuda gereken ikazı aldıklarını söylemişlerdir.
CNN Türk’deki bir TV programında Cüneyt Ülsever’in Gürsel Tekin’e yönlendirdiği, ‘’Siz mi halkı anlamadınız, halk mı sizin söylediklerinizi anlamadı’’ sorusuna Tekin, ‘’Hayır, biz halkı anlamdık’’ karşılığını vermiştir.
Ben bunu önemsiyorum. Çünkü ana muhalefetin, üstelik adı solcu olarak anılan bir muhalefetin, demokrasi ve özgürlükler konusunda muhafazakâr bir partiden geri kalması bu ülkeye çok şey kaybettirmekteydi. Bu muhalefetin bunu görmesi, buna göre yeni politikalar üretmesi gerekiyor.
Hayır oyu verecek birçok kişi, ‘’hayır oylarının fazla çıkması halinde iktidarın ve özelikle Başbakan’ın kendisine çeki düzen vereceğini’’ savunduklarını biliyorum. Ben de bu kadar, hatta bundan da önemli olanın muhalefetin de kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini savundum.
Ben bu referandumda %45 – 55 gibi, ‘evet’in lehinde bir sonucun çıkacağını sanıyordum. Ama sonuç benim tahminimin de ötesine geçerek % 42 – 58 oldu. Burada seçime katılmayan %23’lük de bir toplum kesimi var. Bunu da hiçbir zaman unutmamak lazımdır. Benim değerlendirmeme göre bunun %10 civarı ‘’boykot’’tan katılmamıştır. Çünkü sadece BDP boykot etmemiş, değişik toplum kesimlerinden insanlar da bu boykota katılmışlardır.
Sonuçta ülkemiz için hayırlı olacağına inandığım bir sonuç çıkmıştır. İnanın bundan böyle her şey daha iyi olacaktır.
Bu sonuca üzülen ana muhalefet açısından da hayırlı bir sonuç olmuştur.
10 ay sonra yapılacak genel seçimlerde muhalefetin söylemlerine baktığınızda bu söylemlerin ne kadar değiştiğini göreceksiniz. Bu referandum sürecinde ancak genel aftan söz edebilen ana muhalefet, bakın o seçimlerde demokrasi adına nelerden bahsedecekler.
Benim beklentim, CHP söylemlerinde AKP’nin önüne geçeceği yönündedir.
Bunun için diyorum ki, her şey daha iyi olacak ve bu sonuçlar ülkemiz adına hayırlı sonuçlardır.
Nusret Yılmazer
Yilmazernusret@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder