13 Ekim 2010 Çarşamba

YENİ ANAYASA VE TÜRBAN SORUNU

Referandum sürecinde Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’da verdiği yeni anayasa yapma sözü şimdi gündemde. Bu anayasa ile ilgili gelişmeleri ibretle izliyoruz. CHP; MHP ve BDP anayasa çalışmalarına ‘’hemen başlansın’’ derken AKP, ‘’hemen olmaz seçimden sonra’’ diyor.
Çok açık ki AKP, yeni anayasa taahhüdünü önümüzdeki genel seçimlerde oya dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bunun için acele davranmak istemiyor. CHP ile tüzük değiştirme polemiğine girmektedir.
CHP tüzük değiştirebilir veya değiştiremez. Bu CHP’nin sorunudur. Ama yeni anayasa Türkiye’nin sorunudur. İktidar bu çalışmayı hemen başlatmaktan kaçınmamalıdır. Siyasilerin neyi ne kadar istedikleri, söylemlerinin samimi olup olmadığı buradan anlaşılır.
Toplumun bütün kesimleri yeni anayasaya hazırdır. Ülkenin işçi ve işveren kuruluşları, demokratik toplum örgütleri ve üniversiteler bu doğrultuda çalışmalılar. Yasama organı da bu konuda çalışmalarını başlatmalıdır. AKP bu süreci uzatmak için, seçime yetişmemesi için oyalama içerisine girmemeli, diğer partiler de seçimden önce olsun diye alel acele bir anayasa taslağında ısrarcı olmamalıdır.
Anayasa toplumun uzlaşma metini olacaksa ona gereği kadar önem verilmelidir. Bunun için bütün siyasiler önyargılarından kurtulmalı ve dayatmalardan vazgeçilmelidir.
Yeni anayasa her kesim için, toplumun bütün katmanları için özgürlük getirmelidir. Bu ülkenin yurttaşlarının tümünü kucaklamalıdır. Bunun için anayasanın ilk üç maddesi dahil tümü değişmelidir. Yeniden, yeni bir anayasa yapılmalıdır. Tamirat ve tadilatlarla uğraşılmamalıdır. Mevcut anayasanın şurasına dokunma, burasından geç gibi düşüncelere yer olmamalıdır.
Öyle anlaşılıyor ki yeni anayasa hazırlığına başlansa bile ana muhalefet ile iktidar arasındaki en önemli sorun türbana özgürlük konusu olacaktır. Zaten zamansız bir şekilde, bu aşamada yeniden gündeme getirilmesini anlamak da zordur. CHP neyi düşündü de türban konusunu ortaya attı bilmiyorum.
CHP bu konuda tutarlı bir politika üretmiyor. Türban sorununu biz çözeriz diyor ama saçın neresinin görünüp görünmemsine takılıyor. Yok, İran’da başörtüsü böyle bağlanır, Pakistan da şöyle bağlanır gibi kıstaslar oldukça gereksizdir. Kim nasıl istiyorsa saçını öyle bağlar.
Zaten kaç yıldır türban yasağı var da ne oluyor. Kızlar okula girerken başlarına, tabiri caiz ise bere takıp derse öyle giriyorlar. Okuldan mezun olan kızlar ne yapıyor? Çalışmıyor mu? Artık çalışıyor.
Geçenlerde Abim trafik kazası geçirmişti ve gecenin bir saatinde Haseki hastanesine gittim. Genel cerrah olan hanım başörtülüydü. Birçok hasta yakını onu hastabakıcı veya bir çalışan zannedip, kendilerine bu yönde yardımcı olmaları için sorular soruyorlardı. Doktor hanım da her seferinde kendisinin doktor olduğunu söylemek ve soruları soracakları yeri göstermek zorunda kalıyordu. Gördüğüm kadarıyla çok da sorumluluk sahibi bir doktor ve iyi çalışıyordu.
İnsanların ona başka konularda soru sormasının nedeni ise başörtülü bir doktora alışmamış olmalarındandı. Yarın bu doktorların sayısı arttığında halk buna alışacak ve bir garipsenme olmayacaktır.
Diğer taraftan CHP türbanla okumaya karşı, türbanla çalışmaya karşı diye ne oluyor diye bakmak lazımdır. Yukarıdaki örneklerin sayısı oldukça faladır. Demek karşı olmak pek işe yaramıyor. İnsanların temel haklarını süresiz olarak engelleyemezsin.
Zaten işe yaramamalı da. Bizde toplumun birçok kesimiyle birlikte dini inancından dolayı bazı kesimler de haksızlığa uğramıştır. Bu haksızlık günümüzde en aza inmiştir.
Yeni anayasa ile bu kesimin kısıtlanan hakları da güvence altına alınmalıdır.

Türban ya da başörtüsü kavramlarına takılmamalı. İnsanların giyim kuşamları ile devlet uğraşmamalıdır.
Devletin kurumlarının uygulamaları da iktidarda bulunan zihniyete göre değişmemelidir. Yıllardır üniversitelerde türbanı yasaklayan YÖK, değişen hiçbir şey olmamasına rağmen bu uygulamadan vazgeçti. Diğer kurumlarda da buna benzer uygulamaları çok görüyoruz.
Onun için yeni anayasa yapılırken bütün özgürlükler evrensel değerlerde ele alınmalı. İktidarların zihniyetine göre keyfi uygulamalara da izin verilmemelidir.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder