31 Ocak 2011 Pazartesi

BELEDİYEDEN YAZIMIZA DÜZELTME TALEBİ

Beylikdüzü Belediyesi Basın Danışmanlığı, Ocak ayı belediye meclisinde, meclis üyelerinin konuşmalarını içeren yazımla ilgili bir açıklama gönderdi.

Açıklamada, belediyeye haksızlık ettiğim ve yazılanların doğru olmadığı iddia ediliyor.

Bir yazının doğru ya da yanlışlığı, yazarın kendi iddiası ise ve bir belgeye dayanmıyorsa ileri sürülebilir.

Halbuki ben söz konusu yazımda kendi iddialarımı yazmamışım. Belediye Meclisinde, bizatihi belediye meclis üyelerinin konuşmalarını, söylemlerini dile getirmişim.

Üstelik iktidar partisi yetkililerinin, belediye temsilcilerinin bu iddialara verdikleri cevapları da yazmışım.

Yani yazımda bana ait bir iddia yoktur. Ben bu iddialarla ve bu iddialara verilen cevaplara dair düşüncemi belirtmişim.

Önce bana gönderilen açıklamayı yazayım, sonra bir iki örnekle ne söylemek istediğimi yazayım.

‘’Sayın Nusret YILMAZER;

13.01.2011 tarihinde, Gerçek Gazetesi’nde “Beylik Bakış…” adlı köşenizde “Belediye imar planlarını meclis üyelerine vermiyor, Emlakçılara veriyor” başlıklı” yazınıza istinaden açıklama aşağıda yer almaktadır:

Beylikdüzü Belediyesi imar planlarıyla ilgili olarak; Plan ve proje müdürlüğü ve ilgili başkan yardımcısı Ali Gençbay tarafından; CHP ve MHP grubuna brifing verilmiştir. Ayrıca kendilerine planlarla ilgili sunum dosyası sunulmuştur. Zaten imar planları kesinleştikten sonra ilan yoluyla tüm kamuoyuna duyurulmaktadır. Emlakçılara bizim tarafımızdan plan verilmesi ve planların dışarı çıkması gibi bir durum söz konusu değildir.

Ayrıca, büyük puntolarla yazdığınız “KAÇAK MAZOT SATAN İŞYERİNE BELEDİYE RUHSAT VERMİŞ” yazılı ara başlığınız ve devamında kaleme aldığınız iddialarınız; oldukça üzücüdür.

İlgili işletmeye, belediyemiz tarafından madeni yağ satış yeri olarak ruhsat verilmiştir. Herhangi bir kötüye kullanma ve yasal olmayan bir faaliyette denetleme yetkisi suç varsa ilçe emniyet müdürlüğü ve ilgili kolluk kuvvetinin yetki alanına girmektedir. Kaçak mazot satış yapan yere belediyenin ruhsat vermesi anlamını çıkarmak ve yüklemek oldukça ağır bir ithamdır.

İlgili durumla alakalı olarak İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bilgilendirme yapılmış, mahalleye tırların yaklaşmaması için babalar çakılmaya başlanmıştır. Ayrıca; tırların, tır garajına park yapmalarıyla ilgili zabıta ekiplerimiz tarafından takibi yapılmaktadır.

Söz konusu köşe yazınızdaki iddialara yönelik açıklamamıza yer vererek; kamuyu bilgilendirmenizi rica ederiz.

BEYLİKDÜZÜ BELEDİYESİ BASIN BÜROSU’’

Şimdi birinci konu: Belediye, ‘’emlakçılara plan verilmemiştir’’ diyor. Bu iddiayı ben dile getirmedim. MHP meclis üyesi Mustafa Erdoğdu dile getirdi. Elindeki dosyayı da göstererek ‘’bu planları belediyeden istedim bana vermediler. Bize verilmeyen bu dosyaları ben emlakçılardan aldım.’’ dedi.

Ebru Habip de buna cevap verdi: ‘’elinizdeki o dosya sunum dosyasıdır, biz planları emlakçılara vermedik’’ dedi.

Mustafa Erdoğdu ise; ‘’neden bu sunum dosyası bize verilmedi’’ diye sordu.

Ben de bunu yazmışım.

Eğer Başkan Yardımcısı Ali Gençbay, o tarihte muhalefet parti gruplarına brifing vermiş ise, bunlar mecliste neden tartışma konusu oldu?

Parti grupları mecliste olduğuna göre, neden bu yönlü bir açıklama yapılmadı?

Ebru Habip’in açıklamasından anladığıma göre, o tarihte henüz böyle bir brifing verilmemiş.

YAĞ SATMA RUHSATI İLE MAZOT SATMAK

İkinci konu olan ‘’Kaçak Mazot satan işyerine belediyenin ruhsat vermesi’’ konusuna gelelim.

Bu iddia da yine bana ait değildir. O günkü yazım okunduğu zaman görülecektir ki bu iddiayı CHP’nin önergesi gündeme taşımıştır. CHP Meclis üyesi Mülayim Demirtaş’ın konu ile ilgili suçlaması ise aynen şöyledir: ‘’biz bir suç tespit ettik. Vatandaş kaçak mazot satıyor. Üstelik bu işyerine belediye tarafından ruhsat verilmiş. Bazı firmalara ait tırlar Yakuplu’da cirit atıyor. Bu sorun bir an önce çözülmelidir. Yoksa biz de vatandaşla birlikte her türlü eylemi yaparız.’’

Konu ile ilgili olarak MHP grup sözcüsü Halit Tuna ise aynen şöyle diyor; ‘’Belediye kaçak mazot satan bir işyerine ruhsat vermiş. Tırlar da ucuz mazot almak için mahalleye giriyor. Sen oraya ucuz mazot dükkanı açtırırsan tırlar da oraya girer. Tır parkı yapıldı ama tırlar oraya yönlendirilmiyor.’’

Bakın bu işin nerelerden geldiğini gösteren açıklamayı aynı Meclis oturumunda Mustafa Erdoğdu nasıl açıklıyor?

‘’Şanver Çolak zamanında beş yıl boyunca bu adamlar ruhsat alamdı. Şanver Çolak’ı kutluyorum. Ama siz bu adamlara hemen ruhsatı verdiniz.’’

Demek ki bu adamların (ruhsatı alan kişilerin) ne yapacakları belli, sicili biliniyor.

Bu tartışmalara AKP grup sözcüsü İbrahim Bülbüllü nasıl bir cevap veriyor?

‘’Belediyenin kaçak mazot satışına müdahale etme yetkisi yoktur. Polis bile savcılık kararı almadan işyerlerine giremiyor.

Tırların girişi de engellenemez. Bu yolu tırlara kapatmak için UKM’den(Ulaşım Daire Başkanlığı) karar almak lazımdır.’’

Bakın bütün bu görüşlere; mecliste dile getirilen bu konuşmalara ben yazımda yer vermişim. Belediyeyi benim suçlamam, zan altında bırakmam söz konusu değildir.

Zaten bütün bunlar, meclis oturumlarını sürekli kayıt yapan Kamera kayıtlarında mevcuttur.

Ben kendi düşüncemi yazının sonunda dile getirmişim. Bugün de halen öyle düşünüyorum.

Basın Danışmanlığı yazısında da bence bu açığa çıkıyor. Ne diyor açıklamada;

‘’Belediye oraya yağ satışı için ruhsat vermiş. Mazot satmak için değil.’’ Zaten İbrahim Bülbüllü de bir anlamda bunu söylüyor.

İyi de ruhsata aykırı iş yapan işyeri, o ruhsatı veren belediye tarafından kapatılamaz mı?

Niçin top polise atılıyor?

Yağ satma ruhsatı ile mazot satılacak ve belediye bunu denetleme yetkisine haiz olmayacak, buna seyirci kalacak.

Mazot satışını polis denetler diyecek.

İşte benim anlamadığım bu.

Nusret Yılmazer

yilmazernusret@hotmail.com

23 Ocak 2011 Pazar

BEYLİKDÜZÜ CHP’NİN HEDEFLERİ

CHP Beylikdüzü ilçe yönetimi, geçen Cumartesi günü yerel basınla bir kahvaltılı toplantı düzenledi. Toplantıda İlçe Başkanı Ekrem İmamoğlu ilçe örgütünün çalışması hakkında bilgi verdi.

Genel siyasete hiç değinmedi diyebileceğimiz bu toplantıda, İlçe olarak amaçlarını ve çalışma prensiplerini anlattı.

Genel siyasete değinmemeyi İmamoğlu şöyle izah etti; ‘’elbette genel siyaset önemlidir ama benim yereldeki vatandaşım benden buradaki sorununa çözüm istiyor. Ben sokağa çıktığımda vatandaşın sorusuna cevap vermek zorundayım. Biz kendi işimizi iyi yapmalıyız. Eğer ilçe olarak biz iyi çalışırsak, başarılı olursak ili kazanacağımızı, ilde başarılı olduğumuz takdirde ülkede kazanacağımıza inanıyoruz. Onun için herkes işini iyi yapmalıdır diye düşünüyoruz.’’

İşlerinin yoğun olduğunu da anlatan başkan; ‘’her mahallede çalışma birimleri kurduklarını, özellikle az oy aldıkları mahallelerde, çalışmalara ağırlık verdiklerini’’ söyledi.

Özellikle ‘’oyumuz nerede az ise biz daha çok orada olacağız’’ diyen başkan İmamoğlu, bugüne kadar en az oyu aldıkları Yakuplu ve Marmara evleri gibi mahallelerde, oylarını en az yüzde elli artıracaklarını ama hedeflerinin buralarda da birinci parti olmak’’ olduğunu açıkladı.

Birçok değişik görevi olan 10 komisyon kurduklarını ve bu komisyonların özgün çalışmaları ile mahalle birimlerinin desteklendiği bilgisini aldık. Gönüllü çalışanlarla birlikte 5000 kişilik bir ekipleri olduğu bilgisi bizi oldukça şaşırttı. Çünkü bu tür bir organizasyon CHP’de pek alışık olduğumuz bir tablo değil doğrusu.

İmamoğlu bu yoğun çalışamadan dolayı basına özel röportajlar vermeyeceklerini de söyledi. ‘’Bu basınla görüşmeyeceğiz anlamına gelmiyor. Ancak çok özel durumlar yoksa, söylenecek yeni bir şey yoksa basınla bir araya gelmenin zaman kaybı olduğunu, söylenen şeylerin tekrarından başka bir anlam ifade etmeyeceğini’’ vurguladı.

Yerel basınla bugünkü toplantıda, yereldeki sorunlara kapsamlı olarak değinmeyen İmamoğlu; ‘’bugünkü yerel sorunumuzun konusu yalnızca ulaşım olsun istiyorum’’ dedi.

Büyükşehir belediyesinin ulaşımla ilgili afişlerini göstererek AKP’nin ulaşım politikasını eleştiren başkan İmamoğlu, ‘’ulaşım deyince akla metrobüs geliyor. Büyükşehir Belediyesi teknik adamlarının, Metrobüsün Beylikdüzü’ne gelemsinin teknik olarak doğru olmadığını vurguladıklarını ama siyasilerin baskısı sonucu, alel acele uyduruk bir proje ile ihaleye çıkıldığına’’ dikkat çekti.

Metrobüsü, ‘’kapasitesini doldurmuş bir boruya’’ benzeten başkan, ‘’metrobüs üst geçitlerinin yolcuları taşımadığını’’ söyledi.

Bu sistemin Beylikdüzü’nün konumundan dolayı, burada verimli olmayacağı açıktır. Burada olması gereken sistem raylı sistemdir, metrodur. Buna rağmen, basitleştirilmiş olarak uygulayacakları metrobüsü bile Beylkdüzü’ne çok gördüler.

AKP’nin bu tür hizmetleri seçim propagandası olarak çok kullandıklarına dikkat çeken Başkan İmamoğlu; ‘’geçen yerel seçimlerde metrobüsü seçim malzemesi olarak kullandılar. Referandumda da vaatlerine devam ederek kullandılar. Şimdi de genel seçimlerde bakın ihale yaptık, metrobüs geliyor diye kullanacaklarını’’ söyledi.

Doğru bir çözüm yolu olmasa bile halkın trafik çilesinden bıktığından dolayı metrobüsü istediğini, AKP’nin ise bunu kullandığına dikkat çekildi.

Parti olarak her konuda çözüm reçeteleri olduğunu vurgulayan İmamoğlu, ‘’biz çalışıyoruz ve çözüm yolları üretiyoruz. CHP iktidarında her sorunun çözüm paketi hazır olacaktır. Sizlerden isteğimiz bizi takip edin ve bu çalışmalarımızı görün. Biz basınla iyi bir diyalog kurmak istiyoruz’’ dedi.

Basının Başkan İmamoğlu’na soruları arasında en ilginci ise Yerel Kulis Gazetesi’nden Cengiz Alçayır’ın sorduğu; ‘’sizin CHP’li olmadınız, sağ siyasetten geldiğiniz söyleniyor’’ sorusuydu.

İmamoğlu bu soruya; ‘’ben 40 yaşındayım ve daha önce hiçbir siyasi partide yer almadım. 37 yaşımdan beri de CHP üyesiyim. Kimse benim ne kadar CHP’li olduğumu ölçemez. Bu, kim daha çok inançlıdır gibi bir sorudur. Bunlar ölçülemez ve CHP’liliğimi tartışmaya müsaade etmem. Kimin ne yaptığı önemlidir’’ dedi.

‘’Referandumda CHP Beylikdüzü ilçesinin, 3. seçim bölgesinin koordinasyon merkezi idi, bu genel seçimlerde yine olur mu’’ sorusuna ise İmamoğlu, ‘’biz çalışıyoruz. Yine görev verilirse yine yaparız. İlçe binamızla, kadrolarımızla biz her zaman hizmete talibiz’’ yanıtını verdi.

Bir gazetecinin, ‘’yatırımlarda Beylikdüzü üvey evlat muamelesi gördüğünü ve İmamoğlu’nun ne düşündüğünü’’ sordu.

‘’AKP’nin standart cevabı vardır. ‘Planladık, yapacağız.’ Ama bu arada bölge kan kaybediyor. Beylikdüzü plan ve proje konusunda sıkıntılıdır. Beylikdüzü’nde AKP belediyeciliği 8. yılına giriyor. Neyi planladılar söyleyin. Bir kent meydanı bile yok. Resmi törenler için bile Atatürk büstünün olduğu geniş bir meydan yok. Çelenkler üst üste atılıyor’’ dedi.

Bir gazetecinin, ‘’hiç mi takdir edilecek bir hizmet yok’’ diye sorması üzerine; ‘’siz söyleyin ben de hak vereyim alkışlayayım’’ dedi.

Bazı CHP’li belediye meclis üyeleri ve il genel meclisi üyelerinin de katıldığı toplantıda gazetecilerin bunların bir kısmını hiç tanımıyor olması dikkat çekti.

CHP’nin basınla kahvaltısında edindiğim izlenim; her kafadan bir ses çıkmıyor. Belli bir parti disiplini vardı. Örgüt, başkanına ve kendine güveniyor.

Kahvaltı, CHP’lilerin basına aile fotoğrafı pozu vermesiyle son buldu.

Nusret Yılmazer

yilmazernusret@hotmail.com

BEYLİKDÜZÜ BELEDİESİ MAHALLE MECLİSLERİ

Beylikdüzü Belediyesi yaklaşık iki senedir mahallelerde, sitelerde toplantılar yapıyor, kahvaltılar veriyordu. Bu toplantıların belli bir ismi yoktu. Belediye başkanı halkın çeşitli kesimleri ile bir araya geliyordu.

18 Ocak günü Cumhuriyet Mahallesi sakinlerine belediyenin kahvaltı vereceği bilgisi geldi. Benim de Bizimkent’te yöneticiliğim olduğu için, ada başkanı arkadaş haber verdi. Bir grup yönetici ile birlikte katıldık kahvaltılı toplantıya.

Katılım çok büyük değildi. Bunun sebebini düşünürken başkan Yusuf Uzun’un konuşmaya başlamasıyla durum anlaşıldı.

Bu toplantı bütün mahalle sakinlerinin katıldığı bir toplantı değildi. Bir defa bu toplantının konsepti farklıydı.

Başkan Uzun’un verdiği bilgiye göre; ‘’Mahalle Meclisi toplantısına mahalledeki site yöneticileri, sivil toplum temsilcileri, okul yöneticileri, okul aile birlikleri, imamları vs davet edilmişti.’’

Toplantının kapsamı, mahalle ile ilgili her şey konuşulacaktı.

Başkan Yusuf Uzun bir konuşma yapıp toplantının kapsamını anlattı. Sonra kısa olarak Beylikdüzü’nde yaptıklarından bahsetti.

Bu toplantılarda genellikle başkanlar uzun uzun icraatlarını anlatır, bir nevi propaganda yapar giderlerdi.

Bu kez böyle olmadı.

Benim edindiğim izlenim; bu toplantıdaki amaç propagandadan çok, gerçekten halkın sorunlarını öğrenmek ve önerilerini almaktı.

Gerçekten de Başkan Uzun, çok uzun konuşmadı. Ve mahalle ile ilgili her türlü eksik, şikâyet, talep, ne varsa konuşulmasını istedi. Yani konuşmaya, sorulara bir sınır getirilmedi.

Önce bir süre sınırlaması konuldu ise de sonra Başkan, ‘’soruları olan varsa sorsun, dinlemeye devam edebiliriz’’ diyerek sınırlamayı kaldırdı.

Halk soruları sorduktan, sorusu olan kalmadıktan sonra başkan da bu sorulara cevap vermeye başladı.

Bütün sorular cevaplandı diyemeyiz. Bazı kişilerin sorduğu, bazı sorulara cevap verilmedi.

Mesela Hüseyin Şengül’ün sorduğu, Cumhuriyet Caddesi’nin yayalaştırılması çalışmasında, ‘’Bu çalışma hangi aşamadadır ve bu çalışma yapılırken halka sorulması gereklidir’’ sorusuna bir cevap verilmedi.

Yine Şengül’ün sorusu olan ‘’Fatih Sultan Mehmet Camii önünden, sokaktan akan Şalvarlı Et’in pis suları’’ ile ilgili sorusuna hiç değinilmedi.

Kemal Çiftçi’nin sorduğu, ‘’Beylikdüzü girişindeki Bey City inşaatının, önündeki 15 metrelik yeşil bandı yuttuğu’’ sorusuna da hiç değinilmedi.

Bu ve benzeri birkaç soruya cevap verilmemiş olsa bile, bu soruların notunun alındığı, hatta ilgili başkan yardımcıları ve müdürlerle konuşulduğunu biliyorum. Bu anlamda da bu sorular, soruna dikkat çekme amacını sağlamışlardır.

Böyle bakınca bu toplantıyı oldukça faydalı bulduğumu belirtmem gerekiyor.

Belediyenin, adı güzel, oldukça çok meclisli işlere imza attığını da görüyoruz. Bunların bazıları yasa gereği zorunlu olsa bile çoğu zorunlu değildir. Yasa gereği zorunlu olanlar ise çok sesli değil.

Kadın Meclisi, çocuk meclisi, kent meclisi, Mahalle Meclisi gibi bir çok meclis var. Hepsinin ne kadar işlevsel olduğunu elbette bilmiyorum. Zira belediye bu çalışmalara bizleri davet etmiyor. Genellikle bu tür toplantıların haberini basın danışmanları yapıp gazetelere gönderiyorlar. Bu da haberin reklam içerikli olmasını ve çok dikkate alınmamasına neden oluyor.

Ayrıca bu toplantının katılımcıları genellikle kendi yandaşlarıdır. Toplumun her kesiminden temsilci olmadığı konusunda ciddi eleştiriler var. Çocuk, kadın ve Kent Meclisleri bu yapıdadır.

Mahalle Meclisi bu yapıdan uzak olduğu için takdir ettim. Üstelik farklı görüşlerin seslendirilmesinde de fayda vardır. Siyasilerin etrafında hep ‘’çok yaşa padişahım’’ diyenlerin olması da o siyasilere fayda getirmez.

Benim bir diğer önerim de; bu toplantılara ilçede görev yapan gazeteciler, duyarlı kesimler davet edilmeli, ayrıca basın bültenleri yine gazetelere gönderilmesi yönündedir.

Ben yaptım, iyi oldu biçiminde bir haber, aynı kurum tarafından gönderildiğinde, doğal olarak çok da etkili olmaz.

Öyle anladım ki, mahalle meclislerinin ilki Cumhuriyet Mahallesi’nde yapıldı. Diğer mahalleler ile devam edecek.

Mahalle Meclisi çalışmasının, iyi düşünülmüş bir çalışma olduğunu, bu konsepte devam ederse çok da yararlı olacağını vurgulamak istiyorum.

Toplantıda herhangi bir kısıtlama getirmeyen Başkan Uzun’u kutluyorum.

Nusret Yılmazer

yilmazernusret@hotmail.com

KÜLTÜR MERKEZİNDE SORUŞTURMA VARMIŞ

Önceki gün (Salı) yayınlanan ‘Kültür merkezinde neler oluyor’ başlıklı yazımda, Beylikdüzü’nde, iki senedir açılmayı bekleyen Kültür Merkezi’nin neden açılmadığını sormuştuk.

Beylikdüzü Belediyesinden bununla ilgili olarak yapılan açıklamaların çelişkilerine dikkat çekmiştik. Zira Belediye Başkanı Yusuf Uzun ‘’bu bina ile ilgili soruşturma devam ettiği için iki yıldır çivi çakamıyoruz’’ derken; Basın danışmanlığından Gerçek Gazetesi’ne gelen açıklamada ‘’yanlış anlaşılma var, Kültür Merkezi ile ilgili bir soruşturma ve inceleme yoktur’’ demişti. Bir de belediyenin Web sitesindeki açıklamalara yer vermiştik.

Salı günü Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun’un Cumhuriyet Mahallesi, ‘’Mahalle Meclisi’’ toplantısı vardı. Öncelikle Kültür Merkezi ile ilgili net açıklamayı bitirelim sonra da ‘’Mahalle Meclisi’’ toplantıları ile ilgili düşüncelerimi yazacağım.

Benim Kültür Merkezi ile ilgili yazım da bu Mahalle Meclisi toplantısının yapıldı gün yayınlanmıştı. Dolaysıyla benim Başkan Uzun’a sorularımdan biri de bu konuda oldu.

‘Kültür Merkezi neden iki yıldır bitirilemiyor. Siz ‘soruşturma nedeniyle çivi çakamadık’ dediniz. Basın danışmanlığı ‘yanlış anlaşılmış, soruşturma, inceleme yok’ diye açıklama gönderdi. Hangisi doğru’ diye sordum.

Başkan Uzun soruya net cevap verdi. ‘’Önceki dönemle ilgili soruşturmanın en önemli bölümünü kültür merkezi oluşturmaktadır. Bu bina anahtar teslimi bitirilip, teslim edilmek üzere ihale edilmiş. Ama bitirilmemiş. Müfettişler soruşturma ve inceleme yapmaktadırlar. Soruşturma yapılan bir yerle ilgili biz nasıl eksikleri tamamlamaya çalışalım. Bu mümkün mü? Bundan dolayı biz o inşaat ile ilgili bir şey yapamadık. Şimdi eksiklikleri, yapılması gerekenleri tespit etmiş durumdayız. Orası ile ilgili Ambarlı Limanı’ndan altı milyon TL’lik bir kaynak da bulduk. Umut ediyoruz ki bu soruşturma biter bitmez biz de çalışmaya başlarız ve yaza açabiliriz’’ dedi.

Bu, Mahalle Meclisi önünde, huzurunda yapılan net bir açıklamadır. Hal böyle iken, önceki açıklamaya neden böyle bir düzeltme yapıldı, bunu anlamak zor.

Anlamadığım diğer iki noktanın biri; madem burası önceden anahtar teslimi yapılmak üzere müteahite ihale edilmiş ve seçimden sonra başlayan soruşturma nedeniyle bitirilememiş, neden şimdi o müteahite tamamlatılmıyor?

Diğer ikinci nokta ise; Başkan Uzun burası için altı milyon TL kaynak bulmuş, bu 6 milyon TL’yi nereye harcayacak? Bu binada bu kadar eksik yok.

Kültür Merkezi ile ilgili konu böylece açıklamaya kavuştu.

SİVRİSİNEKLE MÜCADELE

Bu mahalle meclisindeki benim Başkan Uzun’a bir başka sorum, Beylikdüzü’nde yaşanan ve insanlara yazı zehir eden sivrisinek sorunu ile ilgiliydi.

Gerçekten bu, bence en önemli sorunlardan biridir.
Beylikdüzü yazın bile rüzgârı bol, yüksek rakımda olan bir ilçedir. Normalde burada böyle bir sorun yaşanmamsı gerekir. Ancak özellikle ‘’Yeşil vadi’’ denen o bölgede oluşan su birikintileri, göletlerde kolayca üreyen ve zamanında müdahale edilmediği için etrafa çokça yayılan sivrisinekleri sonradan yok etmek pek mümkün olmuyor.

Öyle ki yaz sıcağında evinizde iki pencere açsanız püfür püfür esen rüzgarda rahatlayacaksınız. Ama pencerenizi açamıyorsunuz. Çünkü sivriler hemen doluyor evinize.

İlaçlamada Büyükşehir Belediyesinin yetkili olması ilçe belediyesinin elini kolunu bağlıyor. Ama ilçe halkının sağlık ve rahatından da ilçe belediyesi sorumludur. Bunun için Büyükşehir Belediyesinin sağlık bölümünü, ilaçlamayı harekete geçirecek olan da yine ilçe belediyesi olmalıdır.

Ben başkan olsam, gerekiyorsa görevini iyi yapmayan Büyükşehir Belediyesini mahkemeye bile veririm.

Zira Büyükşehir bu derelerde doğru düzgün, özellikle zamanında ilaçlama yapmıyor. Mart ve Nisan aylarında larvalarla mücadele yapılmazsa sivrisinek mücadelesinde başarılı olunmaz.

Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı aynı toplantıdaydı ve toplantı sonrası bana, özellikle bu soru için teşekkür etti. ‘’Büyükşehir Belediyesi bu ilaçlama işini çok üstünkörü yapıyor. İleriye yönelik ilaçlama yapılmıyor. Yaz aylarında Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir ilaçlama aracı etrafta görülüyor. Ama esas zamanında yapılması gereken mücadele yapılmıyor.’’

Beylikdüzü gibi yüksek bir bölgede, rüzgarlı bir bölgede, modern yapıların olduğu bir ilçede sivrisinekten şikayet etmek hiç de hoş değildir.

Başkan Uzun Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı dere ıslah çalışmasından söz etti. Ama bu dere ıslah çalışması tek başına yeterli olmayacaktır. Mesele sorulara cevap verme, geçiştirme meselesi değildir. Zira bu sorun yazları herkese gına getirecek kadar önemlidir ve o sırada, her vatandaş ister istemez belediyeyi hatırlamakta ve ‘dua’ etmektedir.

Görev Büyükşehir Belediyesi’nin de olsa takip etmek, kalıcı çözüm bulmak, çözümü sağlamak ilçe belediyesinin görevi olmalıdır.

Nusret Yılmazer

yilmazernusret@hotmail.com

16 Ocak 2011 Pazar

BEYLİKDÜZÜ KÜLTÜR MERKEZİ’NDE NELER OLUYOR?

Beylikdüzü’nde bir kültür merkezi inşaatı var. Temeli atılalı beş yıl oldu, 2009 Mart ayında dönemin belediye başkanı tarafından görkemli bir törenle açılışı da yapıldı ama bir türlü hizmet vermeye başlayamıyor.
Vehbi Orakçı tarafından 2005 yılında temeli atılan ve 2009 Mart ayında, seçimlerden önce açılışı yine Vehbi Orakçı tarafından yapılan Kültür Merkezi halen açılamadı.
Orakçı kendi yaptığı eseri bir an önce açarak, bu eseri tamamladığını ilan etmek istedi.
Vehbi Orakçı, Yerel seçimlerden önce Kültür Merkezi binasında basın mensuplarına bir kahvaltı vermişti. Ben de bu kahvaltıya davet edilmiştim. Vehbi Orakçı kahvaltıdan sonra gazetecilere binayı gezdirdi. Evet, bina tamamen bitmiş sayılmazdı. Islak zeminlerde biraz eksiği vardı ama bir iki ay içerisinde tamamlanacak gibiydi.
Sonra seçimler yapıldı ve üzerinden birkaç ay geçti. O zaman sorduk; ‘neden bu kültür merkezi halen açılmıyor’ diye.
O gün bize verilen cevap; ‘’binanın temelinden sular çıkıyor, çatısı akıyor. Göründüğü gibi değil, halen çok iş var’’ oldu.
Aradan beş altı ay daha geçti. Başkan Yusuf Uzun’un bir sitedeki toplantısındaki sözleri yansıdı basına.
Yusuf Uzun mealen diyordu ki; ‘’bu binada incelemeler yapılıyor, (Vehbi Orakçı’nın soruşturması nedeniyle) bu binada da usulsüzlükler yapıldığı yönünde sıkıntılar var. Müfettişler inceleme yapıyor. Onun için çivi çakamıyoruz. Hatta bu binayı bitirebilecek kadar parayı da bulduk. İnceleme biter bitmez binayı bitirmeye çalışacağız.’’
Ne oldu, kim ne dediyse, geçen gün Gerçek Gazetesi’ne bir açıklama geldi ve ‘’ Kültür Merkezinde sorun yok’’ başlığıyla verilen haberde; bu sitede başkanın söylediği söz yanlış anlaşılmış, başkan böyle bir şey demedi’’ diye düzeltme yayınlandı.
Gerçek Gazetesi’nde 7 Ocak tarihinde yayınlanan düzeltme haber aynen şöyleydi; ‘’Gazetemizin 5 Ocak tarihli nüshasında ‘Kültür Merkezi yaza açılacak’ başlığıyla yayınlanan haberde yer alan ‘Beylikdüzü Kültür Merkezi hakkında açılan soruşturma nedeniyle gecikti. Ancak sorun hallediliyor ve merkez yaza açılacak’ cümlesiyle eksik bilgi verildiği ve kültür merkezinde şu anda herhangi bir soruşturma, ya da müfettiş incelemesi olmadığı bildirildi.
Belediye eski Başkanı Vehbi Orakçı da herhangi bir soruşturma olmadığını ifade ederek; ‘’herhalde Başkan Uzun’a yanlış bilgi verilmiş. Hiçbir inceleme ve soruşturma yok. Kültür Merkezi’nin yaza açılacağı bildirilmiş. Bir an önce açılarak vatandaşa hizmet vermesini biz de bekliyoruz’’ dedi.
Belediye basın bürosu da ilgili cümlede eksik bilgilendirme olduğunu doğrulayarak, kültür merkeziyle ilgili şu anda bir soruşturma olmadığını bildirdi.’’
Başkan Uzun’un sitelerde yaptığı toplantıda ne söylediğini biz dinlemedik, bilmiyoruz. Ancak basın bürosundan gazetelere gelen mailde Kültür merkezi’nde soruşturma olduğu yönünde bilgi vardı. Sanayicilerden ya da ambarlı liman işletmesinden 6 milyon TL para bulunduğu ve soruşturma biter bitmez çalışmaların başlayacağı bilgisi de vardı.
Sonra Belediyenin Web sayfasındaki haber de değişti ve soruşturma ile ilgili satırlar haberden çıkartıldı. Belediyenin Web sitesindeki haberin son hali şöyle;
‘’Kültür merkezinin durumuna açıklık getirildi: Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun, 2005 yılında temeli atılan kültür merkezinin yapımının gecikme nedeni hakkında açıklamada bulundu. Uzun, sorunun çözülmesi yönünde büyük çaba harcadıklarını belirterek; “Kültür merkezindeki sıkıntıyı çözme adına önemli girişimlerimiz oldu. Belediyemizin kasasından hiç para çıkmadan, maddi anlamdaki sorunu çözerek; yaz ayına girmeden kültür merkezinin açılışını gerçekleştireceğiz” dedi.
Buradaki haberde bir eksik oldu, yazıdan bazı satırların çıkartıldığı belli oluyor.
Yoksa yazıda belirtilen ‘’sorunun çözülmesi yönünde’’ harcanan çaba ne içindir?
Ne tür bir sorun var da, bu sorunun çözümü için çaba harcanıyor?
Maalesef bu yönde bir bilgi yok.
Acaba sorun kaynak yokluğumuydu?
Yoksa ilk açıklamada oldu gibi bir inceleme olması nedeniyle oluşan sorun mu çözülmeye çalışılıyordu?
Belediye basın bürosu veya Başkan Yusuf Uzun bir açıklama gönderse, biz de öğrensek Kültür Merkezi’nde nelerin olduğunu.Eğer bir sorun yoksa; önceki dönemde anahtar teslim için yapılan ihaleyi alan müteahhitler neden bitirmedi bu binayı. Kaldı ki ıslak zeminler için gerekli malzeme orada olduğuna ve iki ayda bitecek inşaat neden bir türlü bitirilemedi. Bu binayı biz görmüştük ve bitirilmesi için pek fazla bir paraya ihtiyaç yoktu.
Gerçekten Beylikdüzü halkı ciddi anlamda merak ediyor; madem müfettişler de inceleme yapmıyor, bu binada iki yıldır bitirilemeyen sorunlar neymiş?
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com

11 Ocak 2011 Salı

BELEDİYE İMAR PLANLARINI MECLİS ÜYELERİNE VERMİYOR,

Beylikdüzü Belediye Meclisi’nin Ocak ayı 2. oturumu (7-01-2011) yine renkli tartışmalara sahne oldu.
Beylikdüzü’nde bazı bölgelerin 1/1000 ölçekli uygulama imar planları hakkında görüşme yapılıyor. MHP meclis üyesi Mustafa Erdoğdu söz almış ve belediye yönetimini eleştiriyor.
‘’1/1000 ölçekli imar planlarını biz istedik, vermediler. Bize dışarıya veremeyeceklerini söylediler. Biz bölgedeki emlakçılara gittik ve bu planların onlarda olduğunu görerek, elimdeki bu planı emlakçılardan aldım. Bu nasıl bir anlayıştır, nasıl uygulamadır’’?
Ebru Habip buna cevap verdi; ‘’Mustafa Bey’in elindeki sunum dosyasıdır, planlar değil. Biz planları kimseye vermedik.
İyi de meclis üyelerine sunum dosyaları dahi verilmemiş. Verilse en azından bundan haberdar olurlar. Mecliste görüşülen, komisyondan geçen çalışmalardan meclis üyeleri bi haber olurken, bölgenin emlak komisyoncularında dosyalar var.
Sizce bu etik mi?

KAÇAK MAZOT SATAN İŞYERİNE BEELDİYE RUHSAT VERMİŞ
Bu meclis oturumunda bir başka ilginç konu Yakuplu ile ilgiliydi. Yakuplu Merkez Mahallesi Muhtarı ve bazı mahalle sakinlerinin de yakından izlediği meclis oturumunda ‘’Yakuplu’nun can alıcı sorunları’’ görüşüldü. Yapılan açıklamalara göre Yakuplu’da bir işyeri kaçak mazot satıyormuş ve bu işyerine belediye ruhsat vermiş. Tırlar da buradan ucuz mazot almak için mahalle aralarına giriyor ve trafik sıkışıklığına neden olduğu gibi tehlike de yaratıyormuş.
CHP nin konu ile ilgili önergesi şöyle;
‘’a- Yakuplu Mahallesi, Atatürk cad., 90/A- 96/A-114/A-33/A nolu işyerlerinde kaçak mazot satışı yapılmaktadır. Bu satış esnasında tenekelerle dolum yapıldığından trafik alt üst olmaktadır. Vatandaşlarla bu işi yapanlar arasında ciddi tartışma ve sürtüşmeler yaşanmaktadır. Kötü sonuçların doğmaması için gerekli önlemlerin alınması.
b- Yakuplu Mahallesine tır girişini engellemek için başlatılan bariyer uygulaması durdurulmuştur. Bariyer uygulamasının acil olarak başlatılarak mahalleye tır girişinin engellenerek vatandaşın mağduriyetinin giderilmesi.
c- Belediye halk otobüsleri Yakuplu mahallesine gerekli hizmeti vermemektedir. İlgili birimlerle görüşülerek otobüs konulmasının sağlanarak vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi.
d- Yakuplu mahallesi 136. sk ile 140. sk. Arası 194 ada 14 parselde bulunan, antrepo olarak kullanılan binanın sebep olduğu tır trafiği engellenemiyor. Vatandaşlar ciddi sıkıntı yaşıyor. Vatandaşların yazılı ve sözlü defalarca belediyeye müracaatına rağmen bir sonuç alınmamıştır.
CHP’den Mülayim Demirtaş diyor ki; ‘’biz bir suç tespit ettik. Vatandaş kaçak mazot satıyor. Üstelik bu işyerine belediye tarafından ruhsat verilmiş. Bazı firmalara ait tırlar Yakuplu’da cirit atıyor. Bu sorun bir an önce çözülmelidir. Yoksa biz de vatandaşla birlikte her türlü eylemi yaparız.’’
AKP meclis üyesi Tayfun Şen söz alıyor; ‘’Ben Yakuplu’dan seçildim. Haftanın üç günü insanlarla görüşüyorum. Oradaki vatandaş mazot satmıyor, yağ satıyor. Bunu eyleme dönüştürmenin anlamı yok’’ diyor.
MHP’den Halit Tuna: ‘’Belediye kaçak mazot satan bir işyerine ruhsat vermiş. Tırlar da ucuz mazot almak için mahalleye giriyor. Sen oraya ucuz mazot dükkanı açtırırsan tırlar da oraya girer. Tır parkı yapıldı ama tırlar oraya yönlendirilmiyor.’’
Mustfa Erdoğdu; ‘’Şanver Çolak zamanında beş yıl boyunca bu adamlar ruhsat alamdı. Şanver Çolak’ı kutluyorum. Ama siz hemen ruhsatı verdiniz.
AKP grup sözcüsü İbrahim Bülbüllü; ‘’Belediyenin kaçak mazot satışına müdahale etme yetkisi yoktur. Polis bile savcılık kararı almadan işyerlerine giremiyor.
Tırların girişi de engellenemez. Bu yolu tırlara kapatmak için UKM’den(Ulaşım Daire Başkanlığı) karar almak lazımdır.’’
Halit Tuna (MHP grup sözcüsü); ‘’Bülbüllü siyaset yapıyor. Sen önce belediye olarak ruhsat verme. Orada nasıl kaçak mazot satılır. Sen işini yapmıyorsun, yapamayız, edemeyiz diyorsun.’’
Bu konuda araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz.’’
CHP, Kader Göllü; ‘’biz de araştırma komisyonu kurulsun istiyoruz.’’
Tartışmalar uzuyor. Başkan Zeki Sadunoğlu; ‘’önerge çok uzun ve dört bölümden oluşuyor. Önergeyi geri çekin ve dört ayrı önerge olarak yazın’’ diyor.
AKP, ‘’bu önergeyi başkanlık makamına havale edelim bitsin’’ diyor.
Sonunda önerge aynen kalıyor ve araştırma komisyonu da kurulmuyor. MHP’nin karşı oyuna rağmen, oy çokluğu ile Trafik ve Hukuk komisyonuna havale ediliyor.
Bu tartışmalardan sonra yorum yapmak gerekir mi?
Sanırım her şey açık. Nasıl yönetildiğimiz, kimin ne yaptığı ve Belediye Meclisinde kim ne kadar etkili çalışıyor ortada.
Fazla söze gerek yok.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com

10 Ocak 2011 Pazartesi

MECLİS TUTANAKLARI MUHALEFETE VERİLMİYOR!

Beylikdüzü Belediye Meclisinin 7-01-2011 tarihli oturumunda ilginç bir durum ortaya çıktı. Belediye Meclisi tutanakları muhalefet partilerine verilmiyormuş. Meclis üyeleri meclis zabıtlarına ne yazıldığını, hangi kararların nasıl alındığının yazıldığını bilmeden kabul ediyorlarmış.
Cumhuriyet Halk Partisi meclis grubunun verdiği önergenin görüşülmesi sırasında ortaya çıkan bu duruma hiçbir parti de, önemli bir tepki göstermedi. Muhalefet partilerinin, bu kayıtların kendilerine verilmesi gerektiği konusunda da bir bilgiye sahip olmadıkları ortaya çıktı.
CHP’nin verdiği önerge ile; ‘’Mecliste kayıt yapan kamera kayıtlarının, CD olarak muhalefet partilerine verilmesi’’ isteniyordu.
Meclisi yöneten Başkan Vekili Zeki Sadunoğlu ve AKP grup sözcüsü İbrahim Bülbüllü’ye göre ‘’böyle bir talepte bulunmak kanuna aykırı’’ olurmuş.
MHP ve CHP grubu ise bunda kanuna aykırı bir durum olması pek mümkün gözükmüyor. Niçin kanuna aykırı olsun diye sordular.
İyi ki de sormuşlar.
Onların bu sorusuna cevap veren AKP grup sözcüsü Bülbüllü; ‘’Bu talebin yasal dayanağı yoktur. Burası hukuk devletidir. Belediyenin ilgili yasasının amir hükmü, meclis zabıtları mecliste grubu bulunan siyasi parti meclis gruplarına dağıtılır diyor. CD kayıtları dağıtılır diye bir kayıt yoktur. Hem bana bir belediye gösterin ki böyle bir uygulama olsun’’ dedi.
Bunun üzerine söz alan CHP ve MHP grup sözcüleri kendilerine meclis zabıtlarının dağıtılmadığını söylediler.
Burasının hukuk devleti olduğunu ve talebin kanunsuz olduğunu söyleyen, ayrıca kanunun zabıtları dağıtmayı emrettiğini söyleyen AKP, kanunun bu emrini yerine getirmiyormuş.
Üstelik CHP ve MHP de iki yıldır buna ses çıkarmıyorlarmış.
Sanki ilk defa bu zabıtların dağıtılacağını duydular gibi.
CHP meclis üyelerinden Halil Akpınar soruyordu; ‘’bu mecliste, kamera ile sürekli çekim yapan personel var. Bu personel belediye memurumudur? Eğer memur değil iseler bu kayıtlar silinebilir, montaj yapılabilir, değiştirilebilir.
İkincisi Büyükçekmece Belediye Meclisi oturumları canlı olarak yayınlarken, bu kayıtları muhalefet partilerin gruplarına vermenin ne tür bir sakıncası olur?
Üçüncüsü madem kayıtları vermiyorsunuz biz de bir kamera getirelim ve bir kayıt da biz yapalım.’’
Bütün bu talepler mecliste görüşmeye bile açılmadı.
Muhalefet partileri de bence yeteri kadar ısrarcı olmadılar.
Peki bugüne kadar, iki yıldır alınan meclis kararlarını muhalefet bilmediğine göre, her bir oturumda, önceki oturumun zabıtları okunmuş sayıldığına ve kabul edildiğine göre, AKP bu kayıtları nasıl yazdıysa muhalefet görmeden, okumadan kabul etmiş demektir.
Üstelik her meclis oturumunda kabul ettiklerinden, buna itiraz hakları da yok.
Mecliste kararların nasıl görüşüldüğüne ve hangi kararın nasıl alındığına dair bir belge de yok ellerinde.
Gerçekten muhalefet açısından hiç de hoş bir durum değil. Bunca evrak sahteciliğinin iddia edildiği bir dönemde, seçimlerde sandıkları değiştiriyorlar diye suçladıkları bir partiye bu kadar güvenmişler! Yarın farklı bir durum ortaya çıkarsa, bu partiler kendilerini nasıl savunur acaba.
Üstelik muhalefetin önerisi mecliste oylanmadı bile. AKP ve MHP meclis üye sayısı 20, AKP’nin üye sayısı 11 olmasına rağmen ve iki muhalefet partisi bu CD kayıtlarını istemelerine rağmen bu önerge oylanmadan ‘kabul görmemiş’ oldu.
Üstelik bu karar belediye Web sitesindeki haberde ‘’ Meclis oturumlarında alınan kamera kayıtlarının mecliste grubu bulunan partilere çoğaltılıp verilmesi yönündeki önerge kabul görmedi’’ şeklinde verilmiş bile.
Yani azınlık grubunun kabul etmemesi, çoğunluğa galip gelmiş oldu.
Gerçekten de bu kamera kayıtlarının muhalefete verilmemesi, ‘’kanunsuzluk’’ gerekçe gösterilerek muhalefetin susturulması anlaşılacak bir durum değildir.
Kanunsuzluk bunun neresinde?
Kanunun emrettiği tutanakları vermemek suç değil, kanunda yer almamış CD kayıtlarını vermek suç sayıldığı bir durum yaşandı.
MHP grup sözcüsünün söylediği söz aynen şöyleydi; ‘’Ben bu mecliste karar tutanaklarını hiç görmedim. Her oturumda bize okundu diye oylattırıyorsunuz ama tutanakları vermiyorsunuz. Bundan dolayı biz meclis kamera kayıtlarının CD olarak verilmesi önergesini destekliyoruz.’’
CHP grup sözcüsü; ‘’evet meclis kayıtları bize de verilmiyor. Biz de bu kayıtları CD olarak istiyoruz.’’
Siz sadece söyleyin, birileri istediği gibi yapsın.
Belediye meclisimiz ne güzel çalışıyormuş!
Gerçi bu kamera kayıtlarının CD olarak muhalefete verilmesi önergesinin bir faydası oldu. Bundan böyle meclis tutanakları muhalefete verilecek.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com

9 Ocak 2011 Pazar

‘’Beylikdüzü CHP’de İktidara yürüyüşün ayak sesleri’’

Bu başlık Cumartesi akşamı CHP’nin Kaya Ramada Oteli’nde düzenlediği gecenin adı idi.
Biz de davetli olduğumuzdan geceye katıldık.
Katılımın oldukça fazla olduğu ve salonun tıklım tıklım dolu olduğu gecede organizasyon benden ve genel olarak katılımcılardan tam not aldı.
CHP’ye hep eleştirel bakan bir gazeteci arkadaşın değerlendirmesi de bunu doğruluyordu. Bu arkadaş gecedeki organizasyon için ‘’CHP ilk defa köylülükten kurtulmuş’’ dedi.
Gerçekten de gece organizasyonu profösyönel olarak düzenlenmişti. Gerek gecenin Korhan Abay gibi profösyönel bir sunucu tarafından sunulması ve gerekse hazırlanan slayt ve video gösterileri oldukça iyi kurgulanmıştı.
Mesela Beylikdüzü vatandaşları ile söyleşiler yapılmıştı. Önce Beylikdüzü’nde yaşamaktan memnun olduğunu anlatan vatandaşlar, bunun ardından Beylikdüzü’nde yaşanan sorunları sırlamaya başlıyorlardı. Böylece Beylikdüzü’nü yöneten anlayışın yetersizliği ön plana çıkarılıyordu.
Bu kez kesenin ağzı açılmış, Beylikdüzü’nün havadan çekimleri yapılmış, kentin sanayi bölgesi ve önemli kurumları tek tek belirtilmişti.
Kentin değerleri ön plana çıkarılırken bu değerlere yeterince sahip çıkılmadığı; yerel yönetimce, sorunların dinlenilmediği ve ilgilenilmediğini de Ekrem İmamoğlu, yine iyi hazırlanmış konulmasında vurguluyordu.
Gecenin organizasyonu ile sunumdan anladığımız, CHP eski klasik yapısından kurtulmuş, kurumsal bir yapıya kavuşmuş, iktidar olduğunda sorunları çözme iradesini göstereceği izlenimi edindik.
Ekrem İmamoğlu yaptığı sunum ile Beylikdüzü’nde iktidara hazır olduğunu kanıtladı gibi.
Bu açıdan bakınca da gecenin ismi ile yapılan gece uyum içinde gözüküyordu.
Gecede eksik olan yan, sanki Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesi bekleniyormuş ama gelmediğinden dolayı bir hayal kırıklığı var gibiydi. Bu yönde bir açıklama yapılmadığı gibi Genel Başkanın gece ile ilgili mesajı da yoktu.
Bundan mıdır bilmiyorum, sanki bu geceye uygun olan coşku salonda yoktu.
Ekrem İmamoğlu partilileri kucaklamış gibi, koltuğunu dolduran bir başkan vizyonuna sahip görüntü veriyordu. Tabana ‘’Partili akrabalarım’’ diye seslenmesi, tüm partilileri eşit ölçüde ve ayırımsız tutması, İmamoğlu’nun partilere yaklaşımının da bir göstergesiydi.
Beylikdüzü’nün sorunlarını sıralarken de, kenti çok iyi bildiği öne çıkıyordu. Bugün yerel seçimler arifesinde olsak, eminim ki tüm basın tarafından ‘kente yaraşır bir başkan adayı’ diye yazılabilecek bir profil çizdi İmamoğlu.
Yerel basına da haber olarak yansıdığı gibi Beylikdüzü’nde birçok sağlık kurumu ve okulun sorunları ile yakından ilgilenmekteydi.
Kendisinin gecedeki konuşmasında da vurguladığı gibi, ‘’sanki iktidar partisi gibi birçok soruna eğilmekte ve kendi olanakları ile sorunların çözümüne katkı sunmaktaydı.’’
Kendisinin mütahit olmasına rağmen kentteki yüksek katlı imara karşı çıkması önemliydi. Şu anda Beylikdüzü’nde uygulanan ‘’kişiye özel imar uygulaması’’ İmamoğlu’nun vurguladığı bir başka konu oldu.
Yok olan yeşile sahip çıkması yanında kentin yeşillendirilmesi adına bir şey yapılmamasına dikkat çekmesi, Kavaklı, Gürpınar ve Yakuplunun ihmal edilişine önem vermesi, özellikle CHP’nin oylarının düşük olduğu mahallere çalışmalarda ağırlık verdiklerini söylemesi politikayı da hizmet anlayışını da iyi bildiğini gösteriyordu.
Gecede sanayicilerin sorunlarına sahip çıkılmadığı vurgulandı, Ambarlı Limanının sorunları ile yeterince ilgilenilmediği ve bunların Beylikdüzü için önemi hatırlatılarak, CHP iktidara geldiğinde bunlarla yakından ilgilenileceği mesajı verildi.
Beylikdüzü’nde altı yıldır AKP iktidarı olmasına rağmen, kentte bir tiyatronun olmaması, iki yıldır bitmiş olmasına rağmen halen açılamayan bir kültür merkezinin olması, AKP’nin kültür anlayışının yansıması olarak sunuldu.
Beylikdüzü’nde vatandaşlarla yapılmış röportajlarda hiçbirinin Beylikdüzü sahilinden bahsetmemesi İmamoğlu’nun dinleyicilerin dikkatine sunduğu bir başka konuydu.
İmamoğlu konuşmasında buna da değinerek; ‘’Beylikdüzü bir sahil kenti olmasına rağmen bakın vatandaşlar Beylikdüzü sahilinden hiç bahsetmiyorlar. Çünkü bu belediye kentin sırtını denize döndürdü. Vatandaşların bir sahili olduğundan pek haberi yok, Kanalizasyonun önemli bir bölümü halen denize akmaktadır’’ dedi.
Gerçekten de Ambarlıda yapılmakta olan ve altı yıldır tamamlanmayan bir arıtma tesisi var. Yapımı ve hizmete açılması yılan hikâyesine döndü. Beylikdüzü’nde kanalizasyonların çoğu halen denize akmaktadır.
Gecenin eğlence boyutunda ben şahsen mutlu oldum. Dinleyiciler, halk müziğine İhsan Eş ile doyarken, Fuat Saka ile de Türkçe, Kürtçe ve Pontusca şarkılarıyla güzel bir gece geçirdiler.
Fuat Saka Ahmet Kaya’nın, Magazin Gazetecilerinin gecesinde başına gelenlerden korktuğundan mıdır, onu anımsatmak istemesinden midir bilinmez; Kürtçe ve pontusca şarkılar söylemeden önce seyircilere; ‘’Kürtçe ve Pontusca şarkı söylersem kızar mısınız’’ diye sorma gereği duydu. Seyircilerden ‘hayır söyle’ yanıtı aldıktan sonra da güzel bir müzik ziyafeti sundu.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com

7 Ocak 2011 Cuma

DEVLET DE HUKUK DA ADİL DEĞİL

Yargımızı ve yargıçlarımızı tartışalım. Ama bizim devletimiz de ne kadar hukuka uygun davranıyor sorgulamadan doğruları bulamayız. Ya da devlet ne kadar hukuktan yana.
Devlet, kendisinin yaptığı birçok proje ve uygulamada bizatihi kendisi bu hukuksuzluğun uygulayıcısı oluyorsa, varın gerisini siz hesap edin.
İşte size bir örnek;
Bir devlet bankası olan Emlak Bankası, adına uygun olarak emlak işiyle uğraşırdı. Arsalar, tarlalar alıp, bunlara konut yaparak halka satardı. Bu devlet bankasının yaptığı birçok projede haksızlıklar oldu. Kimi yargıya taşındı, kimi taşınmadı. Ama yargıya taşınanların çoğunu yerel mahkemede vatandaş kazansa da, Yargıtay’da kaybetti.
Yaptığı bu konut projelerinden biri de Beylikdüzü’ndeki, 4014 konutlu Bizimkent projesidir.
Bizimkent projesine bir bütün olarak bakıldığında yaklaşık 550 dönüm arazi üzerine projelendirilmiş bir sitedir. Bu proje kapsamındaki tüm araziler ve proje doğrultusunda yapılan tüm harcamalar, hiç kuşku yok ki maliyetlere eklenmiş ve bu bedeller buradan daire ve işyeri alanlardan tahsil edilmiştir.
Böyle bakınca şu anda site dışında kalmış gözüken ve site içinde kamuya bedelsiz terk edilmiş bütün alanlar(yaklaşık olarak sitenin yarısı kadardır.) Bizimkentlilerin gibi gözükmektedir. Bu aslında doğru bir bakış açısıdır ve haklılık payı yüzde yüzdür.
—Ancak projeyi yapan devlet kuruluşu olan Emlak Bankası bu alanlardaki bazı parselleri kendi yan kuruluşları üzerine devretmiştir. (Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı)
—Bir parseli tapuya’’ idari tesis alanı’’ (yönetim binası) şerhi ile kaydetmiş ve bağımsız bir parsel numarası verilmiştir.—Diğer bazı alanları okul, sağlık merkezi, kültür merkezi, ticaret merkezi vs adı altında ayırmıştır ve yine kendi yan kuruluşu üzerine olmak üzere tapuya kaydetmiştir.
—Binaların hemen yanında, orta yerinde kalan bazı ada ve parselleri ise bu projeye ruhsat veren belediyeye, bedelsiz olarak kamuya terk edilmiştir. Bu parsellerin bazılarının devri sonradan yapılmıştır.
Şimdi ilk maddedeki yerleri, söz konusu yan kuruluş ihale ile satışa çıkarmış ve satmıştır.
İkinci sıradaki ‘idari tesis alanı’ parseli; Emlak Bankasının mallarına konan TOKİ tarafından satışa çıkarılmış, kanuni ve ahlaki olmayan bir şekilde satılmıştır. Üstelik buradaki 4014 kişinin parasını ödediği bu alanı satarken Başbakanlığa bağlı olan TOKİ’nin gerekçesi; ‘’tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak’’tı.
Burada binlerce insanın hakkını yemek için, tüyü bitmemiş yetim edebiyatı yapıldı.
Bizimkent Yönetimi, uzun yıllardır mücadele ettiği bu satışın iptali davasını yerel mahkemede kazanmış, Yargıtay’da ise kaybetmiştir. Bu parselde idari tesis alanı şerhi, yani yönetim merkezi ibaresi olmasına rağmen bu parselle ilgili bir sonuç alınamamıştır. Üstelik bu ‘’idari tesisi alanı’’ şerhi varken burayı ihaleye çıkaramayan devlet, birilerine el altından bu şerhin üzerine kırmızı çizgi çektirmiştir. Bu aşamada satış ihalesi yapılmış ve yer satılmıştır.
Bununla ilgili dava açan Bizimkent yönetimi bu kırmızıçizgiyi sildirmiş ve bu satışın iptali için dava açmıştır. İşte halen devam eden bu davada vatandaşın kazanması halen çok zor gözükmektedir.
Üçüncü maddedeki okul, sağlık, kültür, ticaret merkezleri, Emlak Bankası tarafından yapılmamış, buralar da ilgili kamu kurumlarına terk edilerek imar değişiklerine gidilmiştir. Bu parsellerden bazıları belediyenin ukdesine geçmiş ve projenin amacı dışına çıkarılmıştır.
Mevcut site duvarı içinde kalan kamu terk alanları ise, tüm kamunun kullanımına açık hale getirilmiştir. Yani sadece Bizimkentlilerin hak iddia edebilecekleri bir alan olmaktan çıkarılmışlardır.
Emlak Bankası’nın tasfiye edilmesiyle, onun gayrimenkullerinin yeni sahibi olan TOKİ bu arsaları şartlı olarak belediyeye devir etmiştir. Bu şart da, bu parsellerin ‘amacına uygun olarak Kullanılması’dır.
Belediye ise bu alanların bazılarını amacına uygun kullanmamış, iki kat imarlı, kültür tesisi arsasına, yedi katlı bina ve ticaret merkezi yapmıştır. Üstelik burada üçüncü kişilere satış yapılamaz ibaresi olmasına rağmen, belediye bu arsayı kat karşılığı yaptırmış ve mütahit buradaki işyerlerini, doğal olarak üçüncü şahıslara satmıştır.
Ve bu arsayı belediyeye şartlı devreden TOKİ’nin, site yönetiminin itirazı olmasa, bu hukuksuzluğa sesi soluğu çıkmayacaktır. İdari mahkemede açılan bu davayı site sakinleri kaybetmiştir.Bu davadaki hukuki süreç tamamlanınca, bu dava AİHM’e gitse nasıl bir karar çıkar?
Aynı site ile ilgili, ‘idari tesis alanı’ yeri için ikinci bir dava var ki evlere şenlik. Ve yönetim bu davayı yakında kaybeder. Hukuki süreç tamamlanınca da AİHM’e gidilecek.
İşte AİHM’de yüzde yüz kazanılacak iki dava daha. İçerde kimse bu gidişe dur diyecek gibi görünmüyor.
Bu gidişle Türkiye daha çok tazminat öder.

Nusret yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com.

TÜRK HUKUK SİSTEMİ

Önceki yazımızda ‘Türkiye’de hukuk Çıkmazda’ demiştik ve buna örnekler vermiştik. Şimdi hukukun başındaki kişi olan ve hukukta yenilenme ve gelişmeyi sağlayacak adalet Bakanının da hukuktan şikayet ettiğini görüyoruz.
CMK’nin 102. maddesiyle birlikte yaşanan tahliye tartışmalarına katılan Adalet Bakanı Abdullah Ergin ‘’yargılama sürelerinin uzunluğundan şikayet etti. ‘’1.5 milyon dosya bekliyor’’ dedi. Bakan Engin, ‘’ 280 kişinin tahliye edildiğini belirterek, 05-01-2011 itibariyle düzenlemeden toplam 953 tutuklunun yararlanabileceğinin hesaplandığını’’ söyledi.
Abdullah Ergin, asıl tartışılması gereken konunun yargılama süresinin uzunluğu ve bu sürenin nasıl kısaltılabileceği olduğunu vurgulayarak, “1000-1200 kişi bu düzenlemeden istifade edecek gibi görülüyor. Radikal tedbirler alınmazsa bu rakam 2 bin olur, 3 bin olur, 2014’te daha fazla da artabilir. Burada tıkanıklık yüksek yargımızda’’ dedi
Ergin , ‘’AİHM’de Türkiye aleyhine açılan davaların yaklaşık yüzde 14’ünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesindeki “özgürlük ve güvenlik hakkına’’ ve bu hakkın ihlaline ilişkin davalar olduğunu ifade etti.
Tutukluluk süresinin uzunluğundan şikayet eden Adalet Bakanı’nın bağlı olduğu parti, AKP tutukluluk süresini azami 4 yılla sınırlayan CHP’nin önergesine karşı çıkıyor.
Adalet Bakanlarının işi hukuktan şikayet etmek olmamalıdır. Şikayeti halk yapacak, yetkililer çözüm bulacaktır. O makamlar şikayet etme yerleri değil, çözüm bulma yerleridir. Sekiz yıllık kesintisiz ve güçlü iktidar döneminde bu soruna çözüm bulamayanların, sekiz yıl sonra şikayet etme hakları olmamsı lazımdır.
Şimdi Türk Hukuk Sistemine dair şikayetlerimizle ilgili bazı örnekler verelim ve Adalet Bakanı’ndan çözüm getirmesini bekleyelim!
Üstelik vereceğimiz örnekler %14 kapsamına değil, %86 oranına giren cinsindendir.
Elbette bir şeyi unutmamak gerekir. Buradaki tek sorun hukuktan kaynaklanmıyor. Bence hükümetin ve yargının yetkili hakimlerinden de kaynaklanmaktadır. Vereceğimiz birçok örnek bunun göstergesidir.
Hakimlerimizin verdiği çok karar tartışma konusudur. Belki bu dünyada da böyledir. Ama dünyada en çok Türk hakimlerinin verdiği kararlar AİHM’den dönüyor. Bu da bizim hukukumuzda ve hukukçularımızda fazlaca sorun olduğunu gösteriyor.
Türk mahkemelerinin çok sayıda kararı Avrupa insan Hakları mahkemesinden dönüyor. Bu konuda Türkiye’nin ödediği çok miktarda tazminat var. Öyle anlaşılıyor ki daha da ödemeye devam edeceğiz.
Peki, Türk Hukuk Kurumu neden bu kadar çok yanlış karar veriyor. Hukuk sistemimizde mi bir sorun var, yoksa hâkimlerimiz mi yasaları iyi uygulamıyorlar?
Bence her ikisinde de sorun var. Hukuk sistemimizde sorun olduğu kesin. Bugün, başta anayasamız olmak üzere, birçok yasamızın tümden değişmesini istemiyor muyuz?
Ayrıca Yargıtay’daki eksiklikler, HSYK’nın yapısı sürekli tartışma konusudur.
Öyleyse hukuk sistemimizin sorunlu olduğunu kabul ediyoruz.
Gelelim hakimlerimizin adaletine. Hakimlerin kişisel adaletsizliklerinden zarar görmüş çok insanımız vardır. Benim de başıma böyle bir adaletsizlik geldi ve u adaletsizliğin bedelini hakim ödemedi.
Aslına bakarsanız hukuk sistemimizde yangın var.
Alın size can alıcı bir örnek hukuk skandalı;
Mesleği avukat olan biri, merkezi sistemle ısınan bir binada on iki yıldır oturuyor. Bu adam 12 yıldır aidat ödemiyor, mahkemeler hakkında karar veremiyor, Banka tahsis belgeli dairesi var, tahsisine tedbir koyulamıyor. Çünkü hakim tahsise tedbir kararı vermiyor.
Bu konuda karar veremeyen hakim, bu sitede yönetici olsa ne yapar acaba? On yıl boyunca diğer komşularının parasıyla ısınan bu komşusu hakkında ne düşünür?
Hakimlerimiz somut olaylara göre karar vermiyorlar. Sorunu basitçe ele alıp, önce hukuki sonra vicdani karar veremiyorlar.
Sokaktaki on vatandaşı çevirip “adalete güveniyor musun” diye sorsak, eminim yedi, sekiz kişisi hayır diyecektir. Bu insanların güvensizliğinin nedeni hukukumuzdaki eksiklik ve yanlışlardan çok, hakimlerin adaletine güvenmemekten kaynaklanıyordur. Hemen birçok vatandaşımızın başına gelmiştir, göz göre göre adaletsizlik.
İşte bundan dolayı da Türkiye’de hukuk mücadelesini kaybeden birçok kişi ve kurum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyor. Orada haklarını elde edip, Türkiye’den tazminat alıyor.
Artık Türkiye’nin adaletinin yanlışları AİHM’den dönmesin. Hem Türkiye bu kadar çok bedel ödemisin, hem de hukuk alanında da da dünyanın ikinci sınıf ülkesi olmaktan kurtulalım.
Bu konuya devam edeceğiz ve bizatihi devletin kendisinin, hukukta yaptığı hukuksuzluğa örnek vereceğiz. Bu davada bir tarafta devlet var, diğer tarafta kendi devleti tarafından kandırılmış, aldatılmış binlerce insan var.

Nusret yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com.

6 Ocak 2011 Perşembe

TÜRKİYE HUKUKU ÇIKMAZDA

Ceza Mahkemeleri Kanununun (CMK) 102. maddesi kapsamında birçok tutuklu serbest bırakılmaya başlandı. Serbest bırakılanlar arasında bir zamanlar domuz bağı şeklinde bağlanarak öldürülmüş ve binaların altında cesetleri bulunan şahısların katil zanlıları da var.
Bir dönem televizyonlardan günlerce izlenen bu cinayetlerde infaz edilen kişilerin ceset görüntüleri insanların halen akıllarından çıkmamıştır.
İşte bu infazları yapan Hizbullah örgütünün liderleri ve üyelerinin de serbest bırakılması kamuoyunda hem infial hem de tedirginlik yarattı.
Şimdi ‘’bu yapılanlar hukuka uygun mu’’? Veya ‘’bu nasıl bir hukuk düzendir’’ diye sorgulamalar başladı.
Önce bu 102. maddenin neyi kapsadığına bakmak lazımdır.
!02 madde; ‘’Ağır ceza mahkemesinin görev kapsamına girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ve bu süre en fazla 6 ay uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin kapsamına giren işlerde ise tutukluluk süresi en fazla iki yıldır. Uzatma süresi ise toplamda 3 yılı geçemez’’ diyor.
Yargıtay 9. ceza dairesi, CMK’ un 250. maddesinde tanımlanan örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin en fazla 10 yıl olabileceğine hükmederek, bu süreyi dolduran bazı tutukluların tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen kişiler arasında PKK davasından yargılanalar ile Hizbullah ana davasının sanıkları da vardı.
Bir taraftan baktığında yasalar uygulanmış görünüyor. Öbür taraftan baktığında kamu vicdanında bile suçları kesinleşmiş kişilerin serbest bırakılması toplumda infiale neden oluyor.
İyi de sorulması gereken asıl soru şu olmalı; Bu nasıl bir hukuk sistemdir k bir yargılama on yıldır tamamlanamıyor.
Buradaki sorun hukuk sisteminden mi kaynaklanıyor? Yoksa hukuku uygulayan hakimlerden mi kaynaklanıyor?
Gerçekten Türkiye’nin hukuk düzeninde büyük sorunlar var. Ve bu sorunları çözmekle görevli olan iktidar, AKP hükümeti yargıda bu sorunu çözecek pek fazla adım atmadı.
Hükümetlerin görevi sorun olan alanlarla ilgili çalışma yapmak ve çözüm önerileri getirmektir. Sekiz yıldır iktidar olan bir hükümetin, bu konuda bahane bulma hakkı yoktur.
Ama bizdeki iktidarlar, sorun ne olursa olsun önce, kendi işlerine gelecek şekilde mini çözüm önerileri getirirler, kalıcı çözüm yöntemine yaklaşmazlar.
Mahkemedeki her hakimin önünde yığılmış yüzlerce dosya var. Yargıtay’da birikmiş milyonun üstünde dosya olduğu biliniyor.
Yargıtay’daki daire sayısını artırarak belki oradaki yığılma önlenebilir. Ama burada bile yargı ile siyasi iktidar anlaşamıyor.
Yargıtay’daki sorunu çözmek de zaten sorunu kökten çözmeyecektir. Zira herhangi bir yerel mahkemede bile davalar üç beş yıldan önce bitmiyor.
İnsanlar sorunları kolay kolay hukuka havale etmek istemiyorlar. Hukuka başvurduklarında verecekleri yüklü avukatlık ücretleri can yakarken, haklarını aramaları sonuçlanıncaya kadar yaşanan bezginlik, daha baştan insanları bıktırıyor.
Bütün bunların ötesinde bence hukuk sistemimizde bir başka eksiklik de hakimlerimizle ilgilidir. Hakimlerin verdikleri kararların çoğu hukuka uygun değildir. Ve bu hukuksuz kararlardan dolayı hakimlerin pek de sorumlulukları yoktur. Hukuk anlayışımızda durum böyle olunca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) en çok ceza alan ülke de Türkiye olmaktadır.
Bir ülkede hukuk meselesinin her tarafı sorun olursa, o ülkede kimseyi memnun etmek mümkün olmaz.
Hele o ülkede siyaset hukukun içine giriyorsa, orda işler iyice karışmaktadır. Sokaktan geçen insanlara sorun bakalım kaçı size ‘’yukarda adamın olursa her türlü hukuk sorununun lehte çözüleceğine inanıyor’’ söylesin.
Evet, Türkiye’de hukuk çıkmazdadır. Ama bu sadece hukuki süreç tamamlanmadan, ama on yıldır ceza almadan yatan teröristlerin serbest bırakılması yüzünden değil.
Türkiye’de hukuk hiçbir konuda insanları mutlu kılamıyor, adaleti sağlayamıyor da ondan çıkmazdadır. Türkiye’de adaletin terazisini tutan el adil değildir. Adalet zamanında gelmezse adil de olmaz.
İşin acı tarafı bu sorunu çözecek irade henüz gözükmüyor.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com

BEYLİKDÜZÜ BELEDİYE MECLİSİNDE SÖZLEŞMELİ PERSONEL KRİZİ

Beylikdüzü’nde 2011 yılının ilk belediye meclisi toplantısı yapıldı. Belediyeye alınması istenen 23 sözleşmeli personel sorun yarattı. Sözleşmeli personel alımı Mecliste gerginlik yaşanmasına neden oldu. Öyle ki Meclis toplantısına ara verilerek çözüm yolu arandı. Sonunda muhalefetin söylediği oldu ve sorun şimdilik çözüldü.
4 Ocak’ta yapılan Belediye meclis toplantısındaki gündemin 3. maddesi, belediyenin yeni kurulan müdürlüklerine 23 sözleşmeli personel alınmasıydı. Ancak gündem sadece böyle değildi. Önceki yıl alınan 27 sözleşmeli personelin de sözleşmelerinin yenilenmesi isteniyordu.
CHP ve MHP grubu 27 personelin işine devam etmesine evet diyordu. Ancak yeni alınacak 23 personele her iki grup da sıcak bakmıyordu. Her iki grubun önerisi de; eskiden çalışan 27 personelin devam etmesi ile yeni alınacak 23 sözleşmeli personelin alımının ayrı ayrı oylanması yönündeydi. Çünkü her iki grup da yeni alınacak personele hayır diyecekti.
Her iki muhalefet partisi grubunun da, ‘’iktidar partisinin sözleşmeli personel alınırken objektif kriterlere uyulmayacağı, AKP yanlısı kişilerin işe alınacağı’’ yönünde derin kuşkuları vardı. Bunun için ‘’geçen yıl alınan personel işinden olmasın ama yeni personel alınmasın’’ diyorlardı.
Meclis Başkan Vekili Zeki Sadunoğlu’nun verdiği bilgiye göre; ‘’Belediyede Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Plan ve Proje Müdürlüğü, Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü adı altında üç yeni müdürlük ihdas edilmiş. Bu müdürlüklere de kendi alanında uzman, teknik personel lazımdır. Zira personel olmadan bu müdürlüklerin iş yapması da mümkün olmayacaktır.’’
Başkan Yardımcısı İsmail Yalçın’ın verdiği bilgiye göre ise ‘’bu sayı minimum olarak’’ belirlenmişti.
Yine muhalefetin ortak düşüncesi; ‘’madem bu kadar personele ihtiyacınız vardı, geçen yıl 110 personeli başka bir kuruma neden gönderdiniz’’ yönündeydi. Zira personel fazlalığı gerekçesiyle kadrolu 110 belediye personeli başka kamu kurumlarına gönderilmişti. ‘’Üstelik bu personel sadece Yakuplu ve Gürpınar belde belediye personeli arasından gönderilmiş, bu gidenler arasında Beylikdüzü personeli hiç yokmuş.’’
Bir diğer eleştiri noktası ise, ‘’Belediye yönetimi açık kadrolara elaman alıp boş kadroları doldurmak istemiyormuş. Sözleşmeli personel alarak kendi yandaşlarına iş bulunuyormuş.’’
‘’Gidenler arasında veya mevcut çalışanlar arasında bu alınacak özellikte personel hiç mi yoktu’’ diye soruyorlardı.
CHP meclis üyesi Halim Saral’ın ilginç bir önerisi oldu. Saral diyor ki; ‘’alınacak 23 personel mecliste grubu bulunan siyasi partilerin meclis üyesi sayısı oranında paylaşılsın. Bu miktarda personeli bu partiler önersin ve sözleşmeli personel bu önerilenler arasından alınsın. Böylece partizanlık olmaz, her partiden kişi işe girer ve sorun çözülür’’ diyordu.
Halim Saral’ın bu önerisi AKP tarafından pek ciddiye alınmadığı gibi MHP grubu tarafından da kabul görmeyince uygulama şansı bulmadı.
Meclisi yöneten Zeki Sadunoğlu işin çıkmaza gittiğini görüyor ve ortam daha fazla gerilmeden konunun kapanması için, ‘’23 personel alımının bir sonraki meclise bırakılmasını’’ öneriyor. Ancak AKP grubu da buna sıcak bakmıyordu.
Konu uzadıkça uzadı. Meclis oturumunun çok büyük bölümünü bu madde aldı. Başkan Sadunoğlu baktı çıkış yolu yok, oturuma beş dakika ara verdi.
Verilen arada parti grup sözcüleri konuştular. Oturum yeniden başladığında çözüm noktası belliydi. Konu yeniden uzamadan oylama yapıldı ve muhalefetin istediği şekilde, şimdilik çözüme kavuştu.
Eski sözleşmeli 27 personelin sözleşmesinin yenilenmesi oy birliği ile kabul edildi. Ancak yeni alınacak 23 sözleşmeli personelle ilgili talep ilgili müdürlüğe iade edildi.
Elbette AKP meclis grubu bu oylamada hayır oyu kullandı ve madde bu şekliyle oy çokluğu ile geçti.
Aslında bu meclisle ilgili yazılacak çok şey var. Mesela Halil Akpınar’ın söylediği şu ifadelere cevap verilmedi. ‘’Siz belediyede geçici görevle adam çalıştırmayı alışkanlık haline getirdiniz. İnsan kaynakları Müdürü, Basın Halkla İlişkiler Müdürü, Fen İşleri Müdürü ve daha birçok kişi geçici görevlendirilmiştir. Zabıta Müdürlüğü yapan kişi başka, resmi kayıtlarda gözüken Zabıta Müdürü başkadır.’’
Muhalefetin güvensizliğine karşı Meclis Başkanvekili Zeki Sadunoğlu’nun şu cümlesi bence ilginçti.
‘’Bu belediyede ihtiyaca uygun personel var ve bu gerekli yere aktarılmıyorsa veya ihtiyaca uygun personel alınmıyorsa, AKP bunun hesabını vermelidir.’’
İyi de bu hesabı vermesi için kim, nasıl, ne yapacak?
Belediyenin bütün personelinin özelliğini mecliste grubu bulunan partiler biliyor mu? Gerçekten böyle bir hesap verilir miydi?
Bir diğer yazılması gereken konu denetleme komisyonu ile ilgiliydi. ‘’Denetleme komisyonu gerekli olduğunda bir uzmana danışsın mı, danışmasın mı’’ konusu hararetli tartışmalara neden oldu.
AKP grup sözcüsü İbrahim Bülbüllü bu öneriye, ‘’belediyenin bu uzmana verecek kadar parası yoktur’’ gerekçesiyle karşı çıkıyordu.
CHP grubu ise; ‘’madem en fazla on gün çalışacak ve memur maaş katsayısı oranında ücret alacak uzmana verecek paranız yok, o zaman neden bu kadar çok sözleşmeli personel almak istiyorsunuz’’ diye soruyordu.
Sonunda yine AKP’nin karşı oyuna rağmen, CHP ve MHP’nin oylarıyla, denetleme komisyonunun uygun gördüğü durumlarda, on günle sınırlı olmak üzere ve en fazla iki uzmana danışma yetkisi oy çokluğu ile geçti.
Meclis kalan gündem maddelerini Cuma günü görüşmeye devam edecek.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com