15 Haziran 2011 Çarşamba

BİZİMKENT’TE ŞENLİK VAR

Bizimkent Beylikdüzü’nde 4014 konutlu bir sitedir. Tıpkı Türkiye gibi 7 (bölgeden) adadan oluşur. Bu sitenin de bir derneği var, Bizimkent Koruma ve Güzelleştirme Derneği.


Bizimkent Derneği Yaza girerken, Yaza Merhaba Partisi düzenliyor.

17 Haziran Cuma günü, saat 18 ile 24 arasında, sitemiz içindeki bu şenliğimize,

bütün basın mensupları ve tüm dostları şenliğimize davet ediyorum.

Şenlik ve festivalleri genellikle belediyeler düzenler. Bir kesim bu şenlikleri eleştirirken, toplumun bir kesimi de bu etkinlikleri doğru bulur.

Doğru bulanlar, ‘eğlenemeyen toplum kesimleri bu sayede eğlencelere katılabiliyor derler. ‘Eğlenceye parası olmayan, Parasızlıktan sanatçıları dinleyemeyen toplum kesiminin ayağına sanatçı getiriyoruz. Vatandaş eğlenme imkanı buluyor’ diye savunma yapar.

Karşı çıkanlar ise, ‘hizmet anlamında iş yapmayan, hizmet üretmeyen yerel yönetimler bu tür etkinliklerle halkın gözünü boyuyorlar, diğer eksikliklerin görülmemesi için belediye ile halkı bu etkinliklerde bir araya getiriyorlar, halkla sıcak bağ kurarak açık kapatıyorlar’ diye eleştiri getiriyorlar.

Her iki düşüncede de doğruluk payı vardır.

Ama Bizimkent şenliğini bir belediye düzenlemiyor.

Bizimkent Koruma ve Güzelleştirme Derneği düzenliyor.

Yani amacı, Bizimkentlilere daha kaliteli, güzel ve eğlenceli bir ortam hazırlamak, insanların üzerindeki yorgunluğu, bir nebze olsun almak.

Onun için tüm Bizimkent dostlarını bu eğlenceye davet ediyoruz.

Güzellikleri, mutlulukları paylaşmak üzere davet ediyoruz.

Diyeceksiniz ki, Bizimkent’in mutluluk sebebi nedir?

Aslına bakarsanız hiçbir sebebimiz yok. Tam tersine sıkıntılarımız var.

Yarın öbürgün Yargıtay’dan mahkememiz döner. Bizim, Bizimkent Yönetimleri ve Derneği olarak sokakta kalma riskimiz kapıda.

‘Böyle bir ortamda eğlence neyinize’ diyebilirsiniz.

Ama ne yapalım. Hayat devam ediyor. İnsanlar bir yılı öyle veya böyle bitirdiler.

Bir eğitim yılı sona erdi.

Cuma günü bu eğitim dönemi bitiyor. Çocuklar karnelerini alıyor. Çocuklara bir karne hediyesi diye de düşünebilirsiniz.

Herkes oraya buraya dağılmadan önce tüm sakinlerimiz bir arada olsun istiyoruz.

Bir araya gelmişken biraz müzik olsun istiyoruz. Biraz yemek, içmek, biraz da çocuklarımız için eğlence ve ikramlar olsun istedik.

Yani tamamen insani sebepler.

Hem biz belediye değiliz. Biz bir gönüllü kuruluşuz. ‘Halktan saklayacağımız bir hizmet başarısızlığı’ gibi sebebimiz de olamaz.

Tam tersine bu sorunların daha yoğun konuşulacağı, halkın bir araya gelebildiği bir etkinliktir bu.

Şenlik, yöneticilerin bu sıkıntılarını halkla konuşabileceği bir ortamdır aynı zamanda.

Kısacası, bir arada olmak için bir ortam yaratmaktan ibaret.

Sadece bir eğlence düzenliyoruz. Başka bir amacımız yok.

Çeşitli yemek, içmek ikramlarımız var. Sanatçılarımız var. Çeşitli dost kuruluşların, bize destek amaçlı stantları var.

Açık havada, havuz başında, yaratacağımız, biraz romantik, hoş bir ortamda müzik var, dans var.

İlki geçen yıl düzenlenen, ‘’geleneksel Yaza merhaba partisinin’’ ikincisini düzenliyoruz.

Umarız devam ettiririz.

Bu yıl biraz daha zengin bir parti olacak diye düşünüyoruz.

Seneye çok daha iyisini düzenleyip, geleneksel Bizimkent şenlikleri yaratmak istiyoruz.

Birlikte eğlenmek, paylaşmak üzere, kendisini dostlarımız arasında gören, bizimle dost olmaktan mutlu olacak herkesi bekliyoruz.

Tüm sevgimizle karşılamaya hazırız.

Birlikte eğlenmek dileği ile…

Nusret Yılmazer

14 Haziran 2011 Salı

BEYLİKDÜZÜ MECLİSİ'NE KAÇAK İNŞAATLAR DAMGASINI VURDU

Beylikdüzü Belediye Meclisi Haziran ayının son toplantısını Cuma günü yaptı. Bu toplantıya kaçak inşaatlar damgasını vurdu dersek bence abartmış olmayız.


Çünkü, Migros’un alt tarafında yer alan Tıger çarşısı etrafına kaçak olarak yapılan ve yıkımına karar verilen dükkanlar bir türlü yıkılmıyor.

Buralar kiraya verilmişti. Kaymakamlık birkaç kez yıkım kararı verdi. Buradaki esnaf rahatsız oldu. Bugün yarın yıkılacak derken bir türlü yıkılmadı ama esnafın da tadı tuzu kaçtı ve birçoğu taşınmak zorunda kaldı.

Bu kaçak dükkanların nasıl yapıldığı, yapılırken neden kimsenin müdahale etmediği sorgulanmıyor artık. Yıkım kararı olmasına rağmen, neden yıkılmıyor diye sorgulanıyor.

Yıkılmama gerekçesi, bu çarşının bulunduğu alanın Organize sanayi bölgesinde olmasıymış. OSB’de olması nedeniyle belediye bu yıkımı yapamazmış. OSB’ler belediye gibi çalışırmış falan.

AKP meclis üyesi Ömer Süvari; ‘’OSB’ler valiye bağlıdır. Biz bu yerle ilgili tutanak tuttuk, yıkılmak üzere onlara gönderdik’’ diyor.

Yani, ‘İstanbul Valisi kaçak inşaat yapmış ve yıkmıyor’ demek istiyor.

CHP’li Halil Akpınar itiraz ediyor. ‘’Süvari teknik açıklama yapıyor. Bunlara karnımız tok, yemeyiz. OSB size cevap vermiş. ‘Bizim imkanlarımız yok. Siz yıkın’ demiş. Niçin yıkmıyorsunuz?

O binanın sahibi AKP’li. Belediye başkanlığına aday adayınızdı. Siz onun için yıkmıyorsunuz. Partilinizi koruyorsunuz.

O dükkanlar kaçaktır. Her türlü işlem yapılmıştır, artık yıkınız.’’

Başkan Yusuf Uzun, ‘’ben OSB bölgesinde yıkım yapmam, yıkmayacağım’’ diyor.



KAÇAK KÜLLİYE İNŞAATI

Belediye Meclisinde verilen önergelerle gündeme getirilen, sadece konuşulan bir diğer kaçak inşaat Gürpınar sahilinde yapılmış. Burada da 700m2lik bir külliye yapılıyormuş.

Belediye kendini savunuyor.

‘’Bu inşaatla ilgili yapı tatil tutanağı var. Encümen kararı, yıkım kararı var ve 77 bin TL ceza kesilmiş.

Mühürlenen inşaatın mührü sökülmüş. Mühür fekki tutanağı var. Yeniden yapı tatil tutanağı tutulmuş. Yani imar müdürlüğü görevini yapmıştır. ‘’

Halil Akpınar söz alıp sordu: ‘’Biz 12-05-2011 de dilekçe verdik. İki gün sonra siz gidip tutanak tuttunuz. Siz belediye olarak niçin göz yumuyorsunuz, neredeydiniz?

Bu inşaat yapılırken siz tapu memuru muydunuz?

Şimdi o bina bitti, yıkacak mısınız?’’

Taşkın Ofluoğlu ise başka bir noktaya dikkat çekiyor: ‘’Beylikdüzü sorunlu bir noktaya doğru gidiyor. Encümen kararı almadan yıksaydınız. Mühürlendikten sonra yapılan yerleri yıksaydınız.

Burası imar dışı alanda yapılan bir yapıdır. Kaçak inşattan da farklı bir durum var burada. Sadece ruhsatsız bir yapıdan söz etmiyoruz.’’

Başkan Yusuf Uzun cevap veriyor.’’bizim ordumuz yok. Burası hukuk devletidir. Biz orayı basamazdık. Yasal olarak gerekenler yapıldı.’’

MHP’den Veli Özdemir söz aldı: ‘’siz kaçak inşaatlara göz yummayı alışkanlık haline getirdiniz. Gürpınar stadyumunun yanındaki inşaat da aynı. Daha önce meclis kararıyla durduğumuz, karar aldığımız kaçak inşaat şu anda bitti. Burası da aynı durumdadır.’’

Bütün bunlar mecliste, o da sadece verilen önergelerle gündeme gelip konuşuluyor. Kimse bir şey yapmıyor.

Siyasi aprti meclis grupları, yöneticileri, neden gidip dava açmıyorlar?

Hoş dava açsan da artık çok işe yaramıyor ya.

Mesela Ekinoks da kaçak başlamıştı. Halil Akpınar oraya dava da açtı. Ama inşaat bitti ve satıldı. Şimdi herkes içinde oturuyor.

Beylikdüzü’ndeki Bey City inşaat aynı durumdadır.

Ömer Süvari İmar Komisyonu başkanı iken burada tespit yaptılar ve 4500m2 kaçak olduğunun raporunu tuttular.

O zaman sormuştum, şimdi ne olacak diye?

‘’Vallahi biz tespitimizi yaptık, belediyeye verdik. Artık iskan isterken belediye gerekeni yapar’’ dediler.

Ondan sonra trafonun arkasındaki kesimde ek inşaatlar yapıldı. Eğğer o gün 4500m2 kaçak vardı ise şimdi kim bilir kaç m2 kaçak oldu.

Ama bildiğim kadarıyla, tadilat projesiyle alt kat dükkanları otopark göstererek sorunu ‘’yasal’’ hale getirdiler!

Ama o otoparklarda şimdi gözlükçüler açıldı bile. Yakında da market açılacak.

Adalet bunun neresinde. Adaletsizlik diz boyu, kimse de bunu savunamaz.

Adamı olan dağdan aşar, adamı olmayan düz ovada şaşar.

Nusret Yılmazer

12 HAZİRAN MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ ÜZERİNE

Türkiye en büyük anketini yaptı. Halkın tercihi belli oldu.


Bugüne kadar yapılan yorumların doğruluk dereceleri de belli oldu.

Herkes kendi çapında bu doğrularını ve yanılgılarını hesaplayacaktır.

Seçimlerin sonucuna bakıldığında iki partinin kesin başarısı vardır.

AKP oldukça başarılı olmuştur. Hiç kimsenin bunu küçümsemesi doğru değildir. Küçümsemekle de bir şey olmaz zaten. Sadece bu halkı tanımamaya ve kaybetmeye devam ederler.

İkinci başarılı parti; bağımsız adaylarını çok iyi bir programla seçime sokan ve oldukça zor bir sınav veren, başta belirlediği hedefi de tutturan BDP dir.

BDP, önündeki bin bir zorluğa rağmen 35 milletvekili çıkaracağını hesaplamıştı ve bu hedefi tutturmuştur.

Başbakanın BDP aleyhine konuşmaları pek etkili olmamış gözüküyor. Bu durum da gösteriyor ki, Kürt toplumunun önemli bir bölümü ne istediğini biliyor ve Başbakanın söylemleri bunları olumsuz etkilemiyor. Tam tersine daha organize ve azimli bir yapıya kavuşturuyor.

CHP bence başarısız olmuştur. Ya da beklenen oyu alamamıştır.

Bunun da bence iki önemli sebebi var.

Birincisi Başbakanın CHP liderine Alevilik üzerinden yüklenmesi bu partiye verilecek Sünni oylarda etkili olmuştur. Sünni vatandaşların bir bölümü oylarını bu partiye vermediler. Bunun yerine baraj altında kalması ihtimali gündeme gelen MHP’yi tercih etti.

Bir kesim de her şeye rağmen, mezhepçiliğin etkisi ve güdüsü ile AKP’yi tercih etmiştir.

Bu ülke insanı üzerinde bu tür yaklaşımlar maalesef etkili oluyor. Bu toplum oldukça muhafazakârdır. Belli hassasiyetlere vurgu yapıldığında ses getiriyor. Başbakan da bunu iyi bildiğinden bu kozu kullanmış ve başarılı olmuştur.

Başbakan ve partisi adına başarı sayılan bu durum, demokrasi adına, özgürlük, eşitlik ve ileri demokrasi adına üzüntü verici bir durumdur.

İkicisi MHP üzerinde dalgalanan kaset olayları bu seçimlerde etkili oldu. Kasetleri çıkan milletvekili sayısı arttıkça MHP’nin seçim barajının altında kalacağı da ortaya çıkmıştı. Basının da bu işin üzerine gitmesi sonucu, birçok yerde CHP’nin oylarının MHP’ye verildiği görülmüştür.

AKP’nin organizasyonu olarak görülen bu oyunun bozulması için, MHP’nin baraj altında kalıp da AKP çok fazla milletvekili çıkarmasın diye, CHP’ye gidecek oylardan MHP’ye yüklenme olduğu görülüyor. Bu da CHP’nin birkaç puan az oy almasına neden olmuştur diyebiliriz.

Ayrıca bana göre CHP’nin beklenen oyu almamsında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, Başbakan Erdoğan gibi sert üslup kullanmasının etkisi olmuştur.

Başbakan’a olumsuz etki yapmayan bu durumun, neden CHP’yi olumsuz etkilediğinin faktörleri de ayrıdır. ‘’Kasımpaşalı’’ Başbakan’a yakıştırılan bu tavır, bir bürokrata yakıştırılmamıştır. Ayrıca Başbakanın çok iyi bildiği bir alanda, kulvarda Kılıçdaroğlu’nun başarılı olması da zaten zordu.

CHP’de ‘’benim adım Kemal, bana güvenin’’ politikası tutmamıştır diyebiliriz. Halk değişen liderlikten ve yeni CHP’den daha kurumsal bir söylem beklerdi diye düşünüyorum.

Siyasetin sağ cenahında kalan, Saadet partisi dışındaki bütün partilerin oyu AKP’ye kaymıştır. Sağ cenahtan bağımsız adaylar bile başarılı olamamıştır.

Bu da halkın oylarının belli tabanlara oturduğunu gösteriyor.

Seçim barajı %10’un altına inerse, mesela %5’e düşerse BDP her zaman 50 milletvekili ile meclise girer. Oy oranı % 7 civarındadır. Bu oy oranı artar azalmaz.

MHP’nin oy oranı değişiklik gösterse de, normal koşullarda %12’nin altına düşmez.

AKP’nin oy oranı, girilecek seçimin koşullarına ve kullanılan argümanlara göre değişse de bugün %50 civarında bir oy oranına sahiptir.

Diğer partilerin önemli bir varlık gösteremeyecekleri ortaya çıkmıştır.

AKP üçüncü seçim döneminde oylarını artırma başarısı göstermiştir.

Ben de dahil, çok fazla bir kesim bu oy oranını beklemiyordu. Bir kez daha anket şirketlerinin başarılı olduğu ortaya çıkmıştır.

Daha ayrıntılı değerlendirmeleri elbette sonra yapacağız.

Bu seçim sonuçları toplumumuza hayırlı olsun.

Nusret Yılmazer

12 Haziran 2011 Pazar

SİZ NE YAPTIĞINIZI BİLİYORMUSUNUZ

SİZ NE YAPTIĞINIZI BİLİYORMUSUNUZ?




Aslında ne olduğunu kimse anlamadı. Meclis üyeleri ne yaptıklarını biliyor mu, bilmiyorum.

Beylikdüzü Belediye Meclisinde, birbirine benzer iki madde, konuları ve kapsamları aynı iki maddeden birine evet dendi, diğerine hayır.

İnşaatların çekme mesafesinin ayarlanması yetkisinin İmar müdürlüğüne verilmesine bir hayır, bir evet.

Geçen hafta Perşembe ve Cuma günleri yayınlanan ve Beylikdüzü Belediye Meclis gündemi ile ilgili olan yazıma MHP ve CHP’li bazı meclis üyelerinden tepkiler gelmişti. Gelen eleştiriler, ‘’yazının gerçeği tam yansıtmadığı, bazı eksiklik ve yanlış anlamalar olduğuna’’ dairdi.

Meclis gündeminin 6. maddesi; İmar müdürlünden meclise gelen ve Yakuplu D 100 Karayolu bölgesinde, Migros’un altından başlayıp, Medlife hastanesi, Doğan Hastanesi bölgesini, E’5 den Yakupluya dönen yolu da kapsayan bölge ile ilgili inşaatların yoldan çekme mesafelerinin yetkisinin müdürlüğe verilmesi talebi vardı.

Mecliste İmar komisyonuna havale edilen bu konuda, İmar komisyonu bir rapor hazırlamış ve bu yetkinin müdürlüğe verilmesinin yanlış olacağı, yetkinin adil kullanılmayacağı endişesi ile müdürlüğün talebinin aksi yönünde kararı çıkmıştı.

Söz konusu bölgede bazı inşaatlar yola yapılmış ve bu tür inşaatlar şehirleşme açısından olumsuzluklara sebep olmakta, görsel ve can güvenliği açısından istenmeyen ve olumsuz sonuçlar ortaya koymaktadır.

Komisyon ise; ‘’bu yetki müdürlüğe verilir ise adamına göre uygulama yapılabilir endişesi taşımaktadır. Bundan dolayı ilgili parsellerde, imar plan notu değişiklik teklifinin uygun olmadığına karar verilmiştir’’ diyor.

Komisyonun bu kararı kabul edildi, İmar müdürlüğünün talebi ret olundu.

Şimdi gündemin 6. maddesinde imar müdürlüğünün talebine hayır diyen meclis, aynı kapsamda olan 7. maddede evet dedi.

Gündemin 7. maddesi birkaç konuyu kapsamakla birlikte 6. madde ile aynı olan bir konu da var.

Farkı; 6. madde, Yakuplu D 100 karayolu bölgesini kapsıyordu, 7. madde Yakuplu Köy içi ile ilgiliydi. D 100 karayolu bölgesinde maksimum taks 0.40, köy içinde 0.50.

Çekme mesafesi birinde 2 metre, diğerinde 3 metre olarak düzenlenecektir.

Ne diyor 7. madde; ‘’Bu alanlardaki maksimum taks 0.50 olmak koşuluyla ön bahçe mesafesi 3 mt olarak düzenlenecektir. Plan onama sınırı içerisinde parsel cephesinin 12 metreden küçük olması, ya da bina derinliğinin 7 metrenin altına düşmesi halinde yapı düzeni oluşturmaya ve bahçe mesafesini belirlemeye ilçe belediye imar müdürlüğü yetkilidir.’’

Yani her iki yerde de, inşaatların yola bahçe mesafesini ilçe imar müdürlüğü belirlesin diye talep var.

Bu alanlar hisseli parsel olduğundan, gelişigüzel yapılmış inşaatların bir hizaya getirilmesidir. Mevcutta, biri yola bir metre çekerek yapılmış, diğeri yola sıfır yapmış. Bir bina 2 metre çekecek, diğeri bir metre çekecek demektir. Ama bu düzenleme yapılırken, binanın oturma alanı hesaplanacak ve her iki arsa sahibi de hak kaybına uğramadan yapılacaktır.

Her iki madde de aynı kapsamdadır. 6. maddeyi ret eden imar komisyonu ve meclis, 7. maddeye evet dedi. Şimdi ne oldu kimse bir şey anlamdı.

Bir de Cuma günkü yazımızın konusu olan, gündemin 7. maddesi içinde, kent meydanları meselesi vardı.

Kent meydanları BHA oluyordu. Yani Belediye hizmet alanı, buraları da belediye ne isterse yapma hakkına sahip olacaktı.

İmarı meydan olan bir yere, ticaret artı konut imarı verilmek isteniyordu. Yani meydanlar inşaat alanı olacaktı. İmar planlarında meydan olan yerler yok olacaktı.

Bu yetki verilmedi. Rekreasyon alanı olarak değiştirildi. Bu konu da hem komisyonda, hem de mecliste oy birliği ile geçmiş oldu.

Kent kazandı, Yakuplu kazandı.

Hal böyle iken, Konu ile ilgili olarak, CHP’li Halil Akpınar, ‘’Bir yanlıştan dönüldüğü için, komisyona ve meclise teşekkür’’ etti.

Taşkın Ofluoğlu da bu değişiklikten dolayı teşekkür etti.

Başkan Yusuf uzun da; ‘’yanlış neydi anlamadım’’ dedi.

Anlaşılan, başkan Yusuf uzun, bu kocaman değişikliğin farkında değildi.

Nusret Yılmazer

10 Haziran 2011 Cuma

BEYLİKDÜZÜ ÖĞRETMEN EVİNİ KİM YAPIYOR?

Türkiye’de birçok şirket okul yapar vergiden düşer. Kamu kurumları ve yerel yönetimler yer gösterir, bir şirket bulunur ve orda okul yapılır.


Bunların bazıları hayır işlemek amacıyla yapılır. Özellikle okul ve hastane yapımı için hayır amaçlı harcama yapan kişi ve kuruluşlar vardır.

Bazı harcamaların ise hayırla ilgisi yoktur. Kazan kazan ana temasına göre yapılır.

Mesela Beylikdüzü’nde öretmen evini birileri yapıyor.

Mesela Beylikdüzü’nde nikah dairesinin binasını birileri yapıyor.

Bu işler hayır işi deildir. O halde bu firmalar, bu binalar için neden masraf yapıyorlar.

Bu inşaatları kim, hangi firma yapıyor?

Neden yapıyor?

Bir firmalar karşılıksız niye böyle işler yapar?

Bu soruların karşılıkları önemlidir.

Bakın Yerel Kulis Gazetesi’nde Cengiz Alçayır bir belediye ihalesi ile ilgili neler yazmış?



‘’Beylikdüzü Belediyesi 2010 yılında, ilçe genelinde kaldırım ve bordür yapımı için ihaleye çıkıyor. İhaleye teklif veren 12 firma, işi almaya talip.

Kıran kırana bir kırım söz konusu.

Yaklaşık maliyetin yarısı oranındaki en düşük teklifi veren, en yüksek kırımı yapan 1. Sıradaki firma, ihale yerine havasını alıyor.

Sıralamada ikinciliği alan firmanın iştahı da kursağında kalıyor. Çünkü ihale, bu firmaya da verilmeyecek.

Kazananı baştan belli olan ihalede, 6. Sıradaki firmaya gelene kadar eleme usulü devam ediyor. Ta ki YİMTAŞ isimli firma “Bingo” diyene kadar…

Sair ihalelerin emsal gösterilebileceği, yüzde 55-60 oranında kırımlarla ihale alındığı tescilliyken, Beylikdüzü Belediyesi, bu ihaleyi neden en yüksek kırımı gerçekleştiren 1. firmaya vermemiştir?

En yüksek kırımı gerçekleştiren birinci sıradaki firmayla, ihale sözleşmesi ve yer teslimi yapılan firmanın teklifi arasında yaklaşık 2 milyon TL fark vardır.

Yani bu iş için Beylikdüzü Belediyesi, en düşük teklifi veren firmaya ödeyeceği paranın 2 milyon TL fazlasını YİMTAŞ firmasına ödemiştir.

Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun, bu riski neden üstlenmiştir?

Kamunun 2 milyon TL kadar kar etmesi sözkonusu iken, Beylikdüzü Belediyesi, neden altıncı sıradaki YİMTAŞ isimli firmaya ihaleyi vermiştir.

İlk 5 firma neden Kamu İhale Kurumu’na şikayetçi olmamıştır.

YİMTAŞ Firması’nın bu ihaleyi almasındaki sırrın perde arkası nedir?

Bu ihale” mis” gibi “pis” kokmakta.

İnceleme yapıldığındaysa, ortaya farklı ilişkilerin çıkacağından zerre kadar kuşku yoktur.

Kazananın baştan belirlendiği bu ihalede, uygulamanın da sağlıklı olmadığı, işin oldu-bittiye getirildiği ciddi iddialar arasında yer alıyor.

İhalelere fesat karıştırmak.

Kamuyu zarara uğratmak.

Uğratılmasına göz yummak.’’

Buradan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkündür.

Kamu kurumları ve belediyeler verdikleri ihaleler ile birilerini kayırır. Birileri de buradan aldıkları fazla paraların bir kısmıyla bedelsiz olarak, sponsor görünümünde işler yaparlar.

Beylikdüzü Belediye Meclisi’nde bu konu gündeme gelmişti. CHP meclis üyesi Halil Akpınar bu soruyu Yusuf Uzun’a sormuştu.

‘’Öğretmen evini kim yapıyor?

Niye yapıyor’’ diye.

Yusuf uzun cevap vermişti; ‘’birileri sponsor olmuş yapıyor. Belediyenin kasasından da para çıkmıyor. Zaten onu yapacak paramız da yok. Siz bundan niye rahatsız oluyorsunuz anlamıyorum:’’

Bakın ihalelerde bu tür oyunlar dönüyorsa, birileri de bunu sorgular.

Bu şirketler kamuyu temsil etmiyor. Bir takım toplum kesimini de temsil etmiyorlar!

O halde bu şirketler niçin kayırılıyor?

Şimdi açıklanması gerekmez mi?

Öğretmenevini, nikah salonunu ve bunun gibi, belediyenin kasasından para çıkmadan(!) yapılan bu işleri hangi firmalar yapıyor?

Bu şirketler belediyelerden (veya kamu kurumlarından) ihale alıyorlar mı? Alıyorlarsa ihaledeki sıralamada kaçıncı sıradaki firmalardır?

Bazı şirketler durduk yere, bedelsiz olarak kamuya neden iş yapıyor?

Elbette sorgulanması gerekir.

Ve hiç kimsenin hesabını veremeyeceği iş yaptırmaması gerekir.

Temiz siyaset ve temiz toplum bunu gerektirir.

Nusret Yılmazer

8 Haziran 2011 Çarşamba

KENT MEYDANI İMARA AÇILIR MI?

Beylikdüzü Belediye Meclisi’nin Haziran Ayı’nın ilk toplantısı 7 Haziran’da yapılmıştı. Dünkü yazımızda bu oturumun bir bölümünü yazmıştık. Bugün de Meclis Gündeminin 7. Maddesi ile ilgili durumu yazacağım.


Bu maddenin konusu, Yakuplu Köy içi ile ilgili bir plan tadilatı. Köy içinde, imar durumu meydan olan bu yerin, plan tadilatı ile imar durumu ticaret artı konuta çevrilmek isteniyor.

Burada durum biraz da karışık gözüküyor. Çünkü 168. parsele 4 metrelik bir yol konulmuş. İmar Komisyonu başkanı Halit Tuna da diyor ki; ‘’Daha önce yol olmayan bir yere 4 metrelik bir yol konulmuş. Bu haksızlıktı ve biz bu yolu kaldırdık. Daha önce meydan olarak gözüken yer, meydan olarak kalsın istedik. Park olan yer konut olsun istemiyoruz. Biz bunları kaldırdık’’ dedi.

174, 175 ve 213 nolu parsellerin mülkiyeti kamuya ait ve imarı da ‘’Meydan’’ olarak gözüküyor. İşte bu parsellerin, meydanın imar durumu ticaret artı konuta dönüştürülmesi talebi var. İmar komisyonu bu kez, bence de haklı olarak buna karşı karar yazmış.

CHP meclis üyesi İ.Halil Akpınar madde ile ilgili söz aldı ve komisyonun görüşünü savundu, Müdürlüğün talebinin yanlışlını vurguladı.

Akpınar, ‘’siz kamuya ait bir parseli imara açıyorsunuz. Bu meydan yok olacak ve inşaat yapılacak. Halbuki bu kentin meydanlara ihtiyacı var’’ dedi.

Yusuf uzun buna itiraz etti. ‘’Biz meydanı yok etmiyoruz, daha büyük bir meydan yapmak için bunu yapıyoruz. Beylikdüzü’ne üç tane meydan kazandıracağız’’ dedi.

Akpınar itiraz etti. ‘’Başkanım siz farklı bir yer üzerinde konuşuyorsunuz. Burası o yer değil. Bu yeri ben size anlatayım’’ dedi ve konuyu şöyle açıkladı:

‘’Bu yer Yakuplu köy içinde yapılmak istenen bir plan tadilatıdır. Bu meydan, belediyenin hali hazırda garaj olarak kullandığı bir yerdir. Bu parsellerin imar durumu, Yakuplu eski imar planında meydan olarak gözüküyor. Müdürlük yeni yapacağı plan tadilatında bu meydan olan yeri, ticaret artı konut olarak düzenlenmesini istiyor.

Siz imarı meydan olan yeri imara açarsanız buralar kat karşılığı verilir ve inşaatlar yapılır. Siz bir meydanı yok ediyorsunuz. Bu doğru değil’’ dedi.

Ayrıca Yakuplu Köy içi ile ilgili bu plan tadilatında, Yakuplu Mezarlık karşısındaki meydanın düzenlenmesi talebi de var. Gelen talepte bu meydanda birçok fonksiyon isteniyor. Yani bu meydanın etrafına dükkanlar yapılması, satılması veya kiraya verilmesinin uygun olacağı gibi birtakım fonksiyonların olması isteniyor.

Muhalefet buna itiraz ediyor. ‘’Bu meydana 4 metre yükseklikte, sökülüp takılabilir, 100 metre tabanı geçmeyen, satılamaz veya kiraya verilemez bir yerin yapılmasına onay vermek’’ istiyor.

Yani buraya ancak tuvalet benzeri, zorunlu ihtiyaç gidermeye yönelik veya belediyenin kamu hizmeti vereceği bir yapı yapılmasını öneriyor.

İşte Yusuf Uzun’un yukarda söylediği, ‘’biz oraya daha büyük bir meydan yapmak istiyoruz’’ dediği yer, bu meydandır. Bu meydandaki düzenleme çalışması ise sorun oluyor. Belediyenin burada yapılaşma talebinden söz ediliyor. Muhalefet ise buna karşı çıkıyor.

Gündemin 7. maddesini oluşturan konu bir hayli karışık.

Talepte bulunan müdürlüğün görüşünü savunan AKP grubu da, karşı çıkan MHP ve CHP grubu da birbirini yeterince anlayamadı. Kendi tezlerini de yeterince savunamadılar. Salondaki dinleyiciler de bu tartışmalardan çok bir şey anlamadı.

Başkan Yusuf Uzun da bu eksikliği gördü. Konuşmalar biraz havada kalıyordu. Meclise, ‘’bu maddeyi komisyona iade edelim. Komisyon bu madde üzerinde biraz daha çalışsın, sadeleştirsin, biraz daha netleştirsin. Cuma günü yapılacak toplantıda bu maddeyi tekrar görüşelim’’ dedi.

Yapılan oylamada oy birliği ile bu maddenin komisyona iadesine karar verildi.

Bakalım Cuma günü (bugün) bu madde ne şekilde kabul edilecek?

Müdürlüğün talebi gerçekleşecek mi, yoksa mülkiyeti kamuya ait meydanlar, meydan olarak kalabilecek mi?

Nusret Yılmazer

BELEDİYE MECLİSİSNDE ÇİFTE YANLIŞ

Beylikdüzü Belediye Meclisi’nin 07-06-2011 (Haziran ayı) tarihli oturumunu izliyorum. Meclis yine 45 dakika geç başlıyor. Başkan Yusuf Uzun toplantıyı açar açmaz, ‘’vatandaşların bu gecikmeden şikayet ettiğini’’ söyledi.


MHP grup sözcüsü Halit Tuna, ‘’gecikmenin nedeni olarak kendilerinin gösterilmesinin doğru olmadığını, belediyenin fotoğraf çektirme işini bu güne bırakmasından kaynaklandığını’’ söyledi. ‘’İki buçuk yıldır meclisteyiz, basın bürosu resim çektirmek için bugünü mü buldu’’ diye sitem etti.

Sonradan öğreniyoruz ki, Belediyenin basın birimi, yayınlarında kullanmak için Meclis gruplarının belediyenin önünde resimlerini istemiş. AKP çektirmiş, CHP ‘’tamam demiş ama çektirmemiş’’. MHP ise biz çektirmeyiz’’ demiş.

Bu meclis oturumunda bizce iki yanlış vardı. İkisi de imarla ilgiliydi.

Birinde( gündemin 6. maddesi) muhalefet yanlış yaptı. Bir çirkinliğin, tehlikenin kısa yoldan çözümüne engel oldu diye düşünüyorum. Bu yazının konusu bu olacak.

Diğerinde(gündemin 7. maddesi) AKP bir yanlışı savunuyordu. İmarda kent meydanı olan bir yerin imar durumunu ticaret artı konuta çevirmek istiyordu. Bu konuya da yarınki yazımızda yer vereceğiz.

Gündeme geçilmeden önce yazılı önergeler alındı. 14 adet önerge vardı. Tüm önergeler oy birliği ile gündeme alındı.

Gündemin ilk maddeleri belediye birim müdürlüklerinden gelen yazılardı ve ilgili komisyonlara havale edildi.

Gündemin 6. Maddesi tartışmalara neden oldu. Daha önce İmar müdürlüğünden gelen talep imar komisyonuna havale edilmişti. İmar Komisyonu da gelen talebe aykırı bir karar yazmış.

İmar Müdürlüğü bazı yerlerde yola sıfır gibi yapılmış yapılarda, en az 2 metre çektirilmesi için meclisten yetki istiyordu.

Bu karar somut olarak da, Beylikdüzü’nden Haramidere’ye inerken Yakuplu’ya dönüşte, sağda bulunan bina ile ilgili alınmak isteniyordu. Bu bina neredeyse yola sıfır yapılmış ve birinci katta çıkma yaparak, neredeyse yola girmiş ve büyük araçların bu binaya çarpma ihtimali var. Ayrıca çok çirkin ve yol sağlıklı kullanılamıyor.

Müdürlüğün bu talebine komisyon çoğunluk olarak hayır demiş. CHP ve MHP, ‘’bu kötü emsal olur, başka yerlerde kötü niyetli kullanılabilir endişesini dile getiriyorlar ve bu nedenle talebe komisyonda hayır’’ diyorlar.

Komisyonun bu raporu mecliste kabul edilirse müdürlüğün talebi de ret edilmiş olacak. Başkan Uzun, uzun uzun izah etti. ‘’Burada yanlış anlaşılma var. Bu bina tehlike yaratıyor. Siyasi kaygılarla davranmayın’’ dedi.

MHP ve CHP kararında ısrarlı oldu. CHP’den Mülayim Demirtaş diyor ki; ‘’Daha önce Hürriyet Bulvarında yine böyle bir durum vardı. Belediye gitti, konuştu ve inşaatı geri çektirdi. Belediye isterse sorunu görüşmeler yoluyla çözebilir. Burada da bu yolu denesin.’’

Muhalefet, ‘’ya da plan tadilatı yapılsın’’ diyor. AKP ise, ‘’bu iş çok uzar’’ diye, o yolu tercih etmiyor.

MHP; ‘’yedi yıldır bu bölgede AKP iktidarı vardı. Bu sorunu çözmemiş. Vatandaş bu kadar yıl beklemiş. Birkaç ay daha beklesin’’ diyor.

CHP’den Taşkın Ofluoğlu partisinin grup kararına aykırı görüş açıkladı ve komisyonun kararını eleştirdi.. ‘’Müdürlüğün talebinin haklı olduğunu’’ savundu.

Oylamada CHP’den Ofluoğlu ve Halil Akpınar AKP birlikte, komisyon kararının aleyhinde oy kullandılar. Oylama 16’ya 14 olarak komisyon kararının kabulü ile sonuçlandı.

Başkan Yusuf Uzun konuyu idare mahkemesine götüreceğini söyledi.

Bu konuda Müdürlüğün haklı talebi ‘’siyasi kaygılar ve güvensizlik’’ nedeniyle ret edilmiş, kent adına yanlış bir karar verilmiştir diye düşünüyorum. Oradaki binayı ben de biliyorum ve hem çirkinlik, hem de tehlike yaratıyor. Bu kentin çeşitli yerlerinde böyle binalar görürsünüz ve buna izin veren belediyeye kızarsınız. Bunların düzeltilmesi gerekir diye bir vatandaş olarak siz de söylersiniz.

İşte buradaki durum da tam böyle bir şey.

Bunun sebebi tamamen muhalefetin AKP’ye güvenmememsi gibi gözüküyor.

‘’Kişiye özel uygulama yapılmasına’’ karşı çıkılıyor. ‘’Geçmişte bu yanlışı neden yaptınız’’ diye sorgulanıyor.

Sonuçta burada çirkin ve tehlike yaratan bir yapı var. Elbette bunun en sağlıklı yolu plan tadilatı yapmak ve bu tür yerleri düzeltmektir.

Halit Tuna, ‘’yedi yıl beklemiş, üç beş ay daha beklesin. Ama sağlıklı bir çözüm üretilmiş olsun ‘’ diyor.

Bu arada İmar komisyonun oluşması da eleştirildi. İmar Komisyonu teknik insanlardan oluşmalıdır. Mevcut İmar komisyonunda mimar ve mühendisler olmadığı için bu tür kararlar çıkıyor suçlaması yapıldı.

MHP grubu ise; ‘’biz mimar ve mühendislere baktırıyoruz, görüş alıyoruz. Komisyonun illaki de teknik kişilerden oluşması gerekmiyor’’ diye savunma yaptı.

Burada müdürlüğün talebi doğrultusunda bir karar çıksaydı, başka yerlerde emsal olarak kullanılırımıydı bilmiyorum. Ama benim bildiğim bu tehlike yaratan yapı daha bir süre yerinde kalacak. Bunu da doğru bulmuyorum.

Yarın da Yakuplu’daki kent meydanının imar durumunun ticaret artı konut’a çevrilmesi ile ilgili taleple ilgili görüşmeyi yazacağım.

Nusret Yılmazer

4 Haziran 2011 Cumartesi

BEYLİKDÜZÜ’NDE SİVİRİSİNEKLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ

Daha yaz sıcakları doğru düzgün başlamadı. Ama yer yer ısınan havada pencere açmak istiyorsunuz, sivrisineklerin saldırısı başlıyor.


Sivrisinekler sezonu başlattı bile.

Son iki yıldır Beylikdüzü’nde ilaçlama çalışmaları çok iyi yapılmıyor. İnsanlar yazın gelmesiyle birlikte pencerelerini açıp, serin havayı içeri alıp, evlerinde rahat oturmak istiyorlar.

Ama ne mümkün.

Biraz sonra içeri giren davetsiz ve saldırgan haşereler hemen ısırmaya başlıyorlar.

Gece sıcak oldu, Pencereyi açıp öyle uyumak istiyorsunuz.

Ama mümkünü yok, uyuyamazınız.

Bir süre sonra kalkar, sivrisinek avına başlarsınız. Ve de ısırılan yerleri kaşıyıp durusunuz.

Belediye sizi pencereleri kapalı tutmaya mecbur ediyor.

Klima çalıştırmaya mecbur bırakıyor.

Sivrisineklerin ısırmaması için çeşitli kimyasallar kullanmaya mecbur ediyor.

Biz her sene bu tür yazıları yazar olduk. Her seferinde de yetkiler arar ve kendini savunurlar.

Yok, efendim ilaçlamayı Büyükşehir yapıyormuş. Yerel belediyelerin ilaçlama yapma yetisi yokmuş.

Büyükşehir Belediyesi de zamanında bu ilaçlamaları yapıyormuş falan.

İyi de birincisi, Büyükşehir Belediyesi bu ilaçlamaları zamanında yapıyorsa bu kadar sivrisinek nerden çıkıyor, yaşamı bize nasıl zehir ediyorlar.

İkincisi, ilaçlamanın kimin tarafından yapıldığı vatandaşın sorumluluğunda ve umurunda değildir. Vatandaş penceresini açıp esen yelden faydalanarak evinde, bahçesinde huzur içinde oturmak ister.

Yerel Yönetimler de bunu sağlamakla mükelleftir.

İster Büyükşehir Belediyesi ilaçlama yapsın, ister yerel belediye.

Ama yerel belediye bunu takip etmek, ilaçlamayı yapmak zorundadır.

Zaten Büyükşehir Belediyesinin hangi ilçede, nerelerin ilaçlanması gerektiğini çok iyi bilmesi de pek mümkün olmayabilir.

Yani yerel belediyeler bu işi takip etmekle mükelleftir.

Ayrıca bu işi Büyükşehir Belediyesinin üstlenmesi de, bu açıdan çok da doğru değildir.

Beylikdüzü’nde bazı derelin içine inilerek çok iyi ilaçlanması gerekir. Hem de 4. ayın başından itibaren.

Mesela Bizimkent’e yakın olan BEKO’nun altından başlayan derenin çeşitli yerlerinde sular çıkar. Ayrıca çeşitli yerlerde sular birikir. Buralar sivrisinek larvaları için oldukça uygun yerlerdir. Bu alanların bazı yerleri ilaçlanmamışsa bu bölgeye yaşamı zehir etmeye yeterlidir.

Bu yıl da bu ilaçlama işi çok iyi yapılmadı. Her yıl yapılan ve havuzlar dahil ilaçlanan alanlar bu yıl ilaçlanmadı.

Mesela, doğru veya yanlış; Bizimkent’in içindeki havuzlar her yıl ilaçlanırdı. Ama bu yıl ilaçlama araçları pek uğramadı buralara.

Ben Bizimkent gibi bakımlı bir sitede oturuyorum.

Binamızın etrafı ve yeşil alanlar, kuytu yerler düzenli olarak, site yönetimi tarafından ilaçlanır. Buna rağmen pencere açamıyoruz.

Demek ki bu sivrisinekler sitenin bölgesinde oluşmuyorlar. Dışarıdan, bölgeden gelen sineklerdir.

Biz bu yazıyı yazdık ya, yetkililer yine, hemen kendilerini savunmaya geçecekler.

Bu iş suçlama ve savunma meselesi değildir.

Benim sivrisineklerle sıkıntım olmasa, böyle sorunu insanlar yaşamıyor olsa, ben böyle bir yazıyı niçin yazarım.

Benim ve Beylikdüzü’nde oturan binlerce vatandaşın bu konuda şikayeti var.

Sivrisinekler yaşam kalitemizi bozuyor.

Yazları bile püfür püfür esen rüzgarın serinliğini hissetmek istiyoruz. Bundan yararlanarak rahat yaşamak, Beylikdüzü’nün bu avantajından yaşamak istiyoruz.

Zaten burada yaşamamızın gerekçelerinden biri de budur.

Bu hakkımızı elimizden almayınız.

İnsanları huzurlu yaşatmak sizin işiniz. Büyükşehir veya siz ilaçlayın, lütfen zamanında ilaçlatın.

Bizi klima, kimyasal kullanmaya mecbur bırakarak, sağlıksız yaşamaya mahkum etmeyin.

Beylikdüzü çoğunlukla yüksek binalardan oluşuyor. Yüksek katlara sivrisinekler çıkmıyor olabilir. Ama bu yüksek binaların alt katları da var. Ve tabii yüksek olmayan binaları da.

Lütfen işinizi iyi yapın. Lütfen sivrisinekler yüzünden bizi pencereleri kapatıp hapse mahkum etmeyin.

İtirazı olan yerel yöneticiyi veya görevliyi evimde, bir akşam açık balkonda çay içmeye bekliyorum.

Nusret Yılmazer

2 Haziran 2011 Perşembe

CHP’DEKİ DEĞİŞİM UMUT VERİCİ

CHP hazırladığı anayasa taslağını açıkladı. Elbette bu öneri mahiyetindedir. Esas anayasa çalışmasını çok geniş bir toplumsal katılımla yapacaklarını peşinen söylüyorlar.


CHP de önemli açılımlar var. Hemen her konuda çözüm önerileri var. CHP’nin yeni programı toplumun önemli bir kesiminde umut olmaya başladı. CHP’deki değişim beni de ümitlendiriyor.

Kılıçdaroğlu Yeni CHP dediğinde çok kimse bunu anlamamıştı. Nesi yeni diye sormuşlardı.

Şimdi CHP’nin söylemlerini dinleyenler CHP’de ne kadar yenilik oğlunu çok açıklıkla görmektedir.

Eskiden askere sahip çıkan CHP, şimdi Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlansın diyor ve askere siyasi iktidara müdahale etme hakkı veren(!)TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesini değiştirmeyi öneriyor.

CHP’nin seçim programında da bol miktarda laiklik yok. Milliyetçi söylemler yok. Derin devlete sahip çıkmak yok. Kürt denilince akla PKK gelmiyor. Tam tersine çözüm önerileri sıralanıyor.

CHP’nin türbanı biz çözeriz söyleminden sonra, türban üniversitelerde sorun olmaktan çıktı. Artık CHP hangi üniversitenin türbanlı öğrenciyi okula aldığını takip etmiyor.

Daha gerçekçi politikalar üretiyor ve halkın gerçek sorunlarını dile getiriyor. Kılıçdaroğlu,

‘’karnı aç insanın laiklik neyine’’ diyor.

Bu yenilikler de CHP’ye puan olarak dönmektedir.

Daha önce bu tür yenilikleri AKP savunuyordu. Karşısındaki partiler ise mevcut düzeni, statükoyu savunmakla yetiniyorlardı. ‘’AKP haindi, bölücüydü.’’ Bu suçlamalara rağmen AKP, AB politikalarından taviz vermedi. Diğer partiler AKP’yi suçladıkça AKP’nin halk desteği arttı.

Ama bütün bunlar yapılırken, AKP’nin bir hesabı olduğu söylendi. AKP kendi derin devletini kurana kadar, devletin her hücresine nüfus edene kadar bu yenilikleri savundu. Kendisi devlete hakim olduktan sonra birden bire bu yeniliklere, hak ve özgürlere karşı bir direnç göstermeye başladı. Ülkedeki uygulamalarda çok fazla şey değişmiş gibi, statükonun korunmasını savunur oldu.’

Kılıçdaroğlu NTV’deki programda Kürt sorunu ile ilgili çözüm önerilerini açıkladı. ‘’Bütün siyasi partiler ikişer kişilik üye verecek, sivil toplum örgütleri katılacak ve oluşturulan komisyonla Kürt sorunu masaya yatırılacak. Elbette bu masada Kürtler de olacak, MHP’de olacak. Amaç çözüm olursa en sağlıklı çözüm bulunur’’ diyor.

Kılıçdaroğlu, yeni anayasa çalışmalarını da aynı yöntemle yapacaklarını söyledi.

Mecliste temsil edilen, edilmeyen bütün partiler, sivil toplum örgütleri anayasa komisyonunda yer alacak.

Üstelik seçim barajı hemen %5’e düşürülecek.

Bu yönden bakıldığında AKP’den oldukça farklı bir yol izleyecek CHP.

‘Ben yaptım oldu’ anlayışı içerisinde bir anayasa çalışması düşünmüyor. Kendi hocalarına hazırlatılan bir anayasa koymayacak toplumun önüne. Toplumun en geniş katılımıyla hazırlanacak bir anayasa çalışması yapmaktan yana CHP.

Kılıçdaroğlu toplumun tüm kesimlerine seslenerek, dik durmalarını istiyor. ‘’Gazeteciler AKP iktidarından korkuyorlar. Kim aykırı bir şey yazsa veya söylese kendini hapiste buluyor. Artık muhalif her gazeteci bu korkuyu yaşıyor ve eleştiremiyor.

İşadamları korkularından konuşamıyorlar. ‘’Bi taraf olan, bertaraf olur’’ diye korkuyorlar. Konuşanın, eleştirenin kapısına maliyeciler gönderiliyor, cezalar geliyor.

Üniversitelerin hiç sesi çıkmıyor.

Hak arayan, pankart açıp sesini duyurmak isteyen öğrenci hem okuldan atılıyor, hem hapis yatıyor. Ergenekon ve KCK davaları toplumu korkutmak amaçlı baskı olarak kullanılıyor.’’

AKP kaset olayları ile siyasete bile müdahale eder hale geldi. Artık bu organizasyonların AKP tarafından yapıldığına inanılıyor. Zira ‘’bazı BDP’lilerin Elazığ bölgesinde MHP’yi destekleyeceklerine dair ses kaseti olduğunu, iki güne kadar piyasaya çıkacağını’’ söylüyor başbakan. Bunlar siyaset adına hiç de güzel işler değildir. İktidar bu tür ayak oyunlarını kullanmamalıdır.

CHP sadece özgürlükleri genişletmeyi amaçlamıyor. Sosyal politikaların yanında ekonomik sorunlara da çözüm önerileri üretmiş. Seçimlerde insanlara iş ve aş çözümleri de var.

Yoksula aile sigortası. Çiftçiye mazotta ve gübrede fiyat indirimi, öğrenciye özgürlük, emekliye iyileştirme, kadına eşitlik.

Bu seçimlere giderken CHP dersine iyi çalışmış gözüküyor. Yeni CHP’nin kadroları gerçekten çalışkan kadrolardan ve gençlerden oluşmuş gibi gözüküyor.

Yolun başında acemi kadro görüntüsü vardı CHP’de. Hazırlanan bu programdan sonra CHP’ye güvenmek gerektiği ortaya çıkıyor.

İyi niyet var.

Bilgi ve birikim var.

Eksikler de kalan süreçte tamamlanır.

En önemlisi de, katılımcı ve gerçek demokrasiye inanıyorlar.

Nusret Yılmazer