6 Ocak 2013 Pazar

HÜKÜMET ÖCALAN GÖRÜŞMESİ, BU KEZ BARIŞ SAĞLANACAK GİBİ


Hükümet ile Abdulla Öcalan görüşmesi yeniden başladı. Bu kez bir anlaşma sağlanacakmış gibi gözüküyor. Üstelik şartlar da buna oldukça müsait gibi gözüküyor.
Gerçi Başbakan bir taraftan bu görüşme talimatlarını verirken öte taraftan gelen eleştirileri yanıtlarken de ‘’Biz siyasetçi olarak asla bu görüşmelere katılmıyoruz. Bu işin bir siyaset, bir de devlet ayağı var’’ diyerek kafaları karıştırsa da herkes biliyor ki bu iktidardaki AKP’nin kararıdır ve siyaseten doğru bulunduğu için devlet görevlileri denen hükümetin emrinde çalışanlara talimat veriliyor. Onlar da gereğini yapıyor.
Biz bugün bu tür siyasi söylem oyunlarının üzerinde durmayacağız. Yapılanların doğru ve sonuç alıcı bir çalışma olduğunu anlatmaya çalışacağız.
2011 yılında Oslo’da yapılan görüşmeler kamuoyu tarafından öğrenildiğinde bir hayli gürültü kopmuştu. Gelen tepkiler üzerine önce Başbakan Erdoğan bu görüşmeleri inkar etmiş,  ‘’kim ki bu iftirayı atıyor şerefsizdir’’ demişti.
Muhalefet partileri de bu görüşmeler yapılıyor diye eleştirilerinin dozunu bir hayli yükseltmişti. Sonra yargı, görüşmeleri yürüten Hakan Fidan’la ilgili soruşturma açma izini istemişti. Bunun üzerine Başbakan, ‘’MİT müsteşarı bu görüşmeyi yapıyorsa benim adıma yapıyor. O zaman beni de yargılayın’’ diyerek bu görüşmeler sahip çıkmış ve bir gecede çıkarılan yasa ile Hakan Fidan’ı korumaya almıştı.
Üstelik o görüşmeler yurt dışında ve bazı aracılar ile yapılıyordu. Halbuki bu kez direk muhatabın kendisi ile ve bu ülkede yapılıyor.
Bir de Oslo görüşmelerinde olduğu gibi kimseden bir şey saklanmıyor. Başbakan’’ İmralı ile görüşürüz, görüşeceğiz’’ diyor. Bu işin baş aktörleri, tarafları aleni olarak gidip Abdullah Öcalan ile görüşüyor. Hakan Fidan Öcalan’la kesintisiz görüşebilmek için iki üç gün Ada’da kalıyordu.  Abdullah Öcalan’ın legal siyasi temsilcisi BDP’den iki milletvekili de bizzat Öcalan’la görüşüyor.
Ailesi ve avukatlarıyla görüşemeyen, asılmasından söz edilen Öcalan direk olarak muhatap alınıyor. Ve Oslo görüşmeleri sonrasında olduğu gibi kıyamet kopmuyor. Toplumda bir infial hali de yok.
Bir MHP’den sert eleştiri geliyor. O kadar da olacak tabii. Mutlaka toplumun önemli bir kesimi tepki de gösterecektir. Bu koca ülkede bu oldukça olağan sayılmalıdır.
Ancak görünen o ki ana muhalefet partisi CHP’den henüz olumsuz bir tepki gelmedi. . CHP’nin burada sürece dahil edilmesi, gelişmeler hakkında bilgi verilmesi, mümkünse görüşmelere katılması bu sürece olumlu katkı yapacaktır. CHP içindeki şahinlere rağmen, genel başkanının tavırları bu sürece olumlu katkı sağlayacak gibi gözüküyor.
Toplumdan da rahatsız edici bir tepki yok. Elbette doğru olan da budur. Toplumun aklıselim kesimi artık akan kan görmek istemiyor, bu kan dursun istiyor. Ocaklarına ateş düşen o kadar çok aile var ki artık yaşanan acılar herkesin canına tak etmiştir. Üstelik toplum gördü ki artık Kürtlere bazı haklar vermekle ülke de bölünmüyor, bölünmeyecek. Yaşanan bunca acı artık ulusalcı düşünen milyonlarca kişiyi ‘evet Kürtler bazı haklarını kullansın’ noktasına getirmiştir.
Demek ki bu işi gizli saklı yapmanın da bir anlamı yokmuş. Elbette burada zaman önemli bir rol oynuyor. Dün yaşananlar bugünün yolunu açmıştır. . Bugün yapılanlar da yarını belirleyecektir. Burada hükümeti de anlamak gerekiyor. Her şeyin bir olgunlaşma süreci vardır
Bu ülkenin aydınlarına düşen görev bu sürece mümkün olduğunca destek vermektir. Son zamanlarda Başbakan, şahin tutumuyla liberal kesimden bir hayli sert eleştiriler alıyordu. Şu andaki açık tutumuyla ise yeniden bu desteği alacak gibi görünüyor. Ve geçen referandumda bu kesimin desteğini alan Başbakan ve AKP, bu görüşmelerden olumlu bir sonuç alırsa, ileride görüşmeleri engelleyen bir tavır göstermezse, hazırlanmakta olan anayasanın halka sunulması durumunda veya olası Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına yine destek verecektir.
Elbette bu,’ Erdoğan cumhurbaşkanı olmak için bu görüşmeleri yapıyor’ anlamına da gelmiyor. Çünkü zaten tek başına bu başarı sağlamaz diye düşünüyorum. Çünkü bu sağlayacağı destek kadar kaybettirir de. Ülkede barış sağlanır, akan kan durursa, ülke rahat bir nefes alacak ve uzun süreçte halk bunun yararını görecektir.
Kaldı ki bu görüşmeler sonucunda Kürtlere olağanüstü haklar da verilmiyor. Sağlanan haklar;  Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, daha engelsiz bir cezaevi ortamının sağlanmasıdır. Mahkemede isteyenin kendi anadiliyle savunma yapabilmesi. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi. Şiddete bulaşmamış tutuklular için ceza kanununda yapılacak değişiklik. Yer isimlerinin iadesi ve kamu kurumlarında anadilin kullanılması gibi maddelerden ibarettir.
Zaten bunların birçoğu ile ilgili adımlar atılmıştır. Hazırlanmakta olan 4. Yargı paketi bunların bir kısmını karşılayacak diye bekleniyor. Bir de anayasadaki vatandaşlık tanımının daha geniş ve kapsayıcı olması genel olarak Kürtleri ve elbette Öcalan’ı tatmin edecektir.
Açlık grevlerinde gösterdiği etki ile PKK üzerindeki gücünü gösteren Öcalan’la görüşmelere başlamak sonuç verecektir. Bir süredir PKK saldırılarının olmaması da bunun bir göstergesidir. Anlaşılan noktalar netleştikçe PKK sınır dışına çekilecek ve silahları bırakma noktasına gelecektir.
Umarız bu kez barış sağlanır ve artık yeni acılar yaşanmaz. Diğer taraftan savaş için harcanan bütçe halkın refahı için kullanılır.

Nusret Yılmazer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder