BDP
milletvekillerinin Karadeniz turu, bazı aşırı milliyetçi kesimin tepkisiyle yarıda
kesildi. BDP'liler turu yarıda kesmekle, bence de doğru bir karar verdiler.
Ancak bu gezi yarım kalmamalı, tamamlanmalıdır.
BDP'liler
Karadeniz turuna çıkacaklarını açıkladıklarında ben, önce bir anlam veremedim. 'Bu
da nereden çıktı. Karadeniz bölgesi ve BDP'. Pek bir araya getiremedim. Sonra
biraz düşününce, madem bu ülkede barış olacak, huzur olacak, kin, nefret ve
kavga olmayacak, o zaman BDP de Karadeniz'e gitmelidir. Karadeniz onları
dinlemelidir. Belki daha iyi anlaşılmak adına sorular sorulacak, cevaplar
verilecek ve yapılacak uzun erimli barışın temelleri böylece daha sağlam olacak
diye düşündüm.
Kaldı
ki bu ülkedeki her parti Doğuya, Güneydoğuya gitmiyor mu? O halde BDP de bu
ülkenin bir siyasi partisi ve elbette Karadeniz'e de, ülkenin diğer yerlerine
de rahatça gidebilmelidir.
Eğer
bu ülkede milletvekilleri bile ülkenin her tarafına özgürce gidemiyorsa, o
ülkede barış nasıl sağlanır?
Eğer
sahiden hal böyle ise demek ki bu topraklar henüz tam olarak barışa hasret
değil, barışa özlem duymuyor demektir.
Doğrusu
ben bunun böyle olduğuna inanmıyorum.
BDP
milletvekillerinin de dediği gibi, ''bu turda yaşanan olaylardan bütün bir
bölge halkını sorumlu tutmak doğru değildir. Bu bölgeye göre küçük bir grubun
gösterdiği tepkidir. Kaldı ki bu gösterilerin oluşmasında da bir çapanoğlu
olduğu muhakkaktır. Bu halk durduk yere 'haydi kalkın gidip bu
milletvekillerini öldürelim demez.' Bunları organize eden birilerinin olduğu
kesindir.
Diyelim
ki oldu da bazı gençler bir araya geldi ve duygusal tepkilerini göstermek
istediler. Aklıselim insanlar bu bazı gençleri kolaylıkla ikna edebilirdi. Bu
olmadı, güvenlik güçleri bunları kolaylıkla kontrol altına alabilirdi. Bütün
bunlar niye olmadı?
Bence
daha önceki birçok olayda olduğu gibi polisin içinde de bunları destekleyenler
vardı. Bir taraftan koruyor gözüküp, teşvik eden polisler vardı. Ne diyor
BDP'liler, ''polisler göstericilere merdiven taşıyordu:'' Polisin tepkisi ve
olayları önlemede bariz yetersizliği vardı. Hükümet bunun hesabını mutlaka
sormalıdır.
Olayların
sonrasında siyasi partiler adına yapılan açıklamalar yetersizdi. Elbette hiç
bir parti iyi ki bu tepkiyi gösterdiniz diye sıvazlama yapmadı. Ama bu halkın
daha fazlasını duymaya ihtiyacı vardır. Eğer gerçekten herkes barıştan yana ise
ve mutlu insanlar ülkesi yaratılmak isteniyorsa siyasi partiler de daha etkili
mesajlar vermek zorundadır.
Ben
bu konuda sadece Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını yeterli buldum. Başbakan
Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada açıkça bu tepkileri kınadı ve ''Bu
milletvekillerini sevmeyebilirsiniz. Konuşmalarını dinlemeye gitmeyin, kimse sizi
zorlamıyor. Ancak onlar da bu halkın seçtiği milletvekilleridir ve siz onlara
saygı göstermek zorundasınız'' dedi.
Bu
açıklamalar da yeterli olmayabilir. Bence AKP bu ülkeye barışı getirmekte
kararlı ise, bu barış sürecini tamamlamakta kararlı ise o zaman BDP milletvekilleri
ile AKP milletvekilleri birlikte bu Karadeniz turunu tamamlamalıdır. O zaman
hem birlikte en iyi şekilde bu yapılacak barışın kapsamını anlatabilirler, hem
de tüm ülkenin barışı kabul etmesini kolaylaştırırlar.
Anlamak
gerekir ki yıllardır bu ülkede kin ve nefret tohumları ekildi. Birden bire
bunları sıfıra indirmek mümkün değildir.
AKP
bunu yaparsa genel kamuoyundaki inandırıcılığını
artırır ve buna bağlı olarak oy oranını artırır. Elbette bu da ayrı bir cesaret
ve samimiyet işidir. Ama bence bu yapılmalıdır. Yapılmak istenen, barışın
sağlanmasının doğruluğunu bu halka anlatmak çok da zor olmamalıdır. Zira
neredeyse her mahalleden, her köyden bir şehidin olduğu ülkede barışı isteyen
milyonlar olmalı diye düşünüyorum. İşte iktidar partisi bunları harekete
geçirmeli. ''Damdan düşenin'' dinlenmesini sağlamalıdır.
Barış
yolunda epeyce bir ilerleme sağlandı. Bu yapılanlar heba olmamalıdır. İnsan
olan herkes, sevgiden ve barıştan yana olan herkes bu sürece destek vermelidir.
Zira
kin ve nefret daha çok ölüm, daha çok acı demektir.
Nusret
Yılmazer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder