19 Şubat 2013 Salı

SAHNEDE YENİ OYUNLAR VAR


Türkiye'de barış süreci devam ediyor. Birçokları görmese de hükümetteki siyasi parti, bir önemli risk alarak bu barışı hayata geçirmek istiyor.

Her gün gelen şehit haberleri bu ülkede yaşayan herkesi derinden üzüyordu.

Buna paralel her gün ölen Kürt gençleri sadece Kürtlerin canını yakıyor.

Halbuki insan olan, insani duyularını yitirmemiş herkes, her ölüme, her katliama üzülür.

Maalesef ki yıllardır ülkemizde geliştirilen milliyetçilik toplumumuzu önemli oranda insanlıktan uzaklaştırdı.

Biz kimdik?

Dün bu ülkeyi kimlerle omuz omuza kurtarmıştık?

Bugün onlarla sahiden eşit miyiz? Yaşanan galibiyetten eşit faydalandık mı?

Bütün bunları düşünmeden tek taraflı saldırıyoruz. ''Kardeşiz'' dediğimiz Kürtlere birçok hakkı çok görüyoruz.

Onların acısı dinmesin istiyoruz.

Onların acılarına güleceğiz. Onlara küfür etmekte bir sakınca görmeyeceğiz. Her şey bizim hakkımız diye bileceğiz. Sonra da ''bu ülkenin eşit insanlarıyız. Bu Kürtler de ne istiyor'' diye soracağız.

Toplumlar vicdanını yitirdi mi böyle oluyor. Kimse de kendi kusurunu görmüyor.

Hükümet ne kadar kararlı, çok da emin değilim. Ama öyle ya da böyle bir barış süreci başladı. Bütün acılar dinecek. Kimse bu kavgada ölmeyecek.

Barış  görüşmeleri daha açık yürütülüyor olsaydı, mutlaka çok daha iyi olurdu. Ama barışa  bu kadar karşı çıkan olunca hükümet de bir o kadar temkinli olmaya çalışıyor.

Herkes  şehit cenazeleri gelmesin diyor. Herkes 'bu savaştan bıktık' diyor.

İyi de bu savaş nasıl duracak. Akan kan nasıl duracak? Bu kavga nasıl bitecek?

Bunlara cevap bulmak için bu kavganın, savaşın nedenine bakmak lazımdır.

Yıllardır dağa çıkmış, Türkiye'ye savaş açmış Kürt gençlerini öldürüyor bu devlet.

Öldürüyor, öldürüyor bir türlü bitmiyor.

Zaten bir halk öldürmekle kolay kolay bitmez.

Bitti dediğin yerde bir bakarsın aradan yıllar geçmiş yeniden canlanmış. Hem de eskisinden daha güçlü bir şekilde.

Türkiye'deki Kürtler tam da böyle olmadı mı?

Kaç isyan çıkmış bu coğrafyada? Bu isyanlarda onbinlerce insan ölmüş. İnsanlar sürülmüş, sürgünlerde yaşamış bu halk.

Ama gördüğünüz gibi günümüzde daha güçlü olarak sahnedeler.

Demek ki bu iş artık öldürmekle, sürmekle olmuyor.

Bu acının dinmesi, akan kanın durması için Kürtleri de memnun edecek bir barışa ihtiyaç var.

İşte mevcut hükümet de böyle düşünüyor ki bu barış sürecini başlattı.

Bu kez öldürerek ara vermek istemiyor bu savaşa. Bu kez tümden yok etmek istiyor savaşı. Bir daha çıkmamak üzere gömmek istiyor kini, nefreti, kavgayı.

Kolay değil bu topraklarda kavgayı bitirmek.

İki aşiret arasında bile kan davasını bitirmek bu kadar zor iken, yıllardır ezilmiş, itilmiş, kendini hep kötü hissetmiş bir toplumun kavgasını bitirmek de pek kolay olmuyor.

Çünkü onlara nefret yerine sevgiyi vereceğini söylüyorsun. Bu kadar olumsuzluk yaşamışken kolay mıdır buna inanmak?

Türk toplumunun önemli bir kesimi halen küfür ediyor hükümete ve en başta Kürtlere ve onların az sayıdaki milletvekillerine.

Sosyal medyayı izleyince hükümetin işinin hiç de kolay olmadığı daha iyi anlaşılıyor.

Sanatçı geçinen bir çok kişi bile küfür diyor.

BDP milletvekilleri Türkiye'yi dolaşıyor. Barış sürecini anlatmaya çalışıyorlar. Başbakan Güneydoğu'da Kürtlere anlattı, dört milletvekili de Karadeniz'den başladı geziye. Gezinin ikinci durağı Sinop'tu. Birileri yine oyununu oynadı ve Sinop Öğretmen Evi'ndeki toplantıyı basmak istedi. Buradaki dört milletvekilini öldürmek istediler. Araçlarına büyük hasar verdiler.

Ne kadar çok seviyoruz öldürmeyi, yok etmeyi. Bu kin nedir, niçin kavgayı bu kadar çok seviyoruz anlamak zor.

Sonuçta eli silahlı kişiler gelmemiş oraya. Konuşmaya, barışı anlatmaya gelmişler.

Barışı dinlemek istemiyoruz, dinletmek istemiyoruz. Sormazlar mı adama, neden?

Bu kadar gencin ölmesi yetmedi mi bize. Yeni gençler ölsün, kan akmaya devam etsin, öyle mi?

Peki, bizler ne kazanacağız?

Neden herkes istediği yerde özgürce yaşayamıyor?

Müjdat Gezen bile faace'de kavgayı körüklüyor. Kışkırtıcılık yapıyor.

''Sinop görevini yaptı sıra Samsunda, Trabzon'da'' diye mesajlar yazıyor.

Milletvekillerinin resmini koymuşlar, altına da ''bekle bizi Trabzon'' diye yazmışlar. Hemen yanına da Trabzonlu bir kadın resmi, elindeki silah havada. Yanına ''bekliyoruz'' yazmışlar.

Milletvekillerinin hasarlı arabalarının fotoğraflarını koymuşlar faace'e, seviniyorlar, alay ediyorlar, hakaret ediyorlar.

Bütün bunlar Samsun'da daha büyük saldırı olsun, Trabzon'da cinayetler işlensin diye.

Bu halk defalarca bu oyunlara geldi. Yine aynı oyun oynanıyor.

Bıkmadık mı, hiç mi ders alamdık. Birileri kendi iktidarını yürütebilmek için bu milliyetçi duyguları hep kullandı.

Kin ve nefret ekti, semeresini onlar aldı. Sahi halk ne kazandı?

Nusret Yılmazer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder