Gezi olayları sırasında ekmek almak için evinden çıkıp
fırına ekmek alamaya giden 14 yaşındaki çocuk, polisin sıktığı gaz fişeği ile
yaralanmıştı. 269 gündür yaşam mücadelesi veren o gencecik fidan daha fazla
hayata tutunamadı ve hayata veda etti.
Sadece Türkiye'de değil dünyanın bir çok ülkesinde Berkin
Elvan için insanlar sokaktaydı ve tepkilerini, protestolarını gösterdiler.
Peki Gezi olaylarının üzerinden bu kadar uzun zaman geçmiş
olmasına rağmen, bir Gezi gazisinin hayatını kaybetmesine neden bu kadar büyük
tepki gösterildi? Hiçbir şekilde organize olmayan insanlar nasıl oldu da böyle
büyük kitleler halinde buluşabildi.
Birincisi, toplum her gün demokrasiden uzaklaşıldığını
görüyor ve içindeki tepki büyümeye devam ediyor. Ülkede hukuk işlemiyor. Bakan
çocukları için polisler hallaç pamuğu gibi dağıtıldı, savcılar değiştirildi,
hakimler değiştirildi, özel yasalar çıkarıldı ve bu yolsuzluk yapma ve çıkar
sağlama suç zanlıları hapisten kurtarıldı. Soruşturmanın nasıl sonuçlanacağını
bu halk çok iyi biliyor ve bu da halkın içinde beslenen tepkinin büyümesine
neden oluyor.
Polis iktidar partisinin çıkarını korumak için canını dişine
takıyor. Polis amirleri ve mülki amirler,
yöneticiler iktidara yönelik her eylemde can yakmaktan, insan öldürmekten
çekinmiyor. Bu ülkede siyaset yapmaya çalışan bazı siyasi partilerin
tabelaları, bizatihi emniyet amirleri tarafından indirilen bir ülke haline
geldi. Hükümet, başbakan ve bakanlardan tek ses çıkmıyor. Mülki amirler
buralarda bu gözü dönmüş göstericilerle birlikte hareket ediyor.
Hani 17 Aralık operasyonu barışı engellemek için yapılmıştı.
Sizin çözüm süreci dediğiniz şeyde ne yapılacaktı? İnsanlar dağdan inip siyaset
yapacaktı. Silah değil konuşarak hak arayacaktı!
Nerede yapacaklar siyaseti ve Nasıl yapacaklar? Devlet
dediğiniz bu garabet varlık, bugün siyaset yapanların can ve mal güvenliğini
sağlayamıyorsa hangi barışı, nasıl getirecek? Dağdakiler kime güvenerek inecek?
Aksaray, Urla, Fethiye ve daha onlarca yerde Kürt kökenli
insanların can güvenliği yok. Parti tabelalarına bile tahammül edilmiyor. Bu
provokasyonları kim yapıyor, yaptırıyor ve en önemlisi iktidar niçin sessiz
kalıyor.
Hırant Dink'in katil zanlılarının bazıları hapisten çıkar
çıkmaz, birileri Şişli'deki Agos Gazetesi'nin önüne gidip "kahrolsun Hırant
Dink, yaşasın Ogün samats" diye pankart asabiliyor. Ve bunları da polis
eşliğinde yapıyor.
Ergenekon sanıkları tahliye edilince gazetecilerin sorusu üzerine
Başbakan açıklama yapıyor: "ben
ortada bu kadar ses kaydı varken darbe tehdidi olmadığına nasıl inanırım"
diyor. Peki ortada bu kadar ses kaydı varken toplum sizlerin suçsuz olduğuna
nasıl inansın diye sormazlar mı? Madem ses kaydı önemli bir delil, ve öyle
olduğu için istediğin yerde bunu delil olarak kullanıyorsun. O zaman senin
aleyhindeki ses kayıtları da delil sayılmaz mı?
Ama hayır, onlar hükümet için söyleniyorsa delil kabul
edilmemeli. İşte bu ülkedeki çifte standardı bu halk çok fazla gördüğü için,
içinde beslediği tepki de artıyor.
Birileri diyecek ki, 'madem halkın içinde tepki böyle büyüyor,
o zaman seçim geliyor ve o halk gitsin sandığa, bu hükümetin aleyhinde oy kullansın ve bu iktidarı devirsin.
Birincisi demokrasi de sadece oydan ibaret değildir. Sandık
hukuk değildir. sandık adalet sağlamaz. İkincisi, adalet konusunda bu kadar tek yanlı
davrananlar, kurumları bu kadar baskı ve etki altına almışsa, bu halk, bu
seçimlerde alınan oyların dürüstlüğüne ve doğruluğuna nasıl inanacak? Eğer bir
ülkede adalete olan güven aşırı sarsılmışsa, iktidara güven kalmamışsa halk
hangi kuruma niçin, nasıl güvensin?
Bu ülkede "adalet yerini buluyor, demokrasi rayına
oturuyor" diyerek yüzlerce insan hapse atılmadı mı? Bizatihi bu başbakan
"ülke bağırsaklarını temizliyor" demedi mi? Sonra da"
Affedersiniz biz yanılmışız, bu kumpasmış"
demedi mi? Aylardır bu ülke 12 yıllık iktidar ortaklığının bitişini
seyretmiyor mu? Bu bitiş de bütün kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor ama hiçbir
şey yapılamıyor. Bütün bunlar halkın gözünün önünde cereyan ediyor.
Peki bütün bunları yaşayan, izleyen bu halkın öfkesi kabarmasın
da ne olsun?
14 yaşında bir çocuk polisin attığı gaz fişeği ile
vuruluyor. 269 gündür faili, suçlusu bulunamıyor. Bununla ilgili davada hiç bir
ilerleme sağlanamıyor. Benzer birçok davada olduğu gibi.
Bu ülkede halkın mağduriyetine adalet işlemiyor, Hukuk her
şekilde Karunlar için ve yüzlerce takla attırılarak işletiliyor. Peki bu halk
geleceğinden endişe etmesin mi? Endişe ediyorsa, bir çocuğunu kaybettiği için
sokaklara çıkmasın da ne yapsın?
Öyle yumuşak koltuklarda oturan, kendi işini sağlama almış
olanlar bunu anlamazlar. Bu ülkede kendini halk sayan herkes için aynı tehlike
çanları çalmaya devam ediyor. Bu acıyı, acıları yüreklerinde hissediyorlar.
Bunu hissetmeyenlere ise söylenecek hiç bir şey yoktur.
Çünkü orası insanlığın bittiği yerdir.