12 Mart 2014 Çarşamba

BERKİN ELVAN'IN ACISNI HİSSETMEK VE GÖSTERİLEN TEPKİLERİ ANLAMAK

Gezi olayları sırasında ekmek almak için evinden çıkıp fırına ekmek alamaya giden 14 yaşındaki çocuk, polisin sıktığı gaz fişeği ile yaralanmıştı. 269 gündür yaşam mücadelesi veren o gencecik fidan daha fazla hayata tutunamadı ve hayata veda etti.
Sadece Türkiye'de değil dünyanın bir çok ülkesinde Berkin Elvan için insanlar sokaktaydı ve tepkilerini, protestolarını gösterdiler.
Peki Gezi olaylarının üzerinden bu kadar uzun zaman geçmiş olmasına rağmen, bir Gezi gazisinin hayatını kaybetmesine neden bu kadar büyük tepki gösterildi? Hiçbir şekilde organize olmayan insanlar nasıl oldu da böyle büyük kitleler halinde buluşabildi.
Birincisi, toplum her gün demokrasiden uzaklaşıldığını görüyor ve içindeki tepki büyümeye devam ediyor. Ülkede hukuk işlemiyor. Bakan çocukları için polisler hallaç pamuğu gibi dağıtıldı, savcılar değiştirildi, hakimler değiştirildi, özel yasalar çıkarıldı ve bu yolsuzluk yapma ve çıkar sağlama suç zanlıları hapisten kurtarıldı. Soruşturmanın nasıl sonuçlanacağını bu halk çok iyi biliyor ve bu da halkın içinde beslenen tepkinin büyümesine neden oluyor.
Polis iktidar partisinin çıkarını korumak için canını dişine takıyor. Polis amirleri ve mülki  amirler, yöneticiler iktidara yönelik her eylemde can yakmaktan, insan öldürmekten çekinmiyor. Bu ülkede siyaset yapmaya çalışan bazı siyasi partilerin tabelaları, bizatihi emniyet amirleri tarafından indirilen bir ülke haline geldi. Hükümet, başbakan ve bakanlardan tek ses çıkmıyor. Mülki amirler buralarda bu gözü dönmüş göstericilerle birlikte hareket ediyor.
Hani 17 Aralık operasyonu barışı engellemek için yapılmıştı. Sizin çözüm süreci dediğiniz şeyde ne yapılacaktı? İnsanlar dağdan inip siyaset yapacaktı. Silah değil konuşarak hak arayacaktı!
Nerede yapacaklar siyaseti ve Nasıl yapacaklar? Devlet dediğiniz bu garabet varlık, bugün siyaset yapanların can ve mal güvenliğini sağlayamıyorsa hangi barışı, nasıl getirecek? Dağdakiler kime güvenerek inecek?
Aksaray, Urla, Fethiye ve daha onlarca yerde Kürt kökenli insanların can güvenliği yok. Parti tabelalarına bile tahammül edilmiyor. Bu provokasyonları kim yapıyor, yaptırıyor ve en önemlisi iktidar niçin sessiz kalıyor.
Hırant Dink'in katil zanlılarının bazıları hapisten çıkar çıkmaz, birileri Şişli'deki Agos Gazetesi'nin önüne gidip "kahrolsun Hırant Dink, yaşasın Ogün samats" diye pankart asabiliyor. Ve bunları da polis eşliğinde yapıyor.
Ergenekon sanıkları tahliye edilince gazetecilerin sorusu üzerine Başbakan  açıklama yapıyor: "ben ortada bu kadar ses kaydı varken darbe tehdidi olmadığına nasıl inanırım" diyor. Peki ortada bu kadar ses kaydı varken toplum sizlerin suçsuz olduğuna nasıl inansın diye sormazlar mı? Madem ses kaydı önemli bir delil, ve öyle olduğu için istediğin yerde bunu delil olarak kullanıyorsun. O zaman senin aleyhindeki ses kayıtları da delil sayılmaz mı?
Ama hayır, onlar hükümet için söyleniyorsa delil kabul edilmemeli. İşte bu ülkedeki çifte standardı bu halk çok fazla gördüğü için, içinde beslediği tepki de artıyor.
Birileri diyecek ki, 'madem halkın içinde tepki böyle büyüyor, o zaman seçim geliyor ve o halk gitsin sandığa,  bu hükümetin aleyhinde oy kullansın ve bu iktidarı devirsin.
Birincisi demokrasi de sadece oydan ibaret değildir. Sandık hukuk değildir. sandık adalet sağlamaz. İkincisi,  adalet konusunda bu kadar tek yanlı davrananlar, kurumları bu kadar baskı ve etki altına almışsa, bu halk, bu seçimlerde alınan oyların dürüstlüğüne ve doğruluğuna nasıl inanacak? Eğer bir ülkede adalete olan güven aşırı sarsılmışsa, iktidara güven kalmamışsa halk hangi kuruma niçin, nasıl güvensin?
Bu ülkede "adalet yerini buluyor, demokrasi rayına oturuyor" diyerek yüzlerce insan hapse atılmadı mı? Bizatihi bu başbakan "ülke bağırsaklarını temizliyor" demedi mi? Sonra da" Affedersiniz biz yanılmışız, bu kumpasmış"  demedi mi? Aylardır bu ülke 12 yıllık iktidar ortaklığının bitişini seyretmiyor mu? Bu bitiş de bütün kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor ama hiçbir şey yapılamıyor. Bütün bunlar halkın gözünün önünde cereyan ediyor.
Peki bütün bunları yaşayan, izleyen bu halkın öfkesi kabarmasın da ne olsun?
14 yaşında bir çocuk polisin attığı gaz fişeği ile vuruluyor. 269 gündür faili, suçlusu bulunamıyor. Bununla ilgili davada hiç bir ilerleme sağlanamıyor. Benzer birçok davada olduğu gibi.
Bu ülkede halkın mağduriyetine adalet işlemiyor, Hukuk her şekilde Karunlar için ve yüzlerce takla attırılarak işletiliyor. Peki bu halk geleceğinden endişe etmesin mi? Endişe ediyorsa, bir çocuğunu kaybettiği için sokaklara çıkmasın da ne yapsın?
Öyle yumuşak koltuklarda oturan, kendi işini sağlama almış olanlar bunu anlamazlar. Bu ülkede kendini halk sayan herkes için aynı tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Bu acıyı, acıları yüreklerinde hissediyorlar. Bunu hissetmeyenlere ise söylenecek hiç bir şey yoktur.

Çünkü orası insanlığın bittiği yerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder