Ülkemiz oldukça tuhaflaştı. Ülkeyi, içinde yaşayan toplumu
anlamak neredeyse imkansız oldu. Toplum her olumsuzluğa prim verir duruma
geldi.
Önümüzde bir referandum var. Halk sandığa gidecek ve
getirilen 18 maddelik anayasa değişikliğine EVET veya HAYIR diyecek. Ama bu 18
madde ile Anayasanın 78 maddesinin değişeceğini bilmeden.
Tıpkı daha milletvekilleri getirilen değişikliğin ne
olduğunu bilmeden 316 milletvekilinin boş kağıda imza atarak bu değişikliği
meclise sunması gibi.
Şimdi bu değişiklikler halka sorulacak. Halk biliyor mu?
Bilmiyor. Kim anlatacak? Değişiklik maddelerini okumuş, anlamış olanlar
kendilerince halka anlatıp EVET veya HAYIR denilmesini isteyecekler.
İyi de bu ülkede Hükümet tarafında olup da EVET çalışması
yapmak serbest. Orada bir sorun yok. Ama eğer bu değişikliğin ülkenin hayrına
olmayacağına inanıyor ve halkın da buna HAYIR demesini istiyorsan, o zaman işin
zor.
Bir de başta Cumhurbaşkanı olmak üzere HAYIR diyenler vatan haimni, darbeci ilan ediliyor. Bu nasıl referandum, bu nasıl demokrasi?
Bir de başta Cumhurbaşkanı olmak üzere HAYIR diyenler vatan haimni, darbeci ilan ediliyor. Bu nasıl referandum, bu nasıl demokrasi?
Vapurda gençler HAYIR yönünde şarkı söylediler diye,
vapurdan inerken polis gözaltına almak istedi. Halkın gençlere sahip çıkmasıyla
bu gözaltılar gerçekleşemedi. HAYIR afişini asan gençlere silahla ateş açıldı,
yaralanmalar oldu. Caddelerde, meydanlarda HAYIR çalışmasını yapanlara polis
göz açtırmıyor, resmen de gözaltına alıyor.
Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı serbestçe ve inadına
EVET çalışması yapıyor. Her toplantı ve organizasyonu bu yönde kullanıyor.
Camilerde Cuma vaazında EVET çalışması bizatihi cami
hocaları tarafından yapılıyor. Sosyal medyada hocalar bu yönde propaganda
yapıyor. Bunlar hakkında soruşturma açıldığı söyleniyor ama bu soruşturmadan
hiçbir şey çıkmadığı defalarca görüldüğünden bunun hiçbir önemi yok.
Kurum ve kuruluşlar korkularından HAYIR yönünde düşünce
açıklamaya tahammül edemiyor. Bunun en son örneğini Doğan grubunda gördük. Bir
dönem bir hayli Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gazabına uğramış, meydanlarda
zılgıt yemiş, ötekileştirilmiş olan Aydın Doğan şimdi başına bir şey gelemsin
diye herhangi bir kurumunda çalışanının HAYIR yönünde fikir beyan etmesine
müsaade etmiyor. Ama EVET diye fikrini açıklayan çalışanına ses yok, hatta
takdir var.
Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Çekirge, Sabah Gazetesi
yazarı Mahmut Övür’ün çağrısıyla EVET yönünde fikrini açıklıyor. Fatih
Çekirge’ye herhangi bir ceza verilmediği gibi gazetenin genel yayın
yönetmenliğine getirileceği söyleniyor.
Yine aynı grubun gazetesi olan Posta Gazetesi yazarı Hakan
Çelenk, yine aynı grubun yayın organı CNN Türk televizyonunda katıldığı bir
tartışma programında getirilen anayasa değişikliğinin sakıncalarını anlattığı
için posta gazetesi ile ilişiği kesildi.
Doğan grubu yayın kurumu Kanal D’nin haber sunucusu İrfan Değirmenci
sosyal medyada HAYIR dediği için Kanal D ile ilişiği kesildi.
Neden?
Çünkü bu grubun patronu Aydın Doğan, Sayın Cumhurbaşkanına
karşı gibi görünmek istemiyor. Bu grupta çalışanların da, ona karşı görünecek
açıklamalar yapmasına müsaade etmiyor. Çünkü işlerinin kötüye götürülmesinden, yine
üzerine gelinmesinden korkuyor.
Bu yönde TUSİAD başkanlarının başına gelenleri hep birlikte
yaşadık, gördük.
Bu ülke bugün bu hale gelmiş ve bize bu değişiklikler kabul
edildiğinde ülke daha iyiye gidecek diye bir masal anlatılıyor. Toplumun en az
yarısı bu masala inanabiliyor. Biz demokrasi ile yönetiliyoruz diyebiliyoruz!
Bugünün yanlışları, 90 yıl öncenin yanlışları ile izah
edilmeye çalışılıyor. Zaman ve zemin aynı değil ama ne önemi var. Nasılsa
bunları düşünen çoğunluklu bir toplum yok.
Ülkeyi yönetenler, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı
HAYIR diyecekleri rahatlıkla hain ilan ediyor. HAYIR diyecekelri PKK ve FETÖ
terör örgütleri ile aynı kefeye koyarak düşmanlaştırıyor.
Son 15 yılda yığınla yanlış yapılmış, bunun sonucunda
ülkenin beka sorunu olduğu, bizatihi ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından açıkça
söyleniyor. Bu beka sorunu da 18 maddelik değişiklikle çözülecekmiş. 90 yıllık
Cumhuriyette bu beka sorunu yoktu. Son 15 yıldır yönetenler ülkeyi yok olma
noktasına getirmiş ve parlamenter sistem yerine Cumhurbaşkanının tek yetkili
olduğu sistem gelirse bu beka sorunu çözülecekmiş!
Mesele bunu getirenlerden çok bunun gelmesine müsaade eden,
olur veren toplumun sorunudur. Toplum biz ve ötekiler diye ayrıldıkça, bu
ayırım derinleştikçe gerçekten bu ülkenin yarını ciddi bir tehlike içinde
olacaktır.
EVET veya HAYIR diyeceklerin çok ciddi düşünmesi gerekir.
Birbirini vatan haini ilan etmeden anlatmak, yazmak, çizmek gerekiyor. Keskin
tavırlar her hâlükârda ülkeye zarar veriyor.
Gerçi toplumu taraf olmaya Sayın Cumhurbaşkanı mecbur
ediyor. Hatırlarsınız bir zamanlar işadamlarını da taraf olmaya zorlamış ve şöyle
demişti; “taraf olmayan bertaraf olur”.
Basın özgürlüğünde “Alo Fatih” dönemini yaşıyoruz. Hükümet,
tıpkı darbe dönemindeki gibi hangi TV’de hangi haber yapılacağına, kimlerin
haberi çıkacağına ve gazetelerde kimlerin çalışacağına karar verdiği bir dönem
yaşıyoruz. İstisnalar dışında Hükümetten yana olmayanlara yaşam hakkı
tanınmayan bir basınımız var.
Bu taraflılık ülkeyi beka sorunu ile karşı karşıya bıraktı.
Aman dikkat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder