12 Şubat 2017 Pazar

TARAF OLMAK

Ülkemiz oldukça tuhaflaştı. Ülkeyi, içinde yaşayan toplumu anlamak neredeyse imkansız oldu. Toplum her olumsuzluğa prim verir duruma geldi.
Önümüzde bir referandum var. Halk sandığa gidecek ve getirilen 18 maddelik anayasa değişikliğine EVET veya HAYIR diyecek. Ama bu 18 madde ile Anayasanın 78 maddesinin değişeceğini bilmeden.
Tıpkı daha milletvekilleri getirilen değişikliğin ne olduğunu bilmeden 316 milletvekilinin boş kağıda imza atarak bu değişikliği meclise sunması gibi.
Şimdi bu değişiklikler halka sorulacak. Halk biliyor mu? Bilmiyor. Kim anlatacak? Değişiklik maddelerini okumuş, anlamış olanlar kendilerince halka anlatıp EVET veya HAYIR denilmesini isteyecekler.
İyi de bu ülkede Hükümet tarafında olup da EVET çalışması yapmak serbest. Orada bir sorun yok. Ama eğer bu değişikliğin ülkenin hayrına olmayacağına inanıyor ve halkın da buna HAYIR demesini istiyorsan, o zaman işin zor.
Bir de başta Cumhurbaşkanı olmak üzere HAYIR diyenler vatan haimni, darbeci ilan ediliyor. Bu nasıl referandum, bu nasıl demokrasi?
Vapurda gençler HAYIR yönünde şarkı söylediler diye, vapurdan inerken polis gözaltına almak istedi. Halkın gençlere sahip çıkmasıyla bu gözaltılar gerçekleşemedi. HAYIR afişini asan gençlere silahla ateş açıldı, yaralanmalar oldu. Caddelerde, meydanlarda HAYIR çalışmasını yapanlara polis göz açtırmıyor, resmen de gözaltına alıyor.
Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı serbestçe ve inadına EVET çalışması yapıyor. Her toplantı ve organizasyonu bu yönde kullanıyor.
Camilerde Cuma vaazında EVET çalışması bizatihi cami hocaları tarafından yapılıyor. Sosyal medyada hocalar bu yönde propaganda yapıyor. Bunlar hakkında soruşturma açıldığı söyleniyor ama bu soruşturmadan hiçbir şey çıkmadığı defalarca görüldüğünden bunun hiçbir önemi yok.
Kurum ve kuruluşlar korkularından HAYIR yönünde düşünce açıklamaya tahammül edemiyor. Bunun en son örneğini Doğan grubunda gördük. Bir dönem bir hayli Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gazabına uğramış, meydanlarda zılgıt yemiş, ötekileştirilmiş olan Aydın Doğan şimdi başına bir şey gelemsin diye herhangi bir kurumunda çalışanının HAYIR yönünde fikir beyan etmesine müsaade etmiyor. Ama EVET diye fikrini açıklayan çalışanına ses yok, hatta takdir var.
Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Çekirge, Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür’ün çağrısıyla EVET yönünde fikrini açıklıyor. Fatih Çekirge’ye herhangi bir ceza verilmediği gibi gazetenin genel yayın yönetmenliğine getirileceği söyleniyor.
Yine aynı grubun gazetesi olan Posta Gazetesi yazarı Hakan Çelenk, yine aynı grubun yayın organı CNN Türk televizyonunda katıldığı bir tartışma programında getirilen anayasa değişikliğinin sakıncalarını anlattığı için posta gazetesi ile ilişiği kesildi.
Doğan grubu yayın kurumu Kanal D’nin haber sunucusu İrfan Değirmenci sosyal medyada HAYIR dediği için Kanal D ile ilişiği kesildi.
Neden?
Çünkü bu grubun patronu Aydın Doğan, Sayın Cumhurbaşkanına karşı gibi görünmek istemiyor. Bu grupta çalışanların da, ona karşı görünecek açıklamalar yapmasına müsaade etmiyor. Çünkü işlerinin kötüye götürülmesinden, yine üzerine gelinmesinden korkuyor.
Bu yönde TUSİAD başkanlarının başına gelenleri hep birlikte yaşadık, gördük.
Bu ülke bugün bu hale gelmiş ve bize bu değişiklikler kabul edildiğinde ülke daha iyiye gidecek diye bir masal anlatılıyor. Toplumun en az yarısı bu masala inanabiliyor. Biz demokrasi ile yönetiliyoruz diyebiliyoruz!
Bugünün yanlışları, 90 yıl öncenin yanlışları ile izah edilmeye çalışılıyor. Zaman ve zemin aynı değil ama ne önemi var. Nasılsa bunları düşünen çoğunluklu bir toplum yok.
Ülkeyi yönetenler, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı HAYIR diyecekleri rahatlıkla hain ilan ediyor. HAYIR diyecekelri PKK ve FETÖ terör örgütleri ile aynı kefeye koyarak düşmanlaştırıyor.
Son 15 yılda yığınla yanlış yapılmış, bunun sonucunda ülkenin beka sorunu olduğu, bizatihi ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından açıkça söyleniyor. Bu beka sorunu da 18 maddelik değişiklikle çözülecekmiş. 90 yıllık Cumhuriyette bu beka sorunu yoktu. Son 15 yıldır yönetenler ülkeyi yok olma noktasına getirmiş ve parlamenter sistem yerine Cumhurbaşkanının tek yetkili olduğu sistem gelirse bu beka sorunu çözülecekmiş!
Mesele bunu getirenlerden çok bunun gelmesine müsaade eden, olur veren toplumun sorunudur. Toplum biz ve ötekiler diye ayrıldıkça, bu ayırım derinleştikçe gerçekten bu ülkenin yarını ciddi bir tehlike içinde olacaktır.
EVET veya HAYIR diyeceklerin çok ciddi düşünmesi gerekir. Birbirini vatan haini ilan etmeden anlatmak, yazmak, çizmek gerekiyor. Keskin tavırlar her hâlükârda ülkeye zarar veriyor.
Gerçi toplumu taraf olmaya Sayın Cumhurbaşkanı mecbur ediyor. Hatırlarsınız bir zamanlar işadamlarını da taraf olmaya zorlamış ve şöyle demişti; “taraf olmayan bertaraf olur”.
Basın özgürlüğünde “Alo Fatih” dönemini yaşıyoruz. Hükümet, tıpkı darbe dönemindeki gibi hangi TV’de hangi haber yapılacağına, kimlerin haberi çıkacağına ve gazetelerde kimlerin çalışacağına karar verdiği bir dönem yaşıyoruz. İstisnalar dışında Hükümetten yana olmayanlara yaşam hakkı tanınmayan bir basınımız var.
Bu taraflılık ülkeyi beka sorunu ile karşı karşıya bıraktı.

Aman dikkat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder