Beylikdüzü Belediyesi 19 Mayıs’da açılışını yaptığı Yaşam
Vadisi’nin içine irili ufaklı çok miktarda heykel yerleştirmiş. Bunlar parkta
kötü durmadığı gibi parka hareket kazandırmış. İnsanların yanlarında durup
düşüneceği, ‘bu heykelde ne ifade edilmeye çalışılmış’ diye düşünceye dalacağı
heykeller. İnsanı düşündüren sanat çalışmalarının kötü sayılması mümkün
değildir.
Aynı Parkta bir de Rauf Denktaş heykeli yapılmıştır. Bu heykel
sadece Rauf Denktaş’ın abidesinden ibaret değildir. Zira heykelin bir yanında
Kıbrıs’a çıkartma yapan Türk askerlerinin rölyefi, diğer tarafında ise
Kıbrıs’ta Türklerin ve Rumların eşit olduğuna dair yapılan anlaşmanın,
Birleşmiş millet öncülüğünde imzalandığını belgeleyen fotoğrafın rölyefi yer almıştır.
Bu rölyefte anlaşmayı imzalayan tarafların liderleri vardır.
Makarios ve Fazıl Küçük Kıbrıs’taki iki halkı temsil eden
liderlerdir. Bu anlaşmadan sonra da Makarios Türklerden çok Yunanlıların
Kıbrıs’ı işgaline karşı çıkmıştır. Yunanlı cuntacılara, EOKA’ya karşı da
mücadele etmiştir. Sonunda Faşist Cunta darbe yapınca Makarios Kıbrıs’tan kaçmak zorunda kalmıştır.
Üstelik aynı rölyefte, Rauf Denktaş’ın masaya yumruğunu
vurduğu bir fotoğrafına da yer verilmiş ve bu rölyefin altına “bir topluluktan
bir devlet kurdu” diye kocaman not düşülmüştür.
Bir defa burada Makarios’un bir heykeli yoktur. Rauf
Denktaş heykeli vardır. Heykelin yanında Türk askerleri ve Kıbrıs’ta Türklere
Rumlarla eşit hakları sağlayan anlaşmanın fotoğrafı vardır. Bu anıta karşı
çıkabilirsin. Bunun bu parkta olması çok mu elzemdi diye sorgulayabilirsin. Ama
bu anıtta Türk düşmanının heykeli vardı diyemezsin. Burada Türk toplumuna
hakaret eden, onu inciten bir durum yoktur. Tam tersine Kıbrıs Türklerinin
başarı hikayesi vardır.
Zaten anıta karşı çıkanların, saldıranların derdi de bu
değildir. Bu anıt üzerinden siyaset yapmaya çalışmışlar, bu siyaseti birçok
alanda olduğu gibi burada da saldırıya vardırmışlardır. Sanata karşı çıkanların,
sanatın içine tükürenlerin sanata saldırmasıdır.
Bu millet kurtuluş savaşının en katmerlisini Çanakkale’de
yaşamıştır. Dünyanın bir ucundan kalkıp gelen devletler ülkemizi işgale
gelmişlerdir. Ama sonunda bu millet galip gelmiştir. Galip gelmiş ve işgale
gelen devletlerin ne askerine ne de o devletlerin yöneticilerine, o günden
süregelen bir düşmanlık beslememiştir. Bugün Çanakkale savaşı anmalarına o
devletler davet edilmektedir. Onlar da gelip dedelerinin mezarlarını ziyaret
etmektedirler. Bu ziyaretlerinde Türkiye’nin o günkü mücadelesinde ne kadar
haklı olduğunun idrakine varıyorlar. Dedeleri taa oralardan gelmiş ve bu halkın
yaşamına saldırmış. Bir kez daha Türkiye’nin haklılığı tescillenmiş oluyor.
Hal böyle iken, kocaman bir heykeldeki imza rölyefinde
yer alan Makarios’a kim neyin düşmanlığını göstermeye çalışıyor?
Daha dün Karadeniz Ülkeleri Zirvesinde Cumhurbaşkanımız,
Yunanistan Cumhurbaşkanı ile el sıkışmadı mı? Ona “değerli dostum” diye hitap
etmedi mi? Buna tepki göstermeyenler heykele saldırıyorlar. Yunanistan’ın,
bugüne kadar sahiplenilmemiş Bodrum’un dibindeki adaya asker çıkarmasına, adayı
turizme açmasına ses çıkarmayanlar hıncını bir heykelden almaya çalışıyorlar.
Yunanistan’a sığınan darbecileri vermeyen Yunanistan
Cumhurbaşkanına dostum diyebilen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a niçin
itiraz edemiyorsun? Bu daha yeni bir düşmanlık değil mi?
Neden?
Çünkü CHP’ye ve onun belediyesine saldırmak kolay. Bunun
üzerinden kahramanlık sergilemek risksiz. İktidarın uygulamaları ile
kaybedilenlere ses çıkarmak biraz sıkıntılı.
Bir heykele saldırmak, onun üzerinden siyaset yapmaya
çalışmak acizliktir. Ulusal ve bölgesel gazetelerin, bu gazetelerde yazanların
bu heykel üstünden CHP’li belediyeye, Ekrem İmamoğlu’na saldırması onların bu
heykelden rahatsızlığından çok kendi ekmek kaygılarından olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder