23 Mayıs 2017 Salı

HEYKELE SALDIRMAK İŞİN KOLAYI


Beylikdüzü Belediyesi 19 Mayıs’da açılışını yaptığı Yaşam Vadisi’nin içine irili ufaklı çok miktarda heykel yerleştirmiş. Bunlar parkta kötü durmadığı gibi parka hareket kazandırmış. İnsanların yanlarında durup düşüneceği, ‘bu heykelde ne ifade edilmeye çalışılmış’ diye düşünceye dalacağı heykeller. İnsanı düşündüren sanat çalışmalarının kötü sayılması mümkün değildir.
Aynı Parkta bir de Rauf Denktaş heykeli yapılmıştır. Bu heykel sadece Rauf Denktaş’ın abidesinden ibaret değildir. Zira heykelin bir yanında Kıbrıs’a çıkartma yapan Türk askerlerinin rölyefi, diğer tarafında ise Kıbrıs’ta Türklerin ve Rumların eşit olduğuna dair yapılan anlaşmanın, Birleşmiş millet öncülüğünde imzalandığını belgeleyen fotoğrafın rölyefi yer almıştır. Bu rölyefte anlaşmayı imzalayan tarafların liderleri vardır.
Makarios ve Fazıl Küçük Kıbrıs’taki iki halkı temsil eden liderlerdir. Bu anlaşmadan sonra da Makarios Türklerden çok Yunanlıların Kıbrıs’ı işgaline karşı çıkmıştır. Yunanlı cuntacılara, EOKA’ya karşı da mücadele etmiştir. Sonunda Faşist Cunta darbe yapınca  Makarios Kıbrıs’tan kaçmak zorunda kalmıştır.
Üstelik aynı rölyefte, Rauf Denktaş’ın masaya yumruğunu vurduğu bir fotoğrafına da yer verilmiş ve bu rölyefin altına “bir topluluktan bir devlet kurdu” diye kocaman not düşülmüştür.
Bir defa burada Makarios’un bir heykeli yoktur. Rauf Denktaş heykeli vardır. Heykelin yanında Türk askerleri ve Kıbrıs’ta Türklere Rumlarla eşit hakları sağlayan anlaşmanın fotoğrafı vardır. Bu anıta karşı çıkabilirsin. Bunun bu parkta olması çok mu elzemdi diye sorgulayabilirsin. Ama bu anıtta Türk düşmanının heykeli vardı diyemezsin. Burada Türk toplumuna hakaret eden, onu inciten bir durum yoktur. Tam tersine Kıbrıs Türklerinin başarı hikayesi vardır.
Zaten anıta karşı çıkanların, saldıranların derdi de bu değildir. Bu anıt üzerinden siyaset yapmaya çalışmışlar, bu siyaseti birçok alanda olduğu gibi burada da saldırıya vardırmışlardır. Sanata karşı çıkanların, sanatın içine tükürenlerin sanata saldırmasıdır.
Bu millet kurtuluş savaşının en katmerlisini Çanakkale’de yaşamıştır. Dünyanın bir ucundan kalkıp gelen devletler ülkemizi işgale gelmişlerdir. Ama sonunda bu millet galip gelmiştir. Galip gelmiş ve işgale gelen devletlerin ne askerine ne de o devletlerin yöneticilerine, o günden süregelen bir düşmanlık beslememiştir. Bugün Çanakkale savaşı anmalarına o devletler davet edilmektedir. Onlar da gelip dedelerinin mezarlarını ziyaret etmektedirler. Bu ziyaretlerinde Türkiye’nin o günkü mücadelesinde ne kadar haklı olduğunun idrakine varıyorlar. Dedeleri taa oralardan gelmiş ve bu halkın yaşamına saldırmış. Bir kez daha Türkiye’nin haklılığı tescillenmiş oluyor.
Hal böyle iken, kocaman bir heykeldeki imza rölyefinde yer alan Makarios’a kim neyin düşmanlığını göstermeye çalışıyor?
Daha dün Karadeniz Ülkeleri Zirvesinde Cumhurbaşkanımız, Yunanistan Cumhurbaşkanı ile el sıkışmadı mı? Ona “değerli dostum” diye hitap etmedi mi? Buna tepki göstermeyenler heykele saldırıyorlar. Yunanistan’ın, bugüne kadar sahiplenilmemiş Bodrum’un dibindeki adaya asker çıkarmasına, adayı turizme açmasına ses çıkarmayanlar hıncını bir heykelden almaya çalışıyorlar.
Yunanistan’a sığınan darbecileri vermeyen Yunanistan Cumhurbaşkanına dostum diyebilen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a niçin itiraz edemiyorsun? Bu daha yeni bir düşmanlık değil mi?
Neden?
Çünkü CHP’ye ve onun belediyesine saldırmak kolay. Bunun üzerinden kahramanlık sergilemek risksiz. İktidarın uygulamaları ile kaybedilenlere ses çıkarmak biraz sıkıntılı.
Bir heykele saldırmak, onun üzerinden siyaset yapmaya çalışmak acizliktir. Ulusal ve bölgesel gazetelerin, bu gazetelerde yazanların bu heykel üstünden CHP’li belediyeye, Ekrem İmamoğlu’na saldırması onların bu heykelden rahatsızlığından çok kendi ekmek kaygılarından olabilir.

Şimdi Yaşam Vadisi’nin Arçelik fabrikası tarafındaki girişine Türkiye’nin en büyük anıtı olacak, Çanakkale anıtı yapılıyor. Bakalım buna ne bahane bulacaklar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder