Bir yılı daha geride bıraktık. Geleceğimizden yeni bir günü
daha yaşamaya başladık. Aslında bunu farklı kılan bir şey yoktur. Onu farklı
kılan, ondan farklı ve yeni beklentiler içinde olan insandır. İşin aslı, zaman
akıp gidiyor. Bir dakika öncesi ile bir dakika sonrası, bir saat öncesi ile bir
saat sonrası, bir gün ile ertesi gün, bir yıl ile ertesi yıl hep birbirini
takip eder. Biri yaşanmıştır eskir, diğeri yaşanmamıştır, gelecektir.
Zamanını iyi değerlendirip mutlu yaşayanlar, geleceğin daha
güzel olacağını düşünerek umutlarını ve mutluluklarını artıracaklarını
düşünürler. Dünden ve bugünden hayal kırıklıkları yaşayanlar umutlarını yarına,
geleceğe bırakırlar. Onlar için de gelecek umuttur. Yaşamış oldukları
olumsuzlukların geride kaldığını, yarınlarda daha iyi ve yeni şeylerin
olacağını umut ederler.
Yeni yılın herkes için umut olması bundandır.
Eski yıldan canı yanmışlar, yaşamlarını sıkıntılar içinde
geçirmiş olanlar yeni yıla umutlarını boşa çıkarmaması yönünde, sitem içeren
mesaj göndermek isterler. Bu yıl sosyal medyada yayınlanan böyle bir mesaj
benim de hoşuma gitmişti. Daha 2018’e girmeden yayınlanan 2018’e sesleniş
mesajı şöyleydi.
“Şimdiden sana
sesleniyorum ey 2018. Zaten sormadan kafana göre geliyorsun. Efendi gibi gel,
efendi gibi git. İstikrarlı ol, akıllı ol, sağlam ol. Bir verip, iki alma.
Adamın canını sıkma, çileden çıkarma. Şunun şurasında üç yüz atmış beş gün
ömrün var. Adabınla yaşa, çirkinleşmeden git. Giden sene gibi arkandan
konuşturma milleti. “Hayatımın en güzel yılıydı” dedirt. Bunu yapabilirsin, bu
potansiyel var sende. Zaten sen on numara bir yıla benziyorsun. Hadi gözüm bizi
mahcup etme.”
Yaşadığı yıldan, 2017 den memnun olmayan birinin 2018 den
beklentisi yukarıdaki cümlelerle ifade edilmiş. Hem espri var, hem sitem var, hem umut var.
2018 kulağı çekilerek sevilmiş gibi. Ortaya hoş bir mesaj çıkmış.
Bunun için derler her
yeni yıl bir umuttur. Yeni yıl da, umut da gelecektir. Kimse geleceğini berbat
hayal etmez. Herkes güzel düşünceler, güzel hayaller kurar yarınlar için. Ve bu
umut, bu güzel hayaller yaşamın devamını
sağlar. Yaşamı için umutlu olmayan, yarınları için güzel hayaller kuramayan
biri için yaşamın anlamı olmaz. Yani bu güzel umutlar yaşam için birer
gerekçedir. Kimisi kendisi için umutlanır, kimisi çocukları için, kimisi ülkesi
ve dünya için umutlanır.
Ne kadar geniş düşünülürse o kadar huzur bulunur. Sadece
kendisi için umutlanan aslında çok da mutlu olamaz. Zira ülkesinde herkes çok
kötü bir yaşam sürüyorsa, birisinin her koşulda iyi yaşıyor olması insana mutluluğunu
yaşatabilir mi?
Belki ama o zaman da ona insan denir mi?
Dünya savaşın eşiğinde ise, toplumlar huzursuzsa, savaş ha
çıktı ha çıkacak, milyonlarca insan ölecek. Bilmem ne bombası atılacak.
İnsanlar yanacak, nefes alamayacak, dünya yok olurken kim, nasıl mutlu
yaşayabilir ki?
Sanırım hiç kimse böyle bir gelecek düşünerek yeni yılı
beklemek istemez. En kötü koşulda bile; birileri çıkacak olumsuzlukları
bertaraf edecek, dünya kurtulacak diye hayal kurar. Bu hayalin gerçekleşmesi
için her insan bir şeyler yapar. En azından karşı duruşunu belirten bir ses
çıkarır. İşte o ses umuttur. Gelecektir.
Geçmişte
yaşananlar örf olmuş, töre olmuş, gelenek olmuş. Yaşanan günde de onların var
olması için çalışan insanlar çoktur. Eski toplumlarda yaşayan insanların sayılarının
bugüne göre az olması bu geleneklerin devam etmesini sağlamış. Oysa bugün
ülkemizde olduğu gibi bütün dünya nüfusu oldukça fazla. Neredeyse topraklarda
üretililenler, doğanın sundukları insanlara yetmez olmuş. Böyle bir durumda o
eski geleneklerin yaşaması da zora giriyor. Yeni nesil eskilere pek aldırmıyor.
Eskiler yeni nesili pek tatmin etmiyor. Yeni nesil yenilikçidir. Zaman
değişiyor. Her gün, her yıl bişeyler değişiyor. Eskilere hayran olan bizler
“nerede o eski bayramlar, hey gidi eski günler hey” deriz umutsuzca. Bu da eski
ile yeninin çatışmasıdır.
Eskiye
hayran olmakla eski kalıcı olamaz. Sadece eski biraz daha can çekişir.
Toplumların gelişimini az çok bilenler bunu iyi görürler. İlkel toplumdan,
ortaçağ toplumundan uzay çağına geldik. Bir çok inanışın ve dinlerin hakim
olduğu toplum yapıları geride kaldı. Artık biat edenler azaldı, zaman daha
ileri düşünmek, daha yenisini yaratma zamanı.
Bilimsel
çalışmalarla toplumlar gelişiyor. Birilerinin hükümranlıklarını sürdürmeleri
için eskiye biat edilmesi çabası çok da akıllıca değildir. Zaman akacak ve
toplumlar değişecek. Bizim dileğimiz ülkemizde de bu can çekişen geçmişe
özlemin yerini bilime, akla teknolojiye bırakması, onlara gereken ilgi ve
desteğin artmasına katkı sunulmasıdır. Böylece ülkemiz gelişmiş toplumlar
içinde var olmaya devam eder. Daha güçlü bir Türkiye, insanaları daha mutlu bir
Türkiye oluşur.
Yeni
yılın bu temenni doğrultusunda sizlere ve ülkemize ışık tutmasını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder