Dersim tartışması CHP’de çok önemli sıkıntılar yarattı. Birçok CHP’li; Dersim katliamı sorununu gündeme taşıya Hüseyin Aygün’e karşı bildiri yayınlayan ‘’on ikiler’’ gibi konun inkar edilmesi ve yapılan suçlamanın tamamen asılsız olduğunu söylüyor. Bazıları ise bundan da öte, bu katliamı haklı görüyor. ‘’Dersim’de isyan vardı, o halde buna müdahale edildi ve birçok ana ağladı’’ diyen önemli bir kesim var. Yani Dersim katliamını haklı görenler. Tıpkı Önder Sav gibi.
Önemli bir kesim ise; ‘’evet Dersimde bir katliam olmuştur. Haksız bir katliam olmuştur. Burada insanlık dışı uygulamalar gerçekleşmiştir. Ama bunu gündeme getirmek CHP’ye zarar verir. Onun için başta Hüseyin Aygün’ün bunu gündeme taşıması yanlıştır. Zaten bu konunun gündeme taşınması AKP’nin ekmeğine yağ sürmüştür’’ diyor.
Öncelikle şunu belirlemek lazımdır; Sosyal demokrat olanlar, insanlıktan yana olanlar, ezilenlerin yanında, zulme uğrayanların yanında yer almak isteyenler kesinlikle bu tür beyanlardan kaçınmak zorundadır. Bir zulüm olmuşsa öncelikle bunu tespit etmek gerekir. ‘’Bu zulümü saklayalım, içimize sindirelim, çünkü bundan şu yararlanır, bu yararlanır’’ dediğiniz an sizin doğruluk ve dürüstlük anlayışınız, insanlığınız eksik demektir.
İnsana yapılan zulüm siyasi çıkarların aleti olamaz, olmamalıdır.
Önce biz kimden yana olacağız?
Zulme uğrayanın yanında olmaksa temel amaç, o zaman bu, duruma göre değişmemelidir.
Benim zalimim, senin zalimin meselesine girmek hiçbir zaman doğru olamaz.
Bizler doğrunun veya yanlışın, iyinin veya kötünün yanında olup olmadığımıza bakacağız, bakmalıyız.
Evet, bu olayda AKP puan toplamıştır, CHP ise kaybetmiştir. Bu AKP’nin çok demokrat olduğunu belirlemez. Belki de Başbakan inanmasa da sırf CHP’yi zor durumda bırakmak için bu olayın üstüne gitmiştir. Ama insaf etmek gerekir. Söylenen sözler yanlış mıdır? Değilse, neden doğruyu kimin söylediğine bakılıyor?
Neden CHP’nin de bu doğruyu söyleyemediğine bakılmıyor?
Zaten bence sorun CHP’nin neyi söyleyip söyleyemediği de değildir. CHP’nin ne olduğu, bugüne kadar ki devletin resmi tezlerini savunduğunu biliyoruz. Sorun bu halkın bu tür sorunlara nasıl baktığıdır.
Bu halkın önemli bir kesimi, insanlığa yapılan bu zulümleri neden halen savunuyor olduğudur. İşte burada da devletin fonksiyonu öne çıkıyor. Eğer siz halen bazı şeyleri saklamaktan yana, inkar etmekten yana tavır alıyorsanız, bu halk doğruları nasıl öğrenecek, nasıl bilgi sahibi olacak ve nasıl aydınlanacak?
Başbakanın televizyonlarda yayınlanan sözleri halka göstermiştir ki, Dersimde haksız, insafsız bir zulüm yaşanmıştır. Kendi devleti orada katliam yapmıştır. Ve devlet bugüne kadar kendilerine yalan söylemiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun da aynen Başbakan Erdoğan’ın söylemlerine inandığını düşünüyorum. Zira Uzun yıllar sağ cenahta politika yapmış, Dersim Katliamı sırasındaki emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil ile 30 yıl önce röportaj yapan kişidir Kılıçdaroğlu. Eğer bu konuda yaşanan zulüm onun yüreğini incitmeseydi, o bu röportajı yapmazdı. Bugün iki arada bir derede kalmasının tek nedeni CHP’nin başında olmasından, dikenli tarlanın tam ortasında oturmasından kaynaklanıyor.
Ama bence Kılıçdaroğlu yine de eksik ve yanlış davranmıştır. ‘’Evet, Dersimde bir zulüm işlenmiştir. Bu zulümden kendi partim de, devletim de sorumlu olsa, ben bu zulmü kınıyorum. Türkiye halkı da bu zulmü öğrenmeli ve toplum olarak Dersimlilerden özür dilemeliyiz’’ diyebilmeliydi.
Bir halkçı partiye, halk partisine bunu söylemek düşerdi.
Şimdi CHP’de işler iyice karıştı. Belki de parti bölünecek. Evet, bu parti karışacaksa, karışmalıdır. Bölünecekse bölünmelidir. Kimin, neden yana olduğu, kimin yüreğinde sevgi var, kimin yüreğinde kötülük var ortaya çıkmalıdır.
Yüzyıllardır birçok yerde zulümler yaşanır. Zulümlerin birine iyi birine kötü diyorsanız sizi herkes eleştirir. AKP bazı zulümlere sessiz kalıyorsa, bazılarını savunuyorsa bu onun sorunudur ve sessiz kaldığı zulümler karşısında suçludur. Ama bu zulmü teslim ediyorsa burada da haklıdır. CHP burada sessiz kaldığı için eleştiriliyor.
Dersim katliamı bu çağın Kerbela olayıdır.
Dersim’de bazı sorunlar ve sorunlu beyler var diye bir halk katliamı yapılamaz. Bu yapılanlara bugün bile sessiz kalmak hiç de hoş görülemez. Şu ya da bu sebeple bunun kapatılmasını savunmak mümkün değildir. Hele inkar etmek suç sayılmalıdır.
Bu devleti oluşturan topluluklar arsında barış sevgi ile sağlanır. Sevgi ise o toplulukların yaşadığı acılar paylaşılarak gösterilir. Onların yaşadıkları acılar inkar edilerek, yok sayılarak ve hatta ‘o acıları hak ettiler’ türü yaklaşımlarla sevgi sağlanamaz.
Nusret Yılmazer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder