22 Aralık 2012 Cumartesi

BAŞBAKAN SERTLEŞTİKÇE POLİSİN ŞİDDETİ ARTIYOR


Ülkedeki toplumsal gelişmeleri izleyenler, Başbakan’ın konuşmalarını izleyenler görüyorlar ki, bu ülkenin başbakanı da polisi de olaylara şahin tavrıyla yaklaşıyor. Ve bunun dozu her geçen gün artıyor.
Başbakanımızın hoşgörüsü her geçen güz azalıyor.
Başbakan herhangi bir konuda yargının kararını beğenmeyince hemen tavrını koyuyor. ‘’Nedir bu yargıdan çektiğimiz? Şu kuvvetler ayrılığı bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Hükümetin uygulamalarına yargı engel olursa hükümet nasıl başarılı olacak?’’
Yani yargı hükümetin işlerine karışmasın demek istiyor.
Zaman zaman yargının siyasi iktidarın işini zorlaştırdığı, ona engel olduğu olmuştur. Yargının haksız yere siyasi partiler hakkında dava açtığı, onları kapattığını hep yaşadık. Yargıya o gücü veren yasalardı, anayasaydı. Demokrasiden yana olan güçlü iktidarlar demokratik bir anayasa yapmayınca, yasaları demokratikleştirmeyince bunlar hep olacaktır.
Ama bir ülkede yargı da iktidarın dümen suyuna girmemelidir.
Başbakan, demokrasinin üzerine oturduğu kuvvetler ayrılığı sisteminden rahatsız. Sorun sadece yargı değil ama bu kez de yargıyı ele aldı. Aslında başbakanın yargıdan beklediği görev bellidir.
Yargı kişiler arasındaki sorunlara baksın.
Yargı muhalefetin her türlü müracaatını ret etsin, muhalefeti engellesin.
Ama yargı hükümetin her yaptığına destek versin, onun alacağı yanlış kararlar da olsa ona karışmasın. Daha doğrusu her konuda başbakan karar versin olsun bitsin.
Başbakan son zamanlarda sürekli asker ve polisi savunur oldu.
Başbakan ODTÜ’ye gidecek. Öğrencilerin tepkisi var. Öğrenciler protesto edecekler.
Polis derhal kraldan çok kralcı kesiliyor. Ne kadar biber gazı varsa yükleniyor, geçiyor saldırıya. Amirler ne verdiyse sonuna kadar kullanıyorlar.
Öyle güç kullanımının orantısından bahsetmek falan mümkün değil. Öğrenci öldüresiye dövülecek. Olmadı plastik mermiyle yaralanacak.
Nitekim bir öğrenci, başına gelen plastik mermiyle komalık oldu.
Buna üniversite yönetiminin, rektörün yüreği dayanmıyor. Açıklama yapıp polisin orantısız güç kullanımını eleştiriyor. ‘’Polisin üniversitede ne işi var’’ diye soruyor.
Vay sen misin bunu diyen. Buna Polisin derhal cevap vermesi yetmiyor. Direk başbakan devreye girip, TV’lerden açıklama yapıyor.
‘’Bu rektörden ne olur?
Bu hocaların yetiştirdiği öğrenciden ne olur? Senin yetiştirdiğin öğrenci buysa, vay bu memleketin haline!’’
Takip edin, o rektörün başına neler gelecek?
Bu gidişle kimse, hiçbir konuda ses çıkaramaz olacak.
Gazetelerde kimlerin yazıp yazmayacağına bile karışan, talimat veren başbakan hiç üniversite konusunda sessiz kalır mı? Elbette konuşacak.
Polis ise tam da bu başbakana göre polis. Emniyet müdürünün gözü kulağı haberlerde, başbakan ne diyecek diye takipte.
Cumartesi akşam TV’ler haberleri veriyor.
‘’Sivas Demir Çelik’te üç aydır maaşlarını alamayan işçiler eylem yapmış. Haklarını arıyorlar. Adam 6 ay önce emekli olmuş, halen tazminatını alamamış. Bir başka işçi konuşuyor, 10. Aydan beri maaşını alamamış.’’
Bu işçi ne yapacak?
Grev yapamıyor. Bu ülkede grev lafı iyice unutuldu, unutturuldu.
Memleket kalkınacak ya, her şey yasak.
O halde gösteri yapacak, sesini duyuracak ki, belki birileri duyar veya o işyerini yönetenler utanır da zoraki de olsa bir şeyler olur.
Bunun için eylem yapıyor, yürüyüş yapıyorlar.
Vay anam vay, sen misin yürüyüş yapan? Biber gazı, cop. Allah ne verdiyse polis uyguluyor işçilere.
‘Durun yahu, bu adamlar aç, aç kaldıkları için sesini duyurmak istiyorlar’ diyen yok.
Eee, polise kim dur diyecek?
Başbakan’ın tavrı belli.
Bu tavrı yakından izleyen polis amirleri de gerekli talimatı vermiş.
Peki, o eyleme giden polis niye dursun?
‘Bu işçi aç, yazıktır’ diyecek hali yok ya.
Elbette üstlerini memnun edecek. Bunun için gerekeni yapacak.
Geçen gün, sanırım Edirne’de bir basketbol maçındaydı. Bir taraftar hakeme laf atmış diye polis o genç taraftarı öldüresiye dövüyordu.
Genç astım hastasıymış. Astım krizine girmiş, nefes alamıyor. Polis kendinden geçmiş, ha bire vuruyor. Diğerleri adamı zor zapt ediyorlar.
Bu polis, astım krizine girmiş bu gence hangi duygularla vuruyor acaba?
İnsan olmaktan çıkma cesaretini nasıl gösterebiliyor dersiniz?
Üstelik 7 polis birden bu gençten davacı olmuş.
Bir ülkenin başbakanı böyle davranırsa, polisi de ona göre davranır.
Yani başbakan şahinleştikçe polis de şahinleşiyor.
Herkes dizini kırıp evinde otursun. Sakın ha bir yerlerde haktan hukuktan bahsetmeyin. Ne olur, ne olmaz…
Sayın başbakan, kıymetli emniyet yetkilileri biraz sakinleşin lütfen.
Nusret Yılmazer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder