24 Aralık 2013 Salı

RÜŞVET SORUŞTURMASINA KİRLİ OPERASYON DEMEK

Üç bakan oğlunun karıştığı ve dört bakanın adının geçtiği bir soruşturmanın etkileri ve tepkileri sürüyor. Bu soruşturmanın konusu rüşvet ve yolsuzluktur. Polis bir ihbarı değerlendirmiş, birtakım olumsuzluklar tespit etmiş, savcılık dinleme ve takip başlatmış ve buradan da, basına sızan bilgilere göre, bakanların da takıldığı önemli dinlemeler yapılmış.
Üç ayrı soruşturma konusu var gibi gözüküyor. Ancak üç soruşturmada da çok sayıda kişinin işin içinde olduğu anlaşılmış ve topluca bir soruşturma başlamış.
Soruşturma bir yılı aşkın süredir bekletilmiş çünkü yolsuzluğun boyutu büyüyormuş. Ne zamana kadar,  yolsuzlukta adı geçenlerin bu takipten haberi olana kadar. Devletin istihbarat polisi, bakan çocukları takip ediliyor diye, takip edenleri takip etmeye başlamış. Ve deliller yok edilmeye başlayınca da gözaltılar başlamış.
Şimdi bu bir yolsuzluk soruşturmasıdır. Normal ülkelerde savcılık bu olayları takip eder ve soruşturmayı başlatır. Soruşturmada adı geçen bakan ve bürokratlar görevden alınır veya istifa eder bu soruşturma da sağlıklı bir şekilde yapılır.
Bizde ne yapıldı? Bakanlar ve Başbakan bu soruşturmayı duyduğunda ilk tepkileri  "bu soruşturmanın hükümete yönelik bir kirli operasyon olduğunu ve hemen bunun iç ve dış düşmanların işi" olduğunu açıklamak oldu. Ve bunun sonucu olarak da yolsuzlukta adı geçen bakan ve bürokratlara sahip çıkıldı.
İç düşman cemaat, dış düşman ise Amerika ve İsrail bu işin arkasında gibi gösterildi. "Halk Bankası güçlendi, dış güçler Halk Bankı itibarsızlaştırmak istiyorlar" dendi. Halbuki soruşturulan Halk bank değil, Halk bank'ın genel müdürü idi. Yani soruşturma onun şahsına yönelik bir rüşvet alma suçlamasıydı. Ayrıca bundan banka zarar görür diye burada varsa alınan rüşvete göz mü yumulmalıydı?
Peki, neden Kurumsal olarak Halk Bank'ı işin içine katmak istiyorlar? Bu soruşturmanın hükümete yönelik bir kirli operasyon olduğunu, milli bir mesele olduğunu anlatmak ve hükümetin itibarını kurtarmak için.
İkinci argüman, "bu cemaatin bir işidir" söylemidir. Bunu da Cemaatin hakim ve polis içindeki örgütlenmesine bağlıyorlar.
Hatta birçok yazar buradan yola çıkarak şu soruyu soruyor; "Düne kadar hükümet polisi ve yargıyı ele geçirdi diyenlerin geldiği noktaya bakın. Madem hükümet polis ve yargıyı ele geçirmişti bu soruşturma, onların deyimiyle bu kirli operasyon, bu hükümete karşı nasıl yapıldı?
Bunun cevabı çok basit ve açık. Cemaat yargıda ve poliste güçlüyse bunu hükümet bu güne kadar çok iyi biliyordu. Bugüne kadar yürütme yetkisi ortaklaşa kullanılıyordu. Taa ki bu ortaklar arasında sorun çıkana kadar. Sorun çıkınca da bu olanlar yaşandı.
Buradan iki şeyi görmek ve doğru soruları sormak gerekir. Bugüne kadar demokratik bir ülkede demokratik bir hükümetin bir cemaatle ortaklık yapması niçin normal sayılıyordu? Neden kimse bunu ayıplamıyordu. Bundan dolayı yüzlerce kişiye soruşturma açıldı, adil olmayan, hukuki dayanağı olmayan soruşturmalar yapıldı. Yüzlerce kişi, hatta gazeteci ve milletvekilleri hapis yattı, yatmaya devam ediyor. Bu olanlar hükümet tarafından desteklendi, aynı cemaate bağlı polis ve yargı bunları yapıyordu ve bu yapılanlar hükümetin elini güçlendiriyordu. Üstelik demokratik toplumun güçlenmesine, vesayetin kaldırılmasına katkı da sunuyor diye birçok kesim tarafından desteklendi. O zaman bunu cemaatin polisi, savcısı yapıyor denmedi.
Görülmesi gereken ikinci şey; her şeyden bağımsız bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının niçin görülmek istenmemesidir.  Şimdi de başka bir sorun, yolsuzluk sorunu açığa çıkıyor ama aynı kesim bu kez bu soruşturmaya destek olmuyor.  Bu hükümetin bakanlarının yolsuzluk iddiaları soruşturulamaz diye bir dayanak mı var? Bunu anlamak gerçekten zor.
Hükümet kendine yönelik addettiği soruşturmada delilleri karartma yönünde her şeyi yapıyor. Hakkında fezleke hazırlanan bakanlar bu soruşturmaya müdahale ediyor. Savcılara, polislere baskılar yapılıyor. Görevden alınıyor, basın yıllardır görev yaptığı emniyet odasından çıkarılıyor ve hükümeti geçtik, liberal denilen güçler de buradaki hukuksuzluğu görmek istemiyor.
Bunun sebebi;  bu hükümet giderse yerine daha zayıf, güçsüz ve istikrasız bir hükümetin gelmesi ve ülkedeki istikrarın bozulacağından korkulmasıdır.
Bu korku doğrudur ve de haklıdır. . Ancak bu korku var diye yolsuzluğa da göz yumulmamalıdır. Bu soruşturmada gerekli demokratik teamüller yapılsaydı, soruşturma sağlıklı yürütülseydi, varsa sorumlular cezalarını alsalardı daha güçlü bir hükümet doğmaz mıydı?
Benim anlamadığım bu. Bu kadar karmaşık savunmalara yöneltileceğine, bu adil ve doğru savunmayı yapmak, hükümetin de bu doğruyu uygulaması için baskı unsuru olmak. Bu ülke için, bu halk için ve bu iktidar için doğru olan buydu.

Hırsızlık ve rüşvet soruşturmasına hükümete yönelik operasyon demek halkı uyutabilir, algıyı değiştirebilir ama bu toplumun ve iktidarın temizlenmesini sağlamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder