Üç bakan oğlunun karıştığı ve dört bakanın adının geçtiği
bir soruşturmanın etkileri ve tepkileri sürüyor. Bu soruşturmanın konusu rüşvet
ve yolsuzluktur. Polis bir ihbarı değerlendirmiş, birtakım olumsuzluklar tespit
etmiş, savcılık dinleme ve takip başlatmış ve buradan da, basına sızan
bilgilere göre, bakanların da takıldığı önemli dinlemeler yapılmış.
Üç ayrı soruşturma konusu var gibi gözüküyor. Ancak üç
soruşturmada da çok sayıda kişinin işin içinde olduğu anlaşılmış ve topluca bir
soruşturma başlamış.
Soruşturma bir yılı aşkın süredir bekletilmiş çünkü
yolsuzluğun boyutu büyüyormuş. Ne zamana kadar,
yolsuzlukta adı geçenlerin bu takipten haberi olana kadar. Devletin
istihbarat polisi, bakan çocukları takip ediliyor diye, takip edenleri takip
etmeye başlamış. Ve deliller yok edilmeye başlayınca da gözaltılar başlamış.
Şimdi bu bir yolsuzluk soruşturmasıdır. Normal ülkelerde
savcılık bu olayları takip eder ve soruşturmayı başlatır. Soruşturmada adı
geçen bakan ve bürokratlar görevden alınır veya istifa eder bu soruşturma da
sağlıklı bir şekilde yapılır.
Bizde ne yapıldı? Bakanlar ve Başbakan bu soruşturmayı
duyduğunda ilk tepkileri "bu
soruşturmanın hükümete yönelik bir kirli operasyon olduğunu ve hemen bunun iç
ve dış düşmanların işi" olduğunu açıklamak oldu. Ve bunun sonucu olarak da
yolsuzlukta adı geçen bakan ve bürokratlara sahip çıkıldı.
İç düşman cemaat, dış düşman ise Amerika ve İsrail bu işin
arkasında gibi gösterildi. "Halk Bankası güçlendi, dış güçler Halk Bankı
itibarsızlaştırmak istiyorlar" dendi. Halbuki soruşturulan Halk bank
değil, Halk bank'ın genel müdürü idi. Yani soruşturma onun şahsına yönelik bir
rüşvet alma suçlamasıydı. Ayrıca bundan banka zarar görür diye burada varsa
alınan rüşvete göz mü yumulmalıydı?
Peki, neden Kurumsal olarak Halk Bank'ı işin içine katmak
istiyorlar? Bu soruşturmanın hükümete yönelik bir kirli operasyon olduğunu,
milli bir mesele olduğunu anlatmak ve hükümetin itibarını kurtarmak için.
İkinci argüman, "bu cemaatin bir işidir"
söylemidir. Bunu da Cemaatin hakim ve polis içindeki örgütlenmesine
bağlıyorlar.
Hatta birçok yazar buradan yola çıkarak şu soruyu soruyor;
"Düne kadar hükümet polisi ve yargıyı ele geçirdi diyenlerin geldiği
noktaya bakın. Madem hükümet polis ve yargıyı ele geçirmişti bu soruşturma,
onların deyimiyle bu kirli operasyon, bu hükümete karşı nasıl yapıldı?
Bunun cevabı çok basit ve açık. Cemaat yargıda ve poliste
güçlüyse bunu hükümet bu güne kadar çok iyi biliyordu. Bugüne kadar yürütme
yetkisi ortaklaşa kullanılıyordu. Taa ki bu ortaklar arasında sorun çıkana
kadar. Sorun çıkınca da bu olanlar yaşandı.
Buradan iki şeyi görmek ve doğru soruları sormak gerekir.
Bugüne kadar demokratik bir ülkede demokratik bir hükümetin bir cemaatle
ortaklık yapması niçin normal sayılıyordu? Neden kimse bunu ayıplamıyordu.
Bundan dolayı yüzlerce kişiye soruşturma açıldı, adil olmayan, hukuki dayanağı
olmayan soruşturmalar yapıldı. Yüzlerce kişi, hatta gazeteci ve milletvekilleri
hapis yattı, yatmaya devam ediyor. Bu olanlar hükümet tarafından desteklendi,
aynı cemaate bağlı polis ve yargı bunları yapıyordu ve bu yapılanlar hükümetin
elini güçlendiriyordu. Üstelik demokratik toplumun güçlenmesine, vesayetin
kaldırılmasına katkı da sunuyor diye birçok kesim tarafından desteklendi. O
zaman bunu cemaatin polisi, savcısı yapıyor denmedi.
Görülmesi gereken ikinci şey; her şeyden bağımsız bir
yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının niçin görülmek istenmemesidir. Şimdi de başka bir sorun, yolsuzluk sorunu
açığa çıkıyor ama aynı kesim bu kez bu soruşturmaya destek olmuyor. Bu hükümetin bakanlarının yolsuzluk iddiaları
soruşturulamaz diye bir dayanak mı var? Bunu anlamak gerçekten zor.
Hükümet kendine yönelik addettiği soruşturmada delilleri
karartma yönünde her şeyi yapıyor. Hakkında fezleke hazırlanan bakanlar bu
soruşturmaya müdahale ediyor. Savcılara, polislere baskılar yapılıyor. Görevden
alınıyor, basın yıllardır görev yaptığı emniyet odasından çıkarılıyor ve
hükümeti geçtik, liberal denilen güçler de buradaki hukuksuzluğu görmek
istemiyor.
Bunun sebebi; bu
hükümet giderse yerine daha zayıf, güçsüz ve istikrasız bir hükümetin gelmesi
ve ülkedeki istikrarın bozulacağından korkulmasıdır.
Bu korku doğrudur ve de haklıdır. . Ancak bu korku var diye
yolsuzluğa da göz yumulmamalıdır. Bu soruşturmada gerekli demokratik teamüller
yapılsaydı, soruşturma sağlıklı yürütülseydi, varsa sorumlular cezalarını
alsalardı daha güçlü bir hükümet doğmaz mıydı?
Benim anlamadığım bu. Bu kadar karmaşık savunmalara
yöneltileceğine, bu adil ve doğru savunmayı yapmak, hükümetin de bu doğruyu
uygulaması için baskı unsuru olmak. Bu ülke için, bu halk için ve bu iktidar
için doğru olan buydu.
Hırsızlık ve rüşvet soruşturmasına hükümete yönelik
operasyon demek halkı uyutabilir, algıyı değiştirebilir ama bu toplumun ve
iktidarın temizlenmesini sağlamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder