17 Aralık operasyonunun üstünden bir haftalık zaman
geçti. Bu operasyonu cemaat ve uluslararası güçlere bağlayan gazete ve yazarlar
bu tezleri savunurken bu operasyonda ortaya çıkan paralardan ve yolsuzluklardan
hiç bahsetmiyorlar.
Başbakan ise Samsun, Ordu ve ilçelerinde, Giresun'da
"Toplu açılışlar" adı altında düzenlediği mitingler ile direk halka
sesleniyor ve yapılanların "milli iradeye" yönelik bir operasyon
olarak niteliyor. Başbakan da tıpkı yandaş gazete ve gazeteciler gibi bu
operasyonda evlerden çıkan paralardan hiç bahsetmiyor.
Bu operasyonun gerçekten de hükümete yönelik bir
eylem olduğunu düşünelim. (Ki bu tür eylemlerin, bakanların, bürokratların ve
bakan çocuklarının içinde yer aldığı her yolsuzluk olayı doğal olarak hükümeti
yıpratacaktır, yıpratmalıdır da. Yoksa iktidarlar yolsuzluk yapmaktan çekinmezler.)
Peki hal böyle diye, bu eylemde suç işleyenlerin üzerine gidilmeyecek mi? Neden
bu muhteremler burada dönen dolaplardan, al ver den hiç söz etmiyorlar?
Önce yolsuzluğun üzerine gidilmesi, ardından işin
siyasi ve uluslararası boyutuna bakılması gerekmez mi?
Bu iktidarın kendine yönelik her türlü eylemi
cezalandırdığını çok sık olarak görüyoruz. Bu iktidarın, bu başbakanın haksız
rekabet yaptığını, devletin olanaklarını kendi partisi lehine kullandığını
sıkça görüyoruz.
Başbakanın bu son günlerde yaptığı "Toplu
açılış mitingleri" yine devletin olanakları ile düzenleniyor. Devletin
milyonları bu siyasi toplantılara harcanıyor. Burada ne tür açılışlar
yapıldığını kimse görmüyor. Sadece siyasi toplantılar görünüyor. Zaten
başbakanın kendisi de kürsüden bas bas bağırıyor: "30 Mart'ta bunlara
gününü gösterin, bizim adaylarımızı güçlü bir şekilde destekleyin" diyor.
yani siyasi demeçler veriyor.
Peki bu adil midir?, Ahlaki midir?
Bizatihi buralarda devlet olanaklarıyla siyasi
çalışma yapılmasından dolayı soruşturma açılması gerekmez mi?
Bunun bile hesabı sorulması gerekirken, bu hükümet
kararname çıkarıyor; "amirin ve üstün bilgisi olmadan kimse kimseyi
dinlemeyecek, soruşturma yapmayacak" diyor.
Peki bu iktidarda yolsuzluğa bulaşanlar, rüşvet alanlar nasıl ortaya çıkacak?
Peki bu iktidarda yolsuzluğa bulaşanlar, rüşvet alanlar nasıl ortaya çıkacak?
Rüşvet alan yetkili mi izin verecek, kendisi
hakkında soruşturma yapana?
Bu iktidar döneminde çok sayıda yolsuzluk iddiası
ortaya atıldı. Bu milli irade şu ana kadar bunları görmezden geldi gibi
gözüküyor. Elbette bunda iktidara bağlı güçlü basın yayın araçlarının olması
etkili oldu
Peki bu siyasi iktidar böyle davrandıkça bu iktidar
mensuplarının yolsuzlukları milli iradeye nasıl yansıyabilir.
En güçlü örgüt hükümettir. devlet onun elindedir.
Demokrasilerde iktidarları denetleyecek kurumlar
vardır. Bunlar da iktidarın emrinde olursa, kimse iktidardan habersiz nefes
alamaz, adım atamazsa kim iktidarın yolsuzluğunu, hukuksuzluğunu veya daha
büyük kötülüklerini ortaya çıkaracak.
Böyle bir ülkenin sonunu düşünebiliyor musunuz?
Bir ülkede bütün halkın aynı siyasi partiyi
desteklemesi düşünülemez. Eğer öyle olursa o ülkede demokrasiden bahsetmek
mümkün olmaz. Peki bu iktidara inanmayanların haklarını kim koruyacak?
Operasyonda tutuklananların evlerinde milyon
dolarlar, milyon avrolar çıkıyor. Bazı gazeteler yeni yazmaya başladı. "Ali
Ağaoğlu Erdoğan'ın vakfına 200 milyon bağışlamış." Sahiden bunların hesabı
sorulmamalı mı?
Sorulacaksa Kim, hangi kurum, nasıl soracak?
İçişleri bakanının oğlu rüşvet almaktan
tutuklanıyor. O içişleri bakanı halen görevde ve bu soruşturmayı kendine haber
vermeden yaptılar diye soruşturmayı yapan polisleri görevden alıyor. Bir, üç
beş değil. 135 polis görevden alındı, 150 civarında polisin de görevden
alınacağı söyleniyor. Yüzlerce polis "kıyımdan" geçirilecek. Yetmedi
savcıların yetkileri kısılacak, yeni yönetmelikle "gizli"
soruşturmaların önüne geçilecek.
2009 yılında Ergenekon soruşturmaları başladığında
yine bugünküne benzer uygulamalar yapılmıştı. Başbakan o gün "eğer bugün
hakimlerimiz, savcılarımız hiçbir baskı ve tehdide boyun eğmeden görevlerini
yapabiliyorsa, bu güven verici bir gelişmedir. Bundan kim, neden rahatsız
olabilir? Bunu kim, neden engellemeye çalışabilir? Bakınız ortada son derece
vahim, son derece ağır iddialar var. Yasalarımıza göre suç teşkil eden iddialar
var" diyordu.
O gün bunları diyen başbakan, bugün de aynı şeyler söz
konusu iken neden bu savcıları tehdit ediyor? sahiden bir başbakana, demokratik
ülkede bir başbakana bu yakışıyor mu? Bunlar da suç değil mi?
Baskın Oran'ın dediği gibi; "Hükümet tıpkı
Adnan Menderes gibi kendine yapılacak soruşturmaları ortadan kaldırmak için bu
türden adımlar atıyor."
Hükümet işi o kadar abarttı ki, bütün emniyet
müdürlüklerindeki basın odaları apar topar kapatıldı. Bu ne telaş, bu ne korku?
Acaba bu derin operasyonları buradaki gazeteciler mi yaptırıyordu?
Operasyonları uluslararası güçlere dayandıranlar,
özellikle gazeteciler bu uygulamaya ne diyecekler, bunu nasıl savunacaklar
merak ediyorum.
Bir ülkede birilerinin haksız yere hükümete yönelik
operasyon yapmasına hiç kimse razı olmaz. Belki aciz içindeki muhalefet
destekler ama bunun pek de önemi olmaz. Ama iktidar mensuplarının
yolsuzluklarının soruşturulması bu kadar açık biçimde, bizzat iktidar
tarafından engelleniyorsa ve iktidarın başbakanı bu yapılanları aleni biçimde
savunuyor ve üzerilerine gelenlerden hesap sorulacağını bağıra, bağıra
söylüyorsa, o ülkenin vay haline demekten başka da bir şey kalmıyor.
Bir millet bu kadar kör, bu kadar sağır,
duyarlılıklarını bu kadar yitirmişse gerçekten vay halimize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder