Cumhurbaşkanı uzun bir süredir ülkenin başkanlık
sistemine geçmesi için ısrarlı davranıyor. İlk başlarda AKP içinde çok önemli
bir kesim buna taraf olmadı. Karşı çıktı diyemiyoruz, çünkü bu partide liderin
söylediğine karşı çıkma geleneği, özgürlüğü yoktur. Ancak parti içinde ve
tabanında önemli bir kesim bunu benimsemiyordu.
Cumhurbaşkanı bu konuda ısrarlıydı ve hemen her gün
gündeme taşıdı, konuştu. Konuşa konuşa partiyi de konuşturmaya başladı. İlk
engel aşıldı, hedefe biraz daha yaklaşıldı.
Ancak esas hedefe 15 Temmuz askeri kalkışmasıyla
yaklaşıldı. Zira bu kalkışma sonrasında yapılan açıklamalar, getirilen OHAL
yasası bu kalkışmanın başkanlık için ne kadar önemli bir rol oynadığını açıkça
gösteriyor.
Cumhurbaşkanı önüne koyduğu başkanlık hedefi için
taşları tek tek ördü ve bugün AKP’nin tamamı, ülkenin önemli bir kesimi artık
başkanlığa sıcak bakıyor.
Peki, bu ülkenin başkanlığa geçmesi bu ülke için çok
kötü bir sistem midir veya bu kadar önemsendiğine göre başkanlık bu ülke için
bu kadar elzem midir?
Burada açıkça söylemek gerekir ki her ikisi de
değil. Ne başkanlık bu kadar elzemdir, ne de o kadar kötüdür.
Zaten destekleyen ve karşı çıkanlar için mesele
başkanlık değildir. Başkanlık sistemine karşı çıkanlar için mesele, başkanlığı
bu kadar çok isteyen kişiye karşı duyulan güvensizliktir. Bu kişinin ülkedeki
bütün kurumları kendisine bağlaması, bu kurumların başındaki kişilerin, hemen
hemen tamamının bir kişinin ağzından çıkanları kanun kabul edip bu doğrultuda
uygulama yapmalarıdır. Yani kurumların ve hukukun yok edilmesidir.
Yani daha başkanlık falan yok. Sözde demokratik bir
ülkeyiz. Ama bu ülkede kurumlar ve kurumların bağımsızlığı, özgürlüğü ortadan
kalkmış durumdadır. Hukuk işlemiyor, baştaki ne derse o doğrultuda uygulama
yapılıyor.
Ortada başkanlık yokken, yani yetkiler bir kişide
toplanmamışken o kişi her konuda tek yetkili hale gelmiş. Kanunlarımız henüz
değişmemiş, kurumlar halen fiili olarak duruyor gözükmesine rağmen hal böyle
iken resmi olarak tek kişinin yetkilendirilmesinden korkuluyor aslında.
Anayasamızda “basın özgürdür, sansür edilemez” diye
yazıyor. Ama bu dönemde hiçbir basın özgür değildir. Sadece icraatları
alkışlama, bu doğrultuda yazı yazma özgürlüğü vardır.
Peki, o zaman bu eleştiri yazıları nasıl yazılıyor
diye sorduğunuzu duyuyorum. İşte bu eleştiri yazıları yazanlar da sırasıyla
içeri alınıyor. Kimin sırası geldiğine de yukardan karar veriliyor. Zaten
bunların tümü içeri alındığında, artık tek bir eleştiri yazısı yazılamaz hale
gelindiğinde iş işten geçmiş olacak. Yazı yazmanın da bir önemi kalmamış
olacak. Bu baskıya rağmen bu eleştiri yazıları yazılıyorsa hala umut tükenmemiş
demektir.
Ülkenin kurumları bağımsız ve özgürce, hukuk
çerçevesinde görevini yapabildiği ortamlarda başkanlık veya parlamenter sistem
çok da farklı değildir. Önemli olan özgürlüğü koruyan bir Anayasanın olması,
evrensel ölçülerde hukuk kurallarının olmasıdır. Bunlar var ve
işliyorsa sistemin başındaki çok da önemli olmaz. Ama bunlar yoksa veya hakkıyla
işlemiyorsa, tıpkı şimdiki gibi, o zaman ne anlamı var parlamenter sistemin,
Kurumlar teslim alınmış, üniversiteler dahil her
kurumu yönetecek yetkiliyi bir kişi belirliyor ve atıyorsa parlamenter sistemin
ne önemi kalıyor. Üniversiteye rektör seçimini bile Cumhurbaşkanı, seçime
girmemiş, üniversiteden hiç oy almamış birini atıyorsa bu nasıl parlamenter
sistem, bu nasıl demokrasi?
Bir muhalefet partisinin kendi iç seçimlerinde bile,
mevcut başkanı muhaliflerden, hakimleri, kanun hakkında karar verenleri
yöneterek kurtarabiliyorsan, o partide olağanüstü genel kurul yaptırmak
engellenebiliyorsa, o muhalefet partisi lideri, gün gelir o güne kadar karşı
çıktığı başkanlık sistemi ve o kişinin başkanlığı için “fiili durumu yasal hale
getirmek gerekir” diyebiliyor ve hizaya
gelebiliyorsa işte burada herkesin kafasını iki elinin arasına alıp düşünmesi
gerekir .
Biz başkanlık veya parlamenter sistem diye düşünmek
yerine kurumları ve kuralları olan, liyakat sistemi ile çalışan demokratik bir
sitem istemeliyiz. Çünkü önemli olan mesele demokrasidir. Ve bu demokrasiyi
kimin, nasıl uygulayacağıdır.
Kişiler mi yönetmeli, kurumlar ve kurallar mı?
Uygulamalar, yapılacakların göstergesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder