3 gün sonra referandum için sandık başına gideceğiz. Bugüne
kadar vatandaş kararını vermiştir. Kararsız olanların çoğu aslında kararının
bilinmesinden çekindiği için kararsızım diyor diye düşünüyorum. Çünkü mesele o
kadar da anlaşılması zor değil.
Bugüne kadar vatandaş milletvekillerini seçiyordu. En çok
oyu alan siyasi partinin başkanı da, yeterli oy almışsa kendi başına, yetersiz
oy almışsa anlaşacağı bir partiyle birlikte hükümeti kurup başbakan oluyordu.
Diğer partilerin milletvekilleri de mecliste bunların yanlışlarını tartışıyor,
millet de buradan ne olduğunu öğreniyordu. Hükümetin yanlışı meclisten dönmez
ise Cumhurbaşkanından dönüyordu. Olmadı Anaysa mahkemesine gider oradan
dönerdi. Çünkü Cumhurbaşkanı tarafsız olması gereken bir makamdı.(Her ne kadar
son yıllarda bu özellik fiili olarak kalkmış olsa da bu böyleydi) Anayasa
mahkemesi üyelerini yürütme atamadığı için o kurum da tarafsız olarak görev
yapıyordu.
Getirilmek istenen sistemde bunlar yok. Millet sandığa
gidecek sadece Cumhurbaşkanını seçecek. Kurulacak hükümeti Cumhurbaşkanı tek
başına kuracak. Hükümeti n üyeleri olmayacak. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve
bakanlar seçilmiş olmayacak. Milletvekilleri mecliste hükümete eleştiri
getiremeyecek. 5 yıl boyunca doğru, yanlış ne karar alırsa, uygulanacak. Yapılacak
yanlışları kimse engelleyemeyecek. Anayasa mahkemesi dersen onun üyelerinin
yarısını Cumhurbaşkanı direk kendisi atamış olacak. Diğer yarısını da meclisteki çoğunluğu ile
oradan seçtirecek. Dolaysıyla Anayasa mahkemesi üyelerini direk yürütme atamış
olacak. Dolaysıyla çok sağlıklı ve tarafsız karar alması mümkün olmayacak.
Bu iki sitem arasında çok belirgin bir fark var. Bunu
anlamayan vatandaş gönüllü olarak güdülmeyi kabullenmiş vatandaştır. Birine
güvenmek, kuralsız kanunsuz bir kişiye güvenmek aklı başında hiçbir insanın
savunacağı bir durum değildir. Ama savunur mu savunur. Bu da bizim ülkemizde
oldukça yaygın bir durumdur. Peki, bu düşüncedeki insanın vicdanı var mıdır?
İşte önemli soru budur diye düşünüyorum. Çünkü vicdanı olan
insanın, bu ülkede yaşananları görmesi gerekir. Cumhurbaşkanı tarafsız olması
gerekir ama bizim Cumhurbaşkanı en ateşli siyasi parti başkanı gibi meydanlarda.
Ağzının tüm açıklığı ile alabildiğine bağıra çağıra taraf olmuş durumda. Bu
vicdan sahibi herkesi rahatsız etmesi gereken bir durumdur.
Sadece bu mu? Değil. Cumhurbaşkanı kendi kişisel olanakları
ile yapmıyor bu çalışmayı. Devletin bütün olanakları alabildiğine kullanılıyor.
Sadece Cumhurbaşkanı mı bu devlet olanaklarını kullanıyor. Hayır, başbakan ve
bütün bakanlar, hatta iktidar milletvekillerinin tamamı devlet olanaklarını
alabildiğine kullanılıyor. Yollar bile bunlar için anında açık hale
getiriliyor. Bütün bunlar da vatandaşın vicdanını rahatsız etmiyorsa, o zaman
insanlıktan bahsetmek zordur.
Sadece bunlar mı vicdanı rahatsız eden noktalar, elbette
değil. Cumhurbaşkanı ve başbakan yeni sistemde neler getirildiğini mi anlatıyor
meydanlarda, TV’lerde. Hayır, onların derdi Kemal Kılıçtaroğlu. Kılıçtaroğlu
aşağı, Kılıçtaroğlu yukarı. Kılıçtaroğlu şöyle kötü, böyle kötü. Kılıçtaroğlu
korkak, Kılıçtaroğlu Fetö’cü.
Peki, oyladığımız şey KIlıçtaroğlu mu? Onu mu seçiyor
vatandaş? Kılıçtaroğlu iyi olsa ne olur,
Kötü olsa ne olur? Referandum ile Kılıçtaroğlu arasında ne alaka var? Elbette
bir alaka yok ama Kılıçtaroğlu Hayır’ı anlatıyor ya, Cumhurbaşkanı ve hükümet
onu kötü göstererek kendi kötü anayasasını geçirmek istiyor. O ve ben kavramı
üzerinden anayasa paketi oylatılıyor. Vicdanı olan vatandaş bu oyuna gelir mi?
Görmez mi bu kadar basit bir oyunu? Görmesi gerekir, aksi çok kötü olacak.
Sadece bunlar mı kötü ve taraflı olanlar? Elbette değil.
Ülkenin bütün TV ve gazeteleri hemen her gün Cumhurbaşkanı ve başbakanının
konuşmalarını canlı yayınlıyor. Bu yetmiyor haberlerin tamamı bunların
söylemlerini yayınlamakla geçiyor. Kılıçtaroğlu veya muhaliflerin sesi pek
duyurulmuyor. Bilerek isteyerek yayınlanmıyor. Tarafsız yayıncılık yapmak
isteyen de yayınlayamıyor. Çünkü üzerine her yoldan gidiliyor, bu kuruluşların
ayakta kalmaları mümkün olmuyor. Hemen her şeye, her yere müdahale ediliyor.
Korku var korku. Hükümetin üzerlerine gelmesinden korkuyorlar. Peki, vicdanlı
vatandaşlar bunları da mı görmüyor?
Bir de doğu, güneydoğu meselesi var. Hükümet dediğimiz
Cumhurbaşkanlığı yönetimi Kürtlerin seçilmiş temsilcilerini hapse attı. HDP’nin
genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe başkanları
herkes hapiste. Böyle önemli bir referandumda bunlar adına çalışacak kim
kalmış? Kimse kalmadı. Bu da yetmemiş gibi seçime 3 – 4 gün kala Kürtlerin
%70-80 oy aldığı yerlerde seçmenlerin oy kullanacağı seçim sandıklarının yerleri
değiştirildi. Bu insanların bundan haberi yok. Yani bu değişiklik
bildirilmemiş. Sadece mahalle muhtarlarının haberi var. Nasıl bilecek vatandaş?
Nasıl gidecek yeni yerdeki sandık başına? Bunu da mı görmeyecek bizim vicdanlı
vatandaşımız?
Yani hükümet halktan korkuyor. Halkın doğruları
öğrenmesinden korkuyor. Uygulamalar da bunun için bu kadar acımasız. Oyun kandırmaca,
aldatmaca üstüne kurgulanıyor. Aklı olan, kulağı duyan, gözü gören bunun
gereğini yapacaktır. Bütün bunlar görülmeyecekse, bu kadar vicdanı geniş
vatandaşın olduğu ülkede güzel günler görmenin zaten mümkünatı kalmamıştır.
Bu kadar baskı, bu kadar korku, bu kadar haksızlık
görülmeyecekse zaten bu ülkede insanlık bitmiştir. Söz bitmiştir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder