12 Nisan 2017 Çarşamba

BASKI, KORKU, HAKSIZLIK GÖRÜLMEYECEKSE İNSANLIK BİTMİŞTİR


3 gün sonra referandum için sandık başına gideceğiz. Bugüne kadar vatandaş kararını vermiştir. Kararsız olanların çoğu aslında kararının bilinmesinden çekindiği için kararsızım diyor diye düşünüyorum. Çünkü mesele o kadar da anlaşılması zor değil.
Bugüne kadar vatandaş milletvekillerini seçiyordu. En çok oyu alan siyasi partinin başkanı da, yeterli oy almışsa kendi başına, yetersiz oy almışsa anlaşacağı bir partiyle birlikte hükümeti kurup başbakan oluyordu. Diğer partilerin milletvekilleri de mecliste bunların yanlışlarını tartışıyor, millet de buradan ne olduğunu öğreniyordu. Hükümetin yanlışı meclisten dönmez ise Cumhurbaşkanından dönüyordu. Olmadı Anaysa mahkemesine gider oradan dönerdi. Çünkü Cumhurbaşkanı tarafsız olması gereken bir makamdı.(Her ne kadar son yıllarda bu özellik fiili olarak kalkmış olsa da bu böyleydi) Anayasa mahkemesi üyelerini yürütme atamadığı için o kurum da tarafsız olarak görev yapıyordu.
Getirilmek istenen sistemde bunlar yok. Millet sandığa gidecek sadece Cumhurbaşkanını seçecek. Kurulacak hükümeti Cumhurbaşkanı tek başına kuracak. Hükümeti n üyeleri olmayacak. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar seçilmiş olmayacak. Milletvekilleri mecliste hükümete eleştiri getiremeyecek. 5 yıl boyunca doğru, yanlış ne karar alırsa, uygulanacak. Yapılacak yanlışları kimse engelleyemeyecek. Anayasa mahkemesi dersen onun üyelerinin yarısını Cumhurbaşkanı direk kendisi atamış olacak.  Diğer yarısını da meclisteki çoğunluğu ile oradan seçtirecek. Dolaysıyla Anayasa mahkemesi üyelerini direk yürütme atamış olacak. Dolaysıyla çok sağlıklı ve tarafsız karar alması mümkün olmayacak.
Bu iki sitem arasında çok belirgin bir fark var. Bunu anlamayan vatandaş gönüllü olarak güdülmeyi kabullenmiş vatandaştır. Birine güvenmek, kuralsız kanunsuz bir kişiye güvenmek aklı başında hiçbir insanın savunacağı bir durum değildir. Ama savunur mu savunur. Bu da bizim ülkemizde oldukça yaygın bir durumdur. Peki, bu düşüncedeki insanın vicdanı var mıdır?
İşte önemli soru budur diye düşünüyorum. Çünkü vicdanı olan insanın, bu ülkede yaşananları görmesi gerekir. Cumhurbaşkanı tarafsız olması gerekir ama bizim Cumhurbaşkanı en ateşli siyasi parti başkanı gibi meydanlarda. Ağzının tüm açıklığı ile alabildiğine bağıra çağıra taraf olmuş durumda. Bu vicdan sahibi herkesi rahatsız etmesi gereken bir durumdur.
Sadece bu mu? Değil. Cumhurbaşkanı kendi kişisel olanakları ile yapmıyor bu çalışmayı. Devletin bütün olanakları alabildiğine kullanılıyor. Sadece Cumhurbaşkanı mı bu devlet olanaklarını kullanıyor. Hayır, başbakan ve bütün bakanlar, hatta iktidar milletvekillerinin tamamı devlet olanaklarını alabildiğine kullanılıyor. Yollar bile bunlar için anında açık hale getiriliyor. Bütün bunlar da vatandaşın vicdanını rahatsız etmiyorsa, o zaman insanlıktan bahsetmek zordur.
Sadece bunlar mı vicdanı rahatsız eden noktalar, elbette değil. Cumhurbaşkanı ve başbakan yeni sistemde neler getirildiğini mi anlatıyor meydanlarda, TV’lerde. Hayır, onların derdi Kemal Kılıçtaroğlu. Kılıçtaroğlu aşağı, Kılıçtaroğlu yukarı. Kılıçtaroğlu şöyle kötü, böyle kötü. Kılıçtaroğlu korkak, Kılıçtaroğlu Fetö’cü.
Peki, oyladığımız şey KIlıçtaroğlu mu? Onu mu seçiyor vatandaş?  Kılıçtaroğlu iyi olsa ne olur, Kötü olsa ne olur? Referandum ile Kılıçtaroğlu arasında ne alaka var? Elbette bir alaka yok ama Kılıçtaroğlu Hayır’ı anlatıyor ya, Cumhurbaşkanı ve hükümet onu kötü göstererek kendi kötü anayasasını geçirmek istiyor. O ve ben kavramı üzerinden anayasa paketi oylatılıyor. Vicdanı olan vatandaş bu oyuna gelir mi? Görmez mi bu kadar basit bir oyunu? Görmesi gerekir, aksi çok kötü olacak.
Sadece bunlar mı kötü ve taraflı olanlar? Elbette değil. Ülkenin bütün TV ve gazeteleri hemen her gün Cumhurbaşkanı ve başbakanının konuşmalarını canlı yayınlıyor. Bu yetmiyor haberlerin tamamı bunların söylemlerini yayınlamakla geçiyor. Kılıçtaroğlu veya muhaliflerin sesi pek duyurulmuyor. Bilerek isteyerek yayınlanmıyor. Tarafsız yayıncılık yapmak isteyen de yayınlayamıyor. Çünkü üzerine her yoldan gidiliyor, bu kuruluşların ayakta kalmaları mümkün olmuyor. Hemen her şeye, her yere müdahale ediliyor. Korku var korku. Hükümetin üzerlerine gelmesinden korkuyorlar. Peki, vicdanlı vatandaşlar bunları da mı görmüyor?
Bir de doğu, güneydoğu meselesi var. Hükümet dediğimiz Cumhurbaşkanlığı yönetimi Kürtlerin seçilmiş temsilcilerini hapse attı. HDP’nin genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe başkanları herkes hapiste. Böyle önemli bir referandumda bunlar adına çalışacak kim kalmış? Kimse kalmadı. Bu da yetmemiş gibi seçime 3 – 4 gün kala Kürtlerin %70-80 oy aldığı yerlerde seçmenlerin oy kullanacağı seçim sandıklarının yerleri değiştirildi. Bu insanların bundan haberi yok. Yani bu değişiklik bildirilmemiş. Sadece mahalle muhtarlarının haberi var. Nasıl bilecek vatandaş? Nasıl gidecek yeni yerdeki sandık başına? Bunu da mı görmeyecek bizim vicdanlı vatandaşımız?
Yani hükümet halktan korkuyor. Halkın doğruları öğrenmesinden korkuyor. Uygulamalar da bunun için bu kadar acımasız. Oyun kandırmaca, aldatmaca üstüne kurgulanıyor. Aklı olan, kulağı duyan, gözü gören bunun gereğini yapacaktır. Bütün bunlar görülmeyecekse, bu kadar vicdanı geniş vatandaşın olduğu ülkede güzel günler görmenin zaten mümkünatı kalmamıştır.
Bu kadar baskı, bu kadar korku, bu kadar haksızlık görülmeyecekse zaten bu ülkede insanlık bitmiştir. Söz bitmiştir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder