Birçok akademisyen toplumu eleştirirken hep söylemiştir; ‘’Avrupa’da yaşayan insanların her biri ortalama 5 – 6 derneğin üyesidir. Halbuki bizde insanların çoğu dernek nedir bilmezler.
Sivil toplumun bu örgütlü hali, ülkenin demokrasisi ile yakından bağlantılıdır.’’
Bunu dinleyen olarak biz de üzülür, toplumumuzun bu duyarlılığa sahip olmasını arzu ederdik.
Sonra düşünmeye başlarız, bu ülkede insanlar neden derneklere üye olmazlar diye?
Sonra bizde de derneklerin sayısı arttı. Hemen her ilin, her ilçenin, hatta birçok köy derneği kuruldu. Bu hemşeri derneklerinin amacı dayanışma içinde olmaktı. Bunlardan bazıları gerçekten dayanışmayı, yardımlaşmayı sağladı da. Bir hemşerilerinin cenazesi olduğunda bunu ‘’ait oldukları’’ yere götürmeyi üstlendiler. Yemek verdiler vs.
Sonra değişik adlar altında birçok dernek kuruldu. Bunların çok azı amacına yönelik çalışma gösterdi. Kurulan derneklerin kimisi kumar oynatmak amacı güttü, kimisi de başka çıkar ilişkilerini sağlamak amacı güttü.
Birçoğu ise güzel amaçlar için kurulmuş olsa bile amacı doğrultusunda pek bir çaba göstermedi. Bunların bazıları yönetimdeki kişilerin çapsızlığından kaynaklansa da esas konu, halkın bu derneklere sahip çıkmamasıydı.
Elbette sivil toplum örgütü dediğimiz bu, her bir örgüte halkın büyük katılım göstermesi beklenmemeli. Dünyada da böyle bir katılım yoktur zaten. Ama bu tür dernek veya kurumların üyelerinden amaçları doğrultusunda çaba göstermeleri beklenir. Aksi durumda bu örgütlenmenin amacı sorgulanır, sorgulanmalı da.
Beylikdüzü ilçe olup da resmi törenlere sivil toplum örgütleri katılmaya başladığında, Kaymakam Yusuf Odabaş derneklerin çelenklerini toplu halde koyduruyordu. Yani bu sivil toplum örgütlerinin ismi okunmuyor, çelengini belli bir saygı duruşu gösteriminde bulundurmadan, dernekler arka arakaya çelenkleri anıta bırakıyordu.
Ben de bunun doğru olmadığı konusunda bir yazı yazdım ve bu sivil toplum örgütlerinin duyarlılıklarına saygı gösterilmesini istedim.
Kaymakam Odabaş şöyle demişti: ‘’Adam yedi kişiyi bulup bir dernek kuruyor. Maksat belli alanda sivil toplum faaliyeti yürütmek değil, bu tür yerlerde boy göstermek, kendi reklamını yapmak: Bunun için biz bunları sivil toplum örgütü olarak göremiyoruz’’ dedi.
Ben de bu tür derneklerin yanında işlevi olan sivil toplum kurumaları olduğunu, kurunun yanında yaşın da yanmaması gerektiğini söylemiştim. Sonraki törenlerde önceden kaymakamlık özel kalemine ismini yazdıran her sivil toplum örgütü çelengini, saygı duruşu yaparak anıta koydu.
Beylikdüzü ilçe olalı iki yılı geçti. Beylikdüzü’nde kurulan dernek sayısı bir hayli fazladır. Ama bunlar ne işe yarıyor doğrusu pek bilinmiyor.
Bunların birçoğu Kaymakam Yusuf Odabaş’ın dediği gibi, belli makamlardaki kişilerle görüşebilmek, bu kurumlarda işlerini görebilmek için dernek kurmuşlar, sivil toplum örgütü diye geçiniyorlar. Yaşadıkları kentin sorunları ile pek ilgili değillerdir. Belediyenin verdiği yemek veya kahvaltıda boy gösteririler. Belediyenin yanında, yandaş bir sivil toplum örgütü görüntüsü verirler.
Sivil toplum örgütü elbette belediyeden destek görecektir. Ama bu desteği kişisel olarak değil, derneğin varsa, toplumsal amacını gerçekleştirmek doğrultusunda kullanmalıdır. Mesela bir Kader Mahkumları Derneği var. Her yıl binlerce kitap toplar ve hapishanelere, mahkumlara gönderir. Sessiz sedasız işlevini gerçekleştirir.
Bir de bazı kişiler vardır ki belediyenin yaveri gibidirler. Hep aynı kişiler, aynı toplantılarda boy gösterirler. Başka kimse yokmuş gibi her yere bu kişiler seçilir.
Belki kamu yöneticilerinin işine gelir bu durum. Kendine yakın kişilerin her yerde olmasından memnun kalırlar. Ama inanın bu durum kimseye hayır getirmiyor, o resmi kurumun başındakilere de. Bu sivil toplum örgütü yöneticileri gittikleri yerlerde saygı ve ilgi de görüyorlardır. Ama bunu hak ettiklerini kimse söyleyemez.
Şimdi Beylikdüzü’ndeki bu dernekler iki platform olarak örgütlendiler. Biri ‘’Sivil İnsiyatif’’ adını almış, diğeri, ‘’Sivil toplum Gönüllüleri Platformu’’.
Ben Beylikdüzü ve ülke geneli ile ilgili iki öneri sundum. Beylikdüzü ile ilgili olan ‘’Çok geç olmadan Yeşil Vadi Yeşil olmalıdır’’ idi. Bence Beylikdüzü’nün de, bütün bölgenin de bu projeye çok ihtiyacı var.
Ve asıl olan, bu proje için yakında çok geç kalınmış olacak. Çünkü bu alan elden gidiyor.
Diğer önerim trafikte verdiğimiz kurbanlarla ilgiliydi ve bu konuda bir seferberlik başlatılması ile ilgiliydi.
Beylikdüzü’nün bu güzide sivil toplum örgütlerinden çıt çıkmadı maşallah. Beylikdüzü onlar için ne kadar önemli çok belli oluyor. Sanırım bunların bazıları sadece belediyenin duyarlı olduğu konularla ilgileniyorlar.
Hüseyin Şengül geçen hafta bu sivil toplum örgütlerine hitaben bir yazı yazdı. Yılan hikayesine, hatta seçmen avlama hamlesi olarak kullanılan, Beylikdüzü’ne metrobüsün gelmesi için bir kampanya başlattı, ‘’metrobüsümü istiyorum’’.
Buradan da bu örgütlere seslendi; ‘’Ya sahip çıkın, ya da susun’’ dedi.
Ben de, bunlar zaten hep susuyor, sesi çıkmayan sivil toplum örgütlerine susun demek neye yarar diye düşünmeden edemedim.
Sivil Toplum örgütü denen derneklerin hali bu ise halk neden bunlara ilgi göstersin?
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder