BEN BİR ÇINAR AĞACIYIM TAKSİM GEZİ PARKINDA
Hükümetin, İstanbul Gezi parkında yapmak istediği Topçu kışlası dolaysıyla halkın önemli bir kesiminde oluşan tepki, orada yol çalışması nedeniyle bir - iki ağacın dozerlerle çıkarılması ile bardağı taşıran son damla oldu.
Hükümetin toplumun hassasiyetlerini pek dikkate almadan birtakım uygulamalar yapması insanların içten içe tepkilerini büyütüyordu. En son Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''iki sarhoşun yaptığı yasaya saygı duyuyorsunuz da, neden Allahın yasalarına karşı çıkıyorsunuz'' sözü de toplumun önemli bir kesiminin hassasiyetini öne çıkarmıştı.
Başbakan bu sözü ile, Türkiye Cumhuriyeti yasalarını yapan Atatürk ve İnönü'yü hedef almıştı. Her ne kadar AKP'den farklı açıklamalar geldiyse de burada mızrak çuvala sığmadı.
Toplumun bu kesimi ''Türkiye'nin çizgi değiştirdiğini anladı ve artık seslerini çıkarmaları gerektiğini'' düşünmeye başladı.
Taksimde onlarca ağaç çıkarıldı ve taşındı ama iki ağaç çıkarılmadı, dozerlerle kökünden sökülüp atılmak istendi. İst. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu ağaçlar için ''arkadaşlar bu ağaçları değersiz bulmuş'' dedi.
İşte bu iki ''değersiz ağaç'' önce çevrecileri bu alana topladı. Sonra yukarıda yazdığım hassasiyetleri öne çıkmış bütün İstanbulluları buraya topladı. Ve iki ağacın çıkardığı sese bütün dünya kulak verdi. Çıkan sesler kartopu gibi, ses topu oldu ve hükümete doğru patladı.
Bu süreçte polisin kendi vatandaşına karşı uyguladığı aşırı şiddete tanık olduk. Birileri bu şekilde talimat vermişti ki polis bu şiddeti uyguladı. Ardından bizatihi başbakanın ''polis orantısız güç kullanmış olabilir. Bununla ilgili gereken yapılır'' demesi kimse için bir şey ifade etmedi.
Gezi protestosu toplumun değişik kesimlerini bir araya getirdi. Bazı ilginç birlikteliklerin yaşanmasını sağladı. AKP barış ve çözüm sürecini yürütürken Abdullah Öcalan ve BDP ile birlikte hareket ediyordu. Diğer taraftan da bu iki siyasi gruba tepkiler vardı. Hele akil insanlar toplantılarında AKP'liler ve Kürtler birlikte lanetleniyordu.
Oysa Gezi protestosunda kitlelere güç veren en büyük hareketlerden biri BDP'li Sırrı Süreyya Önder'İn kendini dozerin önüne atmasıydı. Önder bu davranışı ile fiziki olarak yaralandı ama kitleleri cesaretlendirdi. Ve BDP'liler bu eylemde anti AKP'ller safında yer aldı. Burada, protestocu ulusalcı kesimden kimse bunların Kürtlüklerinden rahatsız olmadı.
Bu tür durumlarda sapla samanın birbirine karıştığı durumlar da sıkça yaşanır. Ve bu durumu lehlerine çevirip (ucuz) kahraman olmak isteyen birileri de çıkar.
1 Haziran akşamı saat 20 - 24 arasında Beylikdüzü'nde, Bizimkent'te bir yaza merhaba şenliği düzenlenmişti. Bu aylar önce organize olunmuş, stant, ses , ışık şirketiyle anlaşmalar yapılmış, sanatçılarla ve şirketlerle sözleşmeler yapılmıştı. Şirketler stantlarını kurmuş, geleneksel 3. Bizimkent Şenliği başlamak üzeredir. Birileri bu şenliğin iptalini istemektedir. İptali isteyenlerin hemen hiçbiri Taksim'e gitmemiş, gitmeyecek olan insanlardır. Bunlar, ''Taksim'de bu olaylar yaşanırken siz burada eğleniyorsunuz'' diye tepki göstererek kendilerini Taksim'in hamisi gibi gösteriyorlar.
Halbuki bu etkinlikten Taksim'e selam gönderiliyor, Taksim'de doğaya yönelik ağaç kesimi ve insan hak ve özgürlüklerine yönelik her türlü baskı protesto ediliyor. İnsanların bu protestolarına saygı duyulduğu vurgulanıyordu.
Ve bu ucuz kahramanlık peşindeki birkaç kişi, çoğu 9 - 10 yaşında çocuk ve bazı vatandaşları toplayarak 50- 60 kişi ile bu etkinlik alanında bir yürüyüş yaparak bu etkinliğin son bulmasını istiyor ve bunun için her türlü provokasyona başvuruyordu.
Burada bu provokasyonculara uyulsa, karşı çıkılsa, yaptıklarının ucuz kahramanlık olduğu söylense etkinlik alanında müzik dinlemeye gelmiş binlerce insan mağdur olacak ve birçok olumsuzluk yaşanacaktı. Provokasyoncuların oyununa gelmemek için gece son buldu. Ama onlarca insan da gelerek bu duruma tepki gösterdi.
Toplum duygusal davrandığından o anda bütün bunlar sorgulanamıyor. Madem bu kadar duyarlısın, Taksim direnişinin bugün 5. günü, neden sen orada değilsin de burada, sitenin içinde onların sırtından nemalanmak istiyorsun?
Bir beş gün daha geçse direnişte sen ve senin gibiler oraya gitmeyecek. O halde bu sahte kahramanlık ne için?
Sonra ülkede kan gövdeyi götürmemiş, Taksimde doğaya sahip çıkma eyleminde insanlar zor anlar yaşıyor diye bütün ülkenin yas tutması niye? Bununla ne kazanılacağı hesaplanıyor?
Söyleyeceğin söz varsa işte ayağına mikrofon gelmiş, neden herkes duygu ve düşüncesini buradan dile getirmiyor da, getirenlere de engel olunmak isteniyor?
İşte bu tür basitlikler yapmak ve şiddet yanlısı olmak, aklı kullanmadan duyguları kullanarak bir şeyler yapmak toplumu ileriye götürmez ve bu topluma hiç bir şey kazandırmaz. Sadece toplumu bu provokatörlerin oyuncağı haline getirir. Başıbozukluk sağlar.
Toplumumuzda güzel gelişmeler de yaşanıyor. Bu güzel gelişmeleri bir kaç provokasyoncunun malzemesi haline getirmeye fırsat vermemek lazımdır.
Güzel günleri bunlara kurban etmeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder