Türk Toraks
Derneği tarafından yapılan açıklamaya göre Türkiye’nin havası komple kirliymiş.
Havası temiz tek il Rize kalmış. İstanbul’da havası en kirli ilçeler Esenyurt,
Göztepe ve Aksaray semtiymiş.
Esenyurt,
Beylikdüzü’nün yanı başında olan bir yerleşim bölgesi. Yani biz Beylikdüzü’nde
oturanları yakından ilgilendiriyor. Bana ne Esenyurt’tan deme şansımız yok.
Esenyurt’ta sigara içilse dumanı Beylikdüzü’ne geliyor. Biz sadece beton
kirliliği var sanıyorduk, meğer hava alınamaz duruma gelmiş. O kadar gökdelen
yapıldı ki, burada yaşayanların arabalarını bu yollar kaldırmaz. Bunlar yerin
üstünde olanlar, bir de yerin altı var tabii. Buranın pisliğini hangi
kanalizasyon taşıyacak? Ambarlı arıtma tesisi şimdiden SOS veriyor. Yarın pis
kokular bütün bölgeyi saracak.
Kaldı ki
bütün Türkiye’nin havası kirlenmiş. Ama bizim toplum bununla pek ilgilenmiyor.
Bir
zamanlar İstanbul’un havası çok kirli idi. Henüz doğalgaz kullanımı
başlamamıştı. Koca İstanbul kalitesiz kömürle ısınıyordu. Çıkan bol kükürtlü
duman havayı solunamaz hale getirirdi. Sonra evlerde ısınma amaçlı doğalgaz yaygın
olarak kullanılmaya başlandı. Sanayi kuruluşları doğalgazı kullandı da bu hava
kirliliği azaldı. Bir zamanlar Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’un
havasının kendisinin belediye başkanı olmadan çok kirli olduğunu ve kendi
döneminde İstanbul’un havasının temizlenmesi ile övünürdü.
O
tarihten bu yana Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’u ve 2002 den bu yana da tüm
Türkiye’yi yönetir oldu. İstanbul’la birlikte bütün ülkenin havası kirlenmiş.
Tek temiz il Rize kalmış. Şimdi oranın da havası kirlenecek. Zira zor ulaşılan
yaylalara bu hükümet yol yapıyor. Ağaç demiyor, dere demiyor hepsi yok oluyor.
Kolay ulaşılamayan yerlere kolay ulaşılır olacak ve insanın kolay ulaştığı her
yer kirlenecek. Ağacı doğası yok olan yerin havasının temiz kalması mümkün
değildir.
Nedir bu
Türk Toraks Derneği? Amacı nedir? Neler yapar da bu konularda ahkam kesiyor? Ve
neye dayanarak, neyi ölçüm yaparak bu sonuca varıyor derseniz, kısaca yazalım.
Türk
Toraks Derneği soluduğumuz havayı ölçen bir sivil toplum kuruluşudur. Göğüs
ve Solunum yolu uzmanı doktorların
kurduğu bir dernektir. Yani solunum yetmezliğini ölçerler. Nerede rahat nefes
alınır, nerede hava kirliliği artmış ve yaşanamaz durumuna gelmiş bunu da
araştırırlar. Yani işleri insanın rahat nefes alması ile ilgili.
Bu
değerleri de dünya sağlık örgütünün belirlediği verilere dayanarak açıklarlar.
Türk Toraks Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Fuat Kalyoncu, “Dünya Sağlık
Örgütü’nün ‘görünmez katil’ olarak tanımladığı ve dünyada her yıl 7 milyondan
fazla kişinin ölümüne yol açan bu sorunun tanınmasını ve bu sayede her an
soluduğumuz zehirli havanın artık son bulmasını istiyoruz” dedi.
Karadeniz bölgesi Türkiye’nin en yeşil bölgesidir. Havası da en temiz
yerlerin başında gelirdi. Ancak gözüken odur ki, oraların da havası büyük
ölçüde kirlenmiş. Nasıl kirlenmesin ki biz devlet olarak yeşile, güzel doğaya
düşmanca davranıyoruz. Toplum olarak da güzel doğayı çok sevdiğimiz söylenemez.
Devlet, nerede güzellik var orayı zengin birilerine satmaktan, orayı maden
arama uğruna talan etmekten çekinmediğini her fırsatta bize göstermekten
çekinmedi. Artvin Carettepe’de yapılanlar bunun son örneğidir. O güzelim doğaya
dozerler girdi, halkın direnmesine rağmen doğa yağmalanmaktan kurtulamadı.
İnsanımız da doğaya pek duyarlı davranmaz. Millet olarak piknik yapmayı çok
severiz. Mangallar yakar yer, içeriz. Ama bütün atıklarımızı orada bırakır
geliriz. Poşetlerimiz, yediklerimizden arta kalanları hep orada bırakırız.
Kimse çevreye özen göstermez, kendi atığını temizlemez. Temizleyene de çok hoş
bakılmaz. Bu millet doğaya alabildiğine hoyrat davranır. Çoğu kez mangal
yakayım derken koca ormanı yakar da dönüp bakmaz.
Devlet ve millet bu anlayışta iken bu ülkenin havası nasıl temiz kalır.
Havayı temizleyecek orman azaldıkça elbette havamız da kirlenecek.
İstanbul’a ha bire çevre yollar yaparız. Boğaz üzerine 3. Köprü yapmakla
övünürüz. Dünyanın en büyük hava limanını yapmakla övünürüz. Ama bu yolların
neyi yok ettiği ile pek ilgilenmeyiz. İlgileneni, bu yağmacılığa karşı
çıkanları hain ilan ederiz.
Çünkü inşaat yapmayı, yol yapmayı medeniyet sayarız. Ama doğaya sahip
çıkmayı hainlik ilan ederiz.
Sonra makamı en büyüğümüz çıkar “biz İstanbul’a ihanet ettik. Bunun
sorumlusu da benim” der. Ama bu toplumun gıkı bile çıkamaz.
Oysa bir olumsuzluktan sorumlu olanların hesap vermesi gerekir. Gerekir ki,
sonra birileri tekrar benzer olumsuzluklar yaşatmasın topluma.
Ama biz sadece kendi kendimizi kandırmakla meşgulüz. Ne kimse yaptığından
pişmandır. Ne de bunu anlayacak bir toplum vardır.
Yarın yaşanmaz hale gelecek bu güzelim ülkede. Nefes alamayacağız. Bütün
ülke bizim olsa neye yarar. Çocuklarımız, torunlarımız ne olacak? Onlar nasıl
yaşayacak?
Biz çocuklarımızı düşünmeyecek kadar bencil bir toplumuz?
Ben bu yazıyı yazarken Cumhurbaşkanımız Bayburt’ta konuşuyordu; “Bayburt
bizi seviyor, biz de Bayburt’u. Bayburt işini bilir. 2019 da Cumhurbaşkanlığı
seçimleri için köylere kadar dolaşın ve güçlü şekilde beni seçin. Allah razı
olsun” diyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder