17
Aralık'ta başlayan yolsuzluk soruşturmasının ardından, hükümet cemaat çekişmesi
diye başlayan kavga büyük bir savaşa dönüşerek, büyümeye devam ediyor. Ve bu
savaşın geldiği boyut, gelecekte
yaşanacağı öngörülenler gerçekten insanı endişeye sevk ediyor.
Bazı
kaynaklara göre bu savaş yeni başladı. Ve aslında hem hükümeti hem de cemaati
bitiriyor. Ancak bu iki kesim ağır yaralar alırken Türkiye de ağır yara alıyor.
Ve elbette bu savaşın bedelini bu ülkede yaşayanlar en ağır şekilde
ödeyecektir. İşte beni de, bu tehlikeyi gören herkesi de endişeye sevk eden bu
durumdur.
Türkiye
ekonomisi kendini toparlamış, dış borcu kalmamış, parasının değeri düşmeyen ve
iyi kötü belli bir yaşam standardı oluşmuştu. Ancak bu savaşın yayılması ile
birlikte ekonomi her açıdan kötü gitmeye başladı. Ülkenin de, hükümetin de
itibarı hızla irtifa kaybediyor. Şimdi seçim sürecine girildiği için
ekonomideki bu irtifa kaybı henüz halka, günlük yaşama yeterince yansımadı. 30
Mart seçimlerinden sonra hayatın her alanına ardı ardına zamlar gelecek.
Borçları olanın borcu birden bire kabaracak. Ekonomideki canlılık iyice
düşecek. Belki mal arzlarında düşme,buna paralel olarak fiyatlarda artış, borç
verenlerin ani olarak borçları hemen geri isteyeceği bir süreç yaşayacağız.
Bu
savaşta birçok el var gibi gözüküyor. Birileri bu ateşin altına ha bire odun
atıyor. Herkesin bir hesabı var ve
bunları anlamak belki bir ölçüde mümkün. Esas anlaşılmayan husus bu hükümetin
de bu ateşin altına odun atmaya devam etmesidir.
Cemaat
dahil herkes bu ülkeyi karıştırıyor olabilir. Bu savaşta herkesin bir hesabı
vardır ve buna göre tavır belirliyor, buna göre piyonlar oynatılıyor. Ama
bilinmesi gereken şey, bu savaşta kaybedeceklerin başında hükümetin geleceğidir.
Bu
savaşın bedelini bu halk ödeyecekse, bu ülkenin hükümeti buradan başarı
sağlayamaz, kazançlı çıkamaz.
Peki
bunu birçok kesim, kişi görüyor da hükümet neden görmüyor?
Başbakan
halen aynı hırs ve gururla savaşmaya kararlı görünüyor. Hiç kimse yok mu bu
endişeleri kendisiyle paylaşacak? Bu gemi su almaya devam ederken bu kaptan bu
işten nasıl kazançlı çıkacak? Bu kaptan bu haliyle, gemiyi su alma noktasına
getiren kararlarıyla bu gemiyi kurtaramayacağını görmüyor mu? Etrafında bunu
görecek kimse yok mu?
Önümüzdeki
yerel seçimlerde kimin ne kadar oy aldığının çok da fazla önemli olmayacağı bir
süreç yaşıyoruz. Ülkenin huzuru bozuluyor. Coğrafyamızda yaşanan karmaşa
Türkiye'yi de hızla içine alıyor. Ve bizim kaptanlar gemiyi tam yol bu
karmaşanın içine sürüyor.
Halen
ülkemizden tırlar ve otobüsler çevre ülkelere silah taşıyor. Türkiye yanlış dış
politikasından vazgeçmiyor. Hükümet kendi valileri aracılığıyla, halen "bu
tırlarda insani yardım malzemesi vardı" hikayesini anlatmaya çalışıyor.
Buna inananların olduğunu gerçekten düşünüyorlar mı bilmiyorum.
Bu
ortamda hükümet halen yasalarla oynamaya, yasaları kuşa çevirme hareketine,
toplumun duyarlı kesimlerini dikkate almamaya devam ediyor. Halen "ben
yaparım olur, kimse de buna karşı çıkamaz" anlayışında.
Halbuki
bu durumlarda aklı başında iktidarlar, istemese bile daha demokrat davranmaya,
kitleleri daha çok kucaklamaya çalışırlar. Bizdeki çözüm yolu da budur. İktidar
toplumu daha çok dikkate almalı, gerginliği azaltacak şekilde yasalar
hazırlanmalı, özgürlükleri kısıtlamak yerine genişleten yasalar üzerinde
çalışılmalıdır.
Mesela
internet ile ilgili çalışma bu dönemde hiç yoktan yaratılan bir meseledir.
Benim gibi birçok kişi bu sosyal medyanın içinde bulunduğu durumdan
şikayetçidir. Gerçekten bu facebook'ta yaşananlar, küfürler ve yalan yanlış
bilgilerden oluşan çamur ortamından rahatsız olmamak mümkün değildir. Normal bir ortamda bu alanı en geniş kesimin
ve elbette işin uzmanlarının katılacağı çalışmalarla bu alanın düzenlenmesi
gerekmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz ortamda üzerinde çalışılacak bir yasa değildir.
Zaten
hükümet buradaki çirkinlik ve haksızlıkları gidermek için bu alanı düzenlemek
derdinde gözükmüyor. Hükümet kendisiyle ilgili olumsuz haberlerin hızla
yayılmasını engellemek için bu dönemde bu işe soyundu. Diğer konularda da
doğruyu yapmak yerine kendi işine yarayacağını düşünerek birçok şeye soyunduğu
için bu yanlışlar ve yanlış zamanlama sorunları yaşanıyor.
Bunun
gibi birçok konuda hükümet kendi tavrını, yaklaşımını, yaptıklarını gözden
geçirmeli ve daha demokrat, daha hoşgörülü, daha az gerginlik yaratan bir ortam
yaratmalıdır. Hükümetler meydan okumazlar. Tüm tepkilerin dile getirileceği
meydanlar yaratırlar. Yoksa bu toplumun gazı giderilemez ve patlamalar olur.
Bu
toplum da, dünya da tümden kör, sağır ve aptal değildir. Onları böyle görmek
çok da akıllılık sayılmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder