19 Ocak 2014 Pazar

ENDİŞE DUYMAMAK MÜMKÜN DEĞİL

17 Aralık'ta başlayan yolsuzluk soruşturmasının ardından, hükümet cemaat çekişmesi diye başlayan kavga büyük bir savaşa dönüşerek, büyümeye devam ediyor. Ve bu savaşın geldiği boyut,  gelecekte yaşanacağı öngörülenler gerçekten insanı endişeye sevk ediyor.
Bazı kaynaklara göre bu savaş yeni başladı. Ve aslında hem hükümeti hem de cemaati bitiriyor. Ancak bu iki kesim ağır yaralar alırken Türkiye de ağır yara alıyor. Ve elbette bu savaşın bedelini bu ülkede yaşayanlar en ağır şekilde ödeyecektir. İşte beni de, bu tehlikeyi gören herkesi de endişeye sevk eden bu durumdur.
Türkiye ekonomisi kendini toparlamış, dış borcu kalmamış, parasının değeri düşmeyen ve iyi kötü belli bir yaşam standardı oluşmuştu. Ancak bu savaşın yayılması ile birlikte ekonomi her açıdan kötü gitmeye başladı. Ülkenin de, hükümetin de itibarı hızla irtifa kaybediyor. Şimdi seçim sürecine girildiği için ekonomideki bu irtifa kaybı henüz halka, günlük yaşama yeterince yansımadı. 30 Mart seçimlerinden sonra hayatın her alanına ardı ardına zamlar gelecek. Borçları olanın borcu birden bire kabaracak. Ekonomideki canlılık iyice düşecek. Belki mal arzlarında düşme,buna paralel olarak fiyatlarda artış, borç verenlerin ani olarak borçları hemen geri isteyeceği bir süreç yaşayacağız.
Bu savaşta birçok el var gibi gözüküyor. Birileri bu ateşin altına ha bire odun atıyor.  Herkesin bir hesabı var ve bunları anlamak belki bir ölçüde mümkün. Esas anlaşılmayan husus bu hükümetin de bu ateşin altına odun atmaya devam etmesidir.
Cemaat dahil herkes bu ülkeyi karıştırıyor olabilir. Bu savaşta herkesin bir hesabı vardır ve buna göre tavır belirliyor, buna göre piyonlar oynatılıyor. Ama bilinmesi gereken şey, bu savaşta kaybedeceklerin başında hükümetin geleceğidir.
Bu savaşın bedelini bu halk ödeyecekse, bu ülkenin hükümeti buradan başarı sağlayamaz, kazançlı çıkamaz.
Peki bunu birçok kesim, kişi görüyor da hükümet neden görmüyor?
Başbakan halen aynı hırs ve gururla savaşmaya kararlı görünüyor. Hiç kimse yok mu bu endişeleri kendisiyle paylaşacak? Bu gemi su almaya devam ederken bu kaptan bu işten nasıl kazançlı çıkacak? Bu kaptan bu haliyle, gemiyi su alma noktasına getiren kararlarıyla bu gemiyi kurtaramayacağını görmüyor mu? Etrafında bunu görecek kimse yok mu?  
Önümüzdeki yerel seçimlerde kimin ne kadar oy aldığının çok da fazla önemli olmayacağı bir süreç yaşıyoruz. Ülkenin huzuru bozuluyor. Coğrafyamızda yaşanan karmaşa Türkiye'yi de hızla içine alıyor. Ve bizim kaptanlar gemiyi tam yol bu karmaşanın içine sürüyor.
Halen ülkemizden tırlar ve otobüsler çevre ülkelere silah taşıyor. Türkiye yanlış dış politikasından vazgeçmiyor. Hükümet kendi valileri aracılığıyla, halen "bu tırlarda insani yardım malzemesi vardı" hikayesini anlatmaya çalışıyor. Buna inananların olduğunu gerçekten düşünüyorlar mı bilmiyorum.
Bu ortamda hükümet halen yasalarla oynamaya, yasaları kuşa çevirme hareketine, toplumun duyarlı kesimlerini dikkate almamaya devam ediyor. Halen "ben yaparım olur, kimse de buna karşı çıkamaz" anlayışında.
Halbuki bu durumlarda aklı başında iktidarlar, istemese bile daha demokrat davranmaya, kitleleri daha çok kucaklamaya çalışırlar. Bizdeki çözüm yolu da budur. İktidar toplumu daha çok dikkate almalı, gerginliği azaltacak şekilde yasalar hazırlanmalı, özgürlükleri kısıtlamak yerine genişleten yasalar üzerinde çalışılmalıdır.
Mesela internet ile ilgili çalışma bu dönemde hiç yoktan yaratılan bir meseledir. Benim gibi birçok kişi bu sosyal medyanın içinde bulunduğu durumdan şikayetçidir. Gerçekten bu facebook'ta yaşananlar, küfürler ve yalan yanlış bilgilerden oluşan çamur ortamından rahatsız olmamak mümkün değildir.  Normal bir ortamda bu alanı en geniş kesimin ve elbette işin uzmanlarının katılacağı çalışmalarla bu alanın düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz ortamda üzerinde  çalışılacak bir yasa değildir.
Zaten hükümet buradaki çirkinlik ve haksızlıkları gidermek için bu alanı düzenlemek derdinde gözükmüyor. Hükümet kendisiyle ilgili olumsuz haberlerin hızla yayılmasını engellemek için bu dönemde bu işe soyundu. Diğer konularda da doğruyu yapmak yerine kendi işine yarayacağını düşünerek birçok şeye soyunduğu için bu yanlışlar ve yanlış zamanlama sorunları yaşanıyor.
Bunun gibi birçok konuda hükümet kendi tavrını, yaklaşımını, yaptıklarını gözden geçirmeli ve daha demokrat, daha hoşgörülü, daha az gerginlik yaratan bir ortam yaratmalıdır. Hükümetler meydan okumazlar. Tüm tepkilerin dile getirileceği meydanlar yaratırlar. Yoksa bu toplumun gazı giderilemez ve patlamalar olur.

Bu toplum da, dünya da tümden kör, sağır ve aptal değildir. Onları böyle görmek çok da akıllılık sayılmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder