5 Ocak 2014 Pazar

OYNANAN OYUNLAR HÜKÜMETİ DE YARGIYI DA BİTİRDİ

Hükümet toplum katmanlarını olayların içine katma konusunda oldukça becerikli davranıyor. Düne kadar bugünkü "paralel devletçi" cemaatle ilişkileri iyi yürüttü. Kendisine vesayet olarak gördüğü orduyu, silahlı kuvvetleri "bu kesimin savcısı, hakimi ve polisi" ile itibarsızlaştırmayı becerdi.
Bunu yaparken de toplumun ilerici, demokrat kesimlerini de yanına aldı zira bu kesimler zaten derin devletin asker kanadından da oldukça şikayetçiydi. Devletin üstünde yer alan bu kesimin uygulamaları insanlara ve topluma olmadık oyunlar oynuyor ve haksızlık ve hukuksuzluk yapıyordu. Onun için hükümet o zaman toplumun bu kesiminden de iyi bir destek almayı başarmıştı. Ayrıca bu vesayeti kaldırmak bu kesimlerin hepsi için de doğruydu.
Şimdi hükümetin askeri vesayet sorunu kalmadı.  Yürütmede etkinliği iyice artan ve hükümetin rahatsızlığına neden olan güç el değiştirdi. Bugüne kadar işbirliği yaptığı "cemaat" e bağlı güçler hükümeti yakından takibe almış, ellerine güçlü belgeler geçirmişlerdi. Bunun için hükümet bu kesimin ipini çekmenin zamanının geldiğini düşünmeye başladı. Bunu yaparken cemaat güçlerini mümkün mertebe ürkütmemeye de özen gösterdi. Zira başına yeni dertler açmak istemiyordu.
Cemaatle mücadeleye onun can damarı olan dershaneleri "dönüştürme" projesi ile başlamak istedi. Hedef dershane sorununu çözmek değildi. Zira ülkenin eğitim durumu ve ortadaki sorunlar dershaneleri kaldırmaya müsait değildi. Ama kendi geleceğine tehlike olarak gördüğü grubu yok etmenin ilk ayağı olarak bunu gördüğü için bu projeden vazgeçmek istemedi, bunu zorladı.
Cemaat grubu bu oyunu gördü ve elindeki kozları sahneye  koymaya başladı. Hükümetin manevrası ile canının yanacağını gören cemaat hükümetin canını yakmayı hedefledi ve bunu başardı. Bunu başardı ama ortaya çok da büyük sorunlar çıktı. Öyle patlamalar yaşandı ki bunu ülkenin en ücra köşesindeki vatandaş da duydu, bütün dünya da.
Birincisi, işin içine yolsuzluk girdi. Bunun savunulacak veya hükümetin savunmaya çalıştığı şekliyle komplo ile açıklanacak yanı olamazdı. Zira çıkan kötü kokuları kapatmak mümkün olmuyordu. Tamam çıkan sesi cemaatin çıkardığını herkes anladı ama ortaya çıkan koku da hükümete mensup kişilerden ve yakınlarından geliyordu.
Onun için bu fazla savunulamadı veya tutturulamadı. Bunun yerine gecikmeli istifalar geldi. Şimdi de "biz yolsuzluğa bulaşanları içimizden temizledik" savunmaları başladı. Ama her şey için geç kalınmıştı.
İşin bir başka boyutu bununla yakından ilgiliydi. Hatay Kırıkhan'da bir ihbar sonucu durdurulan tır ile ilgili yaşandı. Yine hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışan bu grup hükümeti dış alanda da zor duruma düşürdü. Savcı tır ı aramak istedi. Tır da bulunan MİT mensupları aratmadı. Polis ve Jandarma savcıyı takmadı.
Hükümet," tır da Suriye'deki Türkmenlere giden insani yardım malzemesi var" diyor ama kimse bunu yemiyor. Zira insani yardım malzemesini saklamanın gizlemenin gerekçesi olamaz. Üstelik hukuk aramak istiyor, hükümet inadına aratmam diyorsa kimse burada iyi niyetli bir yardım olduğuna inanmaz.  Bu vesileyle hükümetin bir kez daha hukuku takmadığı ortaya çıkmış oldu.
her iki olayda da görüldü ki, ne hükümet hukuki sınırlar içinde bir şey yapmak istemiş. Ne de bugüne kadar onun yanında yer alan cemaat. Her ikisi de işine geldiği yerde  ve biçimde kullanmak üzere hukuku kullanıyor.
Bunun en güzel örneğini de hükümetin başı olan Başbakan yaşattı. Dün Ergenekon davalarının savcısı olduğunu söyleyen Başbakan(ki bu davaların doğruluğuna ne kadar çok güvendiğini gösteriyordu. Ya da bu davaların ne kadar çok işine yaradığını) bugün güç dengeleri değişti, cemaat yerine toplumun başka bir kesiminin desteğine ihtiyaç duyduğundan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun "bu davalarda yeniden yargılanma süreci başlamalı" önerisine sıcak baktı." Bununla ilgili çalışmalar bitmek üzere" diye açıklama yaptı.
Bütün bunlar hükümet tarafından iyi hesaplanarak atılan siyasi adımlar. Hükümet bu taktikleri iyi oynuyor denilebilir. Ama hükümet demokratik hukuk devletini iyi yönetiyor denemez. Bu ülkede ne demokrasi uygulanıyor, ne de hukuk. Hepsi alt üst edilmiş durumda. Kimsenin (özellikle hükümetin) hukuku takmadığı olağanüstü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Herkes hukuku kendine göre eğip bükmektedir.
 Ne yolsuzluklar çuvala sığıyor, ne hukuksuzluklar çuvala sığıyor. Hükümetin cemaatle mücadelesini bu hukuk çerçevesinde savunmak hiçbir şekilde mümkün değildir.

Ne bu kavga hukuk içinde ve hukuk için yapılıyor, ne de karşı mücadele.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder