TBMM’sinde anayasa değişiklik
tasarısı görüşülürken yaşananlarla ilgili yazdığım bir yazımda endişelerimi
dile getirmiştim. Meclis bu kadar karışır, hakaret, küfür kavga bu boyutta
yaşanıyorsa, bu değişiklik halka gittiğinde, referandum döneminde yaşanabilecek
olaylara dikkat çekmiştim. Zira halkın da anayasayı, kanunları çiğneyip açık oy
kullanması istenirse, buna tevessül edilirse veya halkı aldatmak için dürüst
olmayan, ahlaka uymayan söylemler gelişirse yaşanacakları düşünmek dahi
istemiyorum demiştim.
Şimdi o
süreç, yaşanan onca sorunla birlikte sona erdi. Nisan ayının bilmem kaçıncı
pazarında halk sandığa gidecek ve bu değişiklikle ilgili fikrini beyan edecek.
Beyan edecek
ama daha şimdiden belden aşağı vurmalar başladı. “Evet” çalışması yapmak
serbest, “Evet” i her türlü dile getirebilirsin ama iş “hayır” a gelince orda
sorun var. Hem de cana kastedecek, “hayır” çalışmasını yapanları gözaltına alma
noktasına varan bir sorun.
Bunu işgüzar
yetkili ve görevliler yapıyor diye düşünüyorduk. Zira vapurda “hayır”la ilgili
şarkı söyleyen gençleri polis gözaltına almak istedi. Bu pek hoş bir şey değil.
Üstelik ne kanuna uygun ne de ahlaka.
Daha
şimdiden İst. Maltepe CHP Gençlik Kolları üyesi HAYIR afişlerini astıktan sonra
silahlı saldırı sonucu yaralandı. İnşallah bu ilk ve son olur.
Bir süredir
sosyal medyada bazı Ak Parti il, ilçe yöneticileri; şunlar, şunlar “Hayır”
diyor, o halde bizler “EVET” diyeceğiz diyorlardı. Bu çok basit bir oyun,
içinde fikir olmayan, basit bir algı çalışması. Sizin bu konuda “evet”in iyi
yönlerini anlatacak fikriniz yok, şunlar hayır dedi diye siz evet
diyeceksiniz. Bu gerçekten size ne kadar
doğru geliyor?
Ama şimdi
Sayın Başbakan Binali Yıldırım çıktı açık açık bel altı vuruyor. Diyor ki; “CHP,
PKK-HDP ile aynı çizgide, ikisi de yan yana gelmiş hayır kampanyası yapıyor.
Bölücülerle birlikte olmak Atatürk’ün, İnünü’nün partisine yakışmıyor.”
Sayın
Başbakan bu Atatürk’ün CHP’sine yakışmıyor da, senin yaptığın bu ülkenin
Başbakanına yakışıyor mu? Atatürk’ü burada işinize geldiği için kullanıyorsunuz
da yüzlerce yerde de onun yaptıklarının tersini yapıyorsunuz. Onları sevenleri,
Atatürk’ü küçümsüyorsunuz.
Tabii CHP de
hemen buna haklı bir cevap verdi. Bence çok da yerinde bir soru ile. CHP dedi
ki, “Abdullah Öcalan’ın mektubunu Diyarbakır’da biz mi okuttuk?
PKK ile
çözüm sürecini biz mi yürüttük?”
Şimdi aklı
ve vicdanı olan herkesin bu sorulara cevap vermesi gerekir. Hakikaten bu ülkede
yaşananları bu halk unutuyor olabilir. Ama azıcık vicdanı olan, azıcık yüreğinde
Allah korkusu taşıyan ve birazcık da aklı olan bir insan yaşananları unutabilir
mi?
‘Efendim
onlar ülkenin çok önemli bir sorununu çözmeye çalışıyordu ama PKK sözünde
durmadı’ diyebilirsiniz.
İyi de çözüm
süreci denen o dönemde hükümet ve yönetenler PKK’ya ne taahhüt etmişlerdi de
PKK bu süreçte silah bırakacaktı. Öyle ya, yetkililer bu süreçle ilgili bize
sadece “PKK silahları gömecek ve dağdan inecek veya ülkeyi terk edecek”
diyorlardı.
PKK bu
süreçte hiçbir şey elde etmeyecekse bu sürece niçin evet desindi, diye sormak
gerekir. Bu konuda görüşmeler olduğuna göre onların beklediği bazı şeyler vardı
ve burada anlaşılamadı. Gerçi bu süreç doğru yürütülseydi ve CHP’nin dediği
gibi, yapılmak istenen en azından meclisin bilgisi dahilinde olsaydı memleket
için faydalı sonuçlar doğurabilirdi. Hükümet buna yanaşmadı, gizli görüşme
yapmayı uygun buldu. Açık olan sadece Dolmabahçe mutabakatının açıklanmasıydı
ki, onu da sonradan tanımadılar. Şimdi bu bizim yazı konumuz değil.
Ama bir
terör örgütüyle anlaşmak ve terörü bitirmek için görüşme yapan hükümetin
Başbakanı; “CHP ile PKK - HDP, ikisi de hayır diyor diye, bu Atatürk’ün
partisine yakışmıyor” diyeceksin. Şimdi bu oldu mu?
Ben elbette
millete soruyorum, bu ne kadar ahlaka uyar?
Kimlerin
hayır dediğinden yola çıkarak “EVET”in doğruluğunu anlatmaya çalışmak, veya
kimlerin “EVET” dediğinden yola çıkarak “HAYIR”ın doğruluğunu anlatmaya
çalışmak ne doğrudur, ne de ahlaka uyar. Çünkü basit bir kurnazlıktır ve bir
seviye içermez. Kandırmaya yönelik bir çabadır.
Şimdi HDP
çıkıp dese ki Allah birdir. Siz yok, madem PKK öyle diyor biz başka şey
söyleyelim mi diyeceksiniz?
Eğer
Selahattin Demirtaş, o günkü Türk kamuoyunun beklentisi sonucu çıkıp da “seni
başkan yaptırmayacağız” demeseydi, siz bugün bu değişikliği ve getireceğiniz
başkanlığı MHP ile değil, HDP ile yürütecektiniz.
O günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız her türlü milliyetçiliği
ayaklar altına alıyordu. Evlet Bahçeli ile Sayın Cumhurbaşkanı birbirine
demediğini bırakmıyordu. Bugün milliyetçi MHP yönetimiyle birlikte yürüyor.
Bazı
değerler evrenseldir. Hiçbir siyasi çıkar uğruna değiştirilemez,
değiştirilmemeli. Bunun için “baldıran zehiri içildi” sanıyorduk. Ama o da
dönemselmiş.
Madem bu
kadar çok güveniyorsunuz bu değişikliğin doğruluğuna, bu çalışmanızı daha
ahlaka uygun yapın. Bu çalışmaları daha demokratik ortamda yapın.
Bugün hem AB
ile hem de neredeyse bütün dünya ile yaşadığımız güven sorunu bu tür
durumlardan kaynaklanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder