29 Ocak 2017 Pazar

SİYASET DÜRÜST YAPILMALI

TBMM’sinde anayasa değişiklik tasarısı görüşülürken yaşananlarla ilgili yazdığım bir yazımda endişelerimi dile getirmiştim. Meclis bu kadar karışır, hakaret, küfür kavga bu boyutta yaşanıyorsa, bu değişiklik halka gittiğinde, referandum döneminde yaşanabilecek olaylara dikkat çekmiştim. Zira halkın da anayasayı, kanunları çiğneyip açık oy kullanması istenirse, buna tevessül edilirse veya halkı aldatmak için dürüst olmayan, ahlaka uymayan söylemler gelişirse yaşanacakları düşünmek dahi istemiyorum demiştim.
Şimdi o süreç, yaşanan onca sorunla birlikte sona erdi. Nisan ayının bilmem kaçıncı pazarında halk sandığa gidecek ve bu değişiklikle ilgili fikrini beyan edecek.
Beyan edecek ama daha şimdiden belden aşağı vurmalar başladı. “Evet” çalışması yapmak serbest, “Evet” i her türlü dile getirebilirsin ama iş “hayır” a gelince orda sorun var. Hem de cana kastedecek, “hayır” çalışmasını yapanları gözaltına alma noktasına varan bir sorun.
Bunu işgüzar yetkili ve görevliler yapıyor diye düşünüyorduk. Zira vapurda “hayır”la ilgili şarkı söyleyen gençleri polis gözaltına almak istedi. Bu pek hoş bir şey değil. Üstelik ne kanuna uygun ne de ahlaka.
Daha şimdiden İst. Maltepe CHP Gençlik Kolları üyesi HAYIR afişlerini astıktan sonra silahlı saldırı sonucu yaralandı. İnşallah bu ilk ve son olur.
Bir süredir sosyal medyada bazı Ak Parti il, ilçe yöneticileri; şunlar, şunlar “Hayır” diyor, o halde bizler “EVET” diyeceğiz diyorlardı. Bu çok basit bir oyun, içinde fikir olmayan, basit bir algı çalışması. Sizin bu konuda “evet”in iyi yönlerini anlatacak fikriniz yok, şunlar hayır dedi diye siz evet diyeceksiniz.  Bu gerçekten size ne kadar doğru geliyor?
Ama şimdi Sayın Başbakan Binali Yıldırım çıktı açık açık bel altı vuruyor. Diyor ki; “CHP, PKK-HDP ile aynı çizgide, ikisi de yan yana gelmiş hayır kampanyası yapıyor. Bölücülerle birlikte olmak Atatürk’ün, İnünü’nün partisine yakışmıyor.”
Sayın Başbakan bu Atatürk’ün CHP’sine yakışmıyor da, senin yaptığın bu ülkenin Başbakanına yakışıyor mu? Atatürk’ü burada işinize geldiği için kullanıyorsunuz da yüzlerce yerde de onun yaptıklarının tersini yapıyorsunuz. Onları sevenleri, Atatürk’ü küçümsüyorsunuz.
Tabii CHP de hemen buna haklı bir cevap verdi. Bence çok da yerinde bir soru ile. CHP dedi ki, “Abdullah Öcalan’ın mektubunu Diyarbakır’da biz mi okuttuk?
PKK ile çözüm sürecini biz mi yürüttük?”
Şimdi aklı ve vicdanı olan herkesin bu sorulara cevap vermesi gerekir. Hakikaten bu ülkede yaşananları bu halk unutuyor olabilir. Ama azıcık vicdanı olan, azıcık yüreğinde Allah korkusu taşıyan ve birazcık da aklı olan bir insan yaşananları unutabilir mi?
‘Efendim onlar ülkenin çok önemli bir sorununu çözmeye çalışıyordu ama PKK sözünde durmadı’ diyebilirsiniz.
İyi de çözüm süreci denen o dönemde hükümet ve yönetenler PKK’ya ne taahhüt etmişlerdi de PKK bu süreçte silah bırakacaktı. Öyle ya, yetkililer bu süreçle ilgili bize sadece “PKK silahları gömecek ve dağdan inecek veya ülkeyi terk edecek” diyorlardı.
PKK bu süreçte hiçbir şey elde etmeyecekse bu sürece niçin evet desindi, diye sormak gerekir. Bu konuda görüşmeler olduğuna göre onların beklediği bazı şeyler vardı ve burada anlaşılamadı. Gerçi bu süreç doğru yürütülseydi ve CHP’nin dediği gibi, yapılmak istenen en azından meclisin bilgisi dahilinde olsaydı memleket için faydalı sonuçlar doğurabilirdi. Hükümet buna yanaşmadı, gizli görüşme yapmayı uygun buldu. Açık olan sadece Dolmabahçe mutabakatının açıklanmasıydı ki, onu da sonradan tanımadılar. Şimdi bu bizim yazı konumuz değil.
Ama bir terör örgütüyle anlaşmak ve terörü bitirmek için görüşme yapan hükümetin Başbakanı; “CHP ile PKK - HDP, ikisi de hayır diyor diye, bu Atatürk’ün partisine yakışmıyor” diyeceksin. Şimdi bu oldu mu?
Ben elbette millete soruyorum, bu ne kadar ahlaka uyar?
Kimlerin hayır dediğinden yola çıkarak “EVET”in doğruluğunu anlatmaya çalışmak, veya kimlerin “EVET” dediğinden yola çıkarak “HAYIR”ın doğruluğunu anlatmaya çalışmak ne doğrudur, ne de ahlaka uyar. Çünkü basit bir kurnazlıktır ve bir seviye içermez. Kandırmaya yönelik bir çabadır.
Şimdi HDP çıkıp dese ki Allah birdir. Siz yok, madem PKK öyle diyor biz başka şey söyleyelim mi diyeceksiniz?
Eğer Selahattin Demirtaş, o günkü Türk kamuoyunun beklentisi sonucu çıkıp da “seni başkan yaptırmayacağız” demeseydi, siz bugün bu değişikliği ve getireceğiniz başkanlığı MHP ile değil, HDP ile yürütecektiniz.
O günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyordu. Evlet Bahçeli ile Sayın Cumhurbaşkanı birbirine demediğini bırakmıyordu. Bugün milliyetçi MHP yönetimiyle birlikte yürüyor.
Bazı değerler evrenseldir. Hiçbir siyasi çıkar uğruna değiştirilemez, değiştirilmemeli. Bunun için “baldıran zehiri içildi” sanıyorduk. Ama o da dönemselmiş.
Madem bu kadar çok güveniyorsunuz bu değişikliğin doğruluğuna, bu çalışmanızı daha ahlaka uygun yapın. Bu çalışmaları daha demokratik ortamda yapın.

Bugün hem AB ile hem de neredeyse bütün dünya ile yaşadığımız güven sorunu bu tür durumlardan kaynaklanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder