İnsanlar gelecek her günden, her yıldan umutludur.
Yeni yılın iyi şeyler getireceğine inanılır.
Umutlu olmak için sebepler gereklidir oysa. Siz
gelecek için bir şey yapmamışsanız gelecekte iyi şeylerin olmasını neden, nasıl
umut edebilirsiniz?
Umut fakirin ekmeğidir demişler. Bir şey yapmasa da
gelecek için, gelecekte güzel günler görmek için insan ümit etmek ister.
Çünkü umut olmadan yaşam olmaz. Güzel şeyler
olmayacaksa, kötülükler ve olumsuzluklar devam edecekse hep, niçin yaşasın ki
insan?
İnsanlar kendi kişisel gelecekleri için umutlu
olurlar ve kendi gelecekleri için çalışırlar. Devletler ise kendi
yurttaşlarının iyi bir yaşam sürebilmesi için çaba gösterirler. Devlet
yurttaşları arsında ayırımcılık yaratmaması gerekir. Var olan farklılıkları hoş
görme kültürünü geliştirmesi gerekir. Yoksa devletin yurttaşları arasında huzur
olmaz.
Bizim ülke olarak 2017’ye girerken umutlu olmamız
için hiçbir etken durum yoktu aslında. Ama yine de herkes birbirine iyi yıllar
demeyi, yeni yıllarını kutlamayı ihmal etmedi.
Bazı insanlarımız ise dinimizin yeni yılı kutlamayı
yasakladığını, bunun Hristiyanların adeti olduğunu söyleyerek yeni yılı
kutlayacakları hoş görmedi.
Peki bütün yurttaşları kapsayan devletimiz ne yaptı?
Devletin dini kurumu olan Diyanet yeni yıl
kutlamalarını hoş görmeyen bir fetva yayınladı. Yani devlet, bugüne kadar
yaptığı gibi, hatta düne kadar yaptıklarından bir adım daha ileri giderek, yurttaşlarının
bir kısmını ötekileştirdi, onların yaptıklarını hoş görmedi, kınadı.
“Yeni
bir yılın ilk saatlerinin başka kültürlere, başka dünyalara ait yılbaşı
eğlenceleriyle israfa dönüştürülmesi ne kadar da düşündürücüdür.
Sevap-günah, hayır-şer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek
harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi şans oyunlarıyla heba
edilmesi ne kadar da üzücüdür. “
(Hürriyet)
Bu hutbeyi yayınlayan Diyanet Kurumu, maaşlarının bir bölümünü bu devletin milli
piyangosundan aldığını bile unutmuş. Ülkemiz gerçeklerinden bu kadar uzaklaşmış
ve inananları da bu doğrultuda iknaya çalışan bir dini kurumumuz var.
2017’ye girdiğimiz yılın ilk gecesinin ilk saatinde
yeni yılı kutlayan insanlar tarandı, şimdilik 39 kişi hayatını kaybetti. 65
kişi yaralandı.
Elbette Diyanet bu fetvayı yayınladığı için bu vahim
olay yaşandı demiyorum. Elbette terörde uluslararası güçlerin, terörü
besleyenlerin rolü var.
Ama benim ülkemde bunun zemini var. Ve bu zemini
bizatihi devlet yaratıyor. Bu terör yaşandıktan sonra, “terörün bir mabette
veya bir eğlence yerinde yapılması arasında fark yoktur” diye açıklama yapmanın
bir anlamı yoktur. Bu açıklamayı, bu anlayışı hep söylemen gerekir. Riyakar
olmamak gerekir. Açık ve şeffaf, kucaklayıcı olmak gerekir. Yoksa sonradan
söylediklerinin hiçbir anlamı kalmaz. Kimseyi kandıramazsınız.
Ben eminim ki bu ülkede 39 kişinin hayatını
kaybettiği bu olaya sevinen yüz binlerce insan var.
Devlet dinin yorumcusu, dinin belli bir yorumunun
savunucusu, hatta uygulayıcısı olursa sonunda ülkenin iklimi bu olur.
Halbuki Müslümanlık hoşgörü dinidir diye
öğretilmişti bize. Bizatihi devlet okullarında okutulan kitaplarda böyle yazardı.
Halbuki şimdi devletin en büyük bütçeli kurumu bizatihi hoşgörüsüzlük
yaratıyor.
Birileri terörden yana olabilir, terörü
besleyebilir. Bizi zayıflatmak, yok etmek isteyebilir. Devlet bütün
vatandaşlarını eşit görerek, eşit uygulama yaparak ve yurttaşlarının birbirini
düşman bellememesi için hepsine eşit ve hepsini koruyucu davranacak.
Söylemlerini de eylemlerini de buna göre yapacak.
Aksi durumda bütün yabancı güçler sizin ülkenizde
kötülük yapar, at koşturur ve siz asla bunu önleyemezsiniz.
Çünkü bu iklimi siz yaratıyorsunuz.
Biz bunu anladığımız anda olumsuzluklar da azalmaya
başlayacaktır. Yoksa her dini cemaatin bir din anlayışı vardır ve bunlar
arasındaki savaşlar da bitmez. Yabancıların burada etkili olmaması mümkün mü?
Çok umudum olmasa da umarım devleti yönetenler bir
an önce bunu görür ve buna göre davranır. Mustafa Kemal işte bütün bunlar
olmasın diye LAİKLİK ilkesini getirmişti. Kimsenin dinine de inanışına da
karışmıyordu. Ama günümüz hakim siyasetçileri onu din düşmanı olmakla
suçluyorlar. Kin ve nefret tohumlarını yeşertiyorlar. Bir şeylerin
düzeleceğinden nasıl umut edilir ki?
Ama bütün yaşananlara inat; umudun eksik olmadığı,
tüm insanların, ayırımsız mutlu olduğu yıllar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder