Derin devlet bu ülkede çok kişiyi katletti, faili meçhuller yarattı. Çok senaryolar üretti ve uyguladı.
Bugünkü Ergenekon davası diye bilinen dava nedeniyle tutuklu olanlar da, o dönemde ve sonrasında ülkeyi karıştırmak için terör örgütü kurmak ve bazı terör örgütleri ile işbirliği yapmakla suçlanıyorlar.
Yani bu kişiler kanun dışı ilişkiler içindeydiler ve kişilerin haklarına tecavüz ediyorlardı. Düzenledikleri evraklarla bazı kişileri suçlu gösterdikleri gibi, suçlu bildikleri bazı kişileri de ortadan kaldırıyorlardı.
Şimdi bu kişilerin kanun karşısına çıkmalarını sağlayan bu iktidar ve emrindeki savcıların ve polisin, o kişilere, o dönemdeki gibi haksızlıklar yaptığı ortaya çıkıyor. Üstelik Ergenekoncular yaptıklarını kabul etmezken, şimdi polis yaptığını kabul ediyor.
Elbette kendiliğinden kabul etmiyor. Suçüstü yakalandığı için kabul ediyor.
Hal böyle olunca bu iktidarın, o karanlık dönemin hesabını soracağına nasıl inanırsınız.
O dönemde mağdurlar yaratılmıştı. Şimdi iktidar olanlar, hükümet edenler de o dönemin mağdurları arasındaydı.
Şimdi de kendileri suçladıkları kişiler hakkında düzmece belgeler hazırlıyor, onlara tuzak kuruyorlar.
İstanbul Emniyeti, Ergenekon sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin gözaltında bulunduğu sırada el konulan cep telefonuna, bir Hizb-ut Tahrir üyesinin rehberini eklediklerini itiraf etti. Mahkemenin isteği üzerine hazırlanan tutanakta, “Rehber yanlışlıkla Çelebi’nin telefonuna eklenmiş” ifadesi yer aldı.
Vatan Gazetesi’nden Kenan Butakın’ın haberine göre Ergenekon davasının 20 Eylül 2010’daki duruşmasında önemli bir iddia gündeme gelmişti. ‘’13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Sedat Sami Haşıloğlu, Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye “Telefonunda eşin ve kaynanan diye kayıtlı kişiler var. Ancak sen bekârsın. Bu numaralar da Hizb-ut Tahrir üyesi Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefon rehberi ile aynı. Kazancı ile ilişkin nedir?” diye sordu. Bekar olduğunu, Kazancı ve bu numaralarla bir ilişkisinin olmadığını kaydeden Çelebi’nin net ifadesinin ardından mahkeme heyeti, cep telefonunun sinyal kayıtlarının TİB’den alınması ve telefonun da bilirkişi tarafından incelenmesini kararlaştırdı.
18 Eylül 2008 tarihinde Ergenekon operasyonu dâhilinde arandığını öğrenen Teğmen Çelebi, Ankara’da Merkez Komutanlığı’na teslim olmuştu. Çelebi’nin telefonu incelenmek üzere 19 Eylül’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştı. Telefon, TİB’in sinyal verilerine göre aynı gece 23:52:54 ile 23:54:05 dakikaları arası 1 dakika 23 saniye açıldı ve Emniyetin bulunduğu Vatan Caddesi Fatih Metro İstasyonu’ndan sinyal aldı. Bilirkişi raporuna göre, telefon hafızasının 392 numaralı sırasından başlayarak aynı tarih ve aynı saatte sırasıyla 139 numara kaydedildi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Organize Şube Müdürlüğü, 21 Aralık 2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği tespit tutanağında şu çarpıcı değerlendirme yer aldı: “Çalışmalar sonucunda Mahmut Oğuz Kazancı’nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir.”
Çelebi’nin avukatı Celal Ülgen, ‘’emniyetin ekleme yaptığını itiraf ettiğini’’ söyledi.
Mehmet Ali çelebi hangi suçla yargılanıyor?
İkinci Ergenekon İddianamesinde, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin, Ergenekon terör örgütünün talimatı ile Hizbut Tahrir örgütüne sızdığı ve bu kapsamda çalışmalar gerçekleştirdiği iddia ediliyor. Bunun Ergenekon’un naylon terör örgütleri kurma, mevcut terör örgütlerine sızma, kontrol altında tutma ve amacı doğrultusunda kullanma faaliyetlerine girdiği de belirtiliyor. Çelebi müebbet hapisle yargılanıyor.
Emniyet bunu nasıl belgeliyor?
Polis, Çelebi’nin cep telefonuna, Hizbut Tahrir örgütü mensuplarının telefonunu kayıt yaparak mahkemeye delil olarak sunuyor.
Peki, biz bu Ergenekon davasının adil yürütüldüğüne nasıl inanacağız?
Biz kime güveneceğiz?
Toplum nasıl temizlenecek?
Temiz Toplum nasıl yaratılacak?
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder