2 Şubat 2011 Çarşamba

ÜLKE GÜVEN BUNALIMINDA

Türkiye’de iktidar da muhalefet de güven vermiyor. Elbette iktidar ve muhalefet partilerinin tabanı dışında kalan kitleler için.

Türkiye’de toplumun bir kesimi, buna ana muhalefet partisi ve tabanı dahil iktidara güvenmiyor. İktidarın hep bir arka planı var olduğuna inanıyor.

Ülkenin yaşam biçiminin değişeceğinden endişe ediliyor.

İktidar mensuplarının milli görüş tabanından gelmesi, milli görüşün ise Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete sıcak bakmadığı biliniyor. Milli görüş lideri Necmettin Erbakan’ın bir dönem, ‘’bu rejim değişecek. Bu değişiklik sert mi olacak, yumuşak mı; kanlı mı olacak, kansız mı, o belli değil’’ dediği henüz hafızalardadır.

Ayrıca yine dini kesimin önderlerinden Fettullah Gülen’in kendi taraftarlarına; ‘’bu rejime sert muhalefet yapmayın. İktidara gelin ve bütün kurumları elinize geçirene kadar sesinizi çıkarmayın’’ dediği de yine basına yansıyan konuşmalardandır.

Başbakan Erdoğan’ın ‘’demokrasi bizim için amaç değil araçtır’’ sözü de yine laik kesimi tedirgin eden, güvensizlik yaratan bir konuşmadır.

Ayrıca zaman zaman bazı AKP’lilerin dile getirdiği, laik yaşam tarzını etkileyecek söylemeler de AKP’de güven bunalımına neden olmaktadır.

Türkiye’de AKP hükümeti iktidar oldu. Ülkede bürokrasi, polis, YÖK, Cumhurbaşkanlığı ve daha pek çok kurum iktidarın elinde, ya da yandaşı. Yargı’yı da bu alana kanalize etmek doğrultusunda çalışmalar devam ediyor. Son günlerde yaşanan siyasi krizin nedeni budur.

Yani demokrasinin üçayağı olan Yürütme AKP’dir. Yasama denilen Meclis, ezici çoğunluktan dolayı AKP’nin elindedir ve muhalefet pek etkili olamoyor. Yargı’da mücadele devam ediyor. Henüz tam olarak AKP hakim değil. ‘Yüksek yetkili Anayasa Mahkemesi’ ile bu hedefleniyor.

Dördüncü kuvvet denilen basın ise teslim olma aşamasında. Etkili muhalefet olan bir Doğan grubu vardı. O da başbakanın etkili baskısı sonucunda yavaş yavaş hükümetin çizgisine yaklaşıyor. Tabiri caiz ise yola geliyor.

Bütün bunların üstüne bir de AKP hükümetinin içki ile ilgili çıkardığı yasayı düşünün. Hükümetin tabiri ile ‘’içkiye erişmeyi zorlaştıran’’ yasa çıkarmak ve Ankara’da polisin yaptığı içkili yerlerdeki denetimler, ailesi ile birlikte çocukların bu yerlerde bulunması üzerine yapılan baskılar…

Bütün bunlar ana muhalefet ve tabanı ile birlikte iktidar gibi düşünmeyen herkesi rahatsız ediyor.

İktidarın oy oranı %50 bile olsa, geri kalan %50 bundan rahatsızlık duyuyor.

Peki, bu oranda bir rahatsızlık varsa neden iktidara gerekli siyasi ders verilemiyor? Seçimlerde muhalefet neden başarılı olamıyor?

Birincisi, geri kalan %50 örgütlü değil ve ana muhalefet partisinin tabanı değildir.

İkincisi, ana muhalefet partisinin de bu kitleleri örgütleyecek parti programı, kadrosu, ve kapasitesi yoktur.

Böyle bir durumda ana muhalefet partisinin çok iyi örgütlenmesi, çok organize çalışması ve geri kalan %50’ye güven vermesi gerekir.

Daha düne kadar, ana muhalefet partisi bu ülkede sık sık darbe yapan orduya sahip çıkıyor, askerlerin sözcülüğünü yapıyordu. Henüz burada tam olarak netleşme de yoktur. Parti içinde bir kanat halen Ergenekon denen oluşuma sahip çıkmaya çalışıyor.

Ana muhalefet partisi yargı mensuplarına kesintisiz sahip çıkıyor. Oysa yargının önemli yanlışları ve eksikleri vardır. Ana muhalefet bu eksiklik ve yanlışlıkları sıralayacak, eleştirecek ve bağımsız bir yargının oluşmasını bundan sonra isteyecektir.

Ana muhalefet bunu yapmayınca kitlelere güven veremiyor, kendi söylemleri de inandırıcı olmuyor.

İktidar da muhalefetin bu yanlışlarını dile getirerek toplumda haklılık kazanıyor, destek buluyor.

Bir diğer eksik; ana muhalefet partisinde yönetim değişikliği oldu, söylemler değişti ama disiplinli ve organize bir parti görünümü yok.

Tabiri caiz ise her kafadan bir ses çıkıyor ve bu sesleri toparlayacak bir üst ses yok. Tüm seslere destek veren ama içi boş söylemeler dile getiriliyor.

Ana muhalefet dersine iyi çalışmamış bir öğrenci konumunda. Sürekli bir şeyler söylemek yerine; ne söylenmeli, nasıl söylenmeli, kimler söylemeli üzerine çalışılmalı. Bir konu dile getiriliyorsa o konu üzerinde partinin yetkili birimleri çalışmış olmalı.

Sırf muhalefet yapmış olmak için konuşmak yerine, her konu ve konuşma özenle seçilmelidir. Çok laf etmekle iyi bir muhalefet yapılmış olmaz. Halk üzerinde etkili olmanın yolları ve yöntemleri vardır. Bu konuda onlarca kitap yazılmıştır. Muhalefet bu kitaplardan ve konunun uzmanlarından yararlanmalıdır.

Ana muhalefet acemi politikacı görüntüsü vermekten acilen kurtulmalıdır.

İktidarın bu kadar yanlışına rağmen muhalefet etkili olamıyorsa kendi eksiklerini görmelidir. Yeni kadrolar oluşturulurken buna dikkat etmek gerekirdi.

Yarın seçimlere giderken, kitlelerin karşısına çıkarılacak milletvekili adaylarında da aynı zaafın görüneceği kuvvetle muhtemeldir.

Bu anlayışla seçim kazanmak mümkün olmaz.

Bu ülke bizim, çocuklarımızındır. Gelecek adına üzülüyoruz.

İktidar da muhalefet de kendi yanlışlarını ve eksiklerini görmek istemiyor.

Nusret Yılmazer

yilmazernusret@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder