Küresel Kriz bütün dünyayı etkiliyor. ‘Kriz dibe vurdu, bundan daha kötüsü yok. Artık krizin etkileri giderek azalır ve piyasalarda canlanma başlar’ derken yeni bir kriz dalgası dünya ülkelerinin ekonomilerini derinden sarsmaya devam ediyor.
Ucuz işgücü ve sürekli üretimle krizin üstesinden gelmeye çalışan ülkeler ihracatlarını artırarak refaha kavuşmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de de ihracatın arttığı söyleniyor. Artan ihracat, dışa bağımlı sanayi kollarında olduğuna göre Türkiye’de gerçek anlamda üretime dayalı bir ekonomi olduğu söylenemez.
Tarım çöküş aşamasında. Ekilen tohumu bile üretemeyen, tohumda dışa (İsrail’e) bağımlı bir ülke konumundadır.
Tarımı yapacak köylünün, çiftçinin durumu hiç de iyi değildir. Çiftçi traktörünü yenileyememekte, mazota para yetiştiremez durumdadır. Ürettiği mamulden elde ettiği gelir sadece bu iki kalemdeki gideri bile karşılayamaz duruma gelmiştir.
Yaptığım son tatilde sırasında köylülerle konuştuğumda, hemen hepsi buna benzer yakınmalarda bulundular.
Hayvancılık dersen zaten çoktan havlu atmış durumda. Yapılan ithalatla et fiyatları düşürülmeye çalışılıyor. Yerli üretim can çekişiyor.
Peki, öyleyse Türkiye ekonomisi bu krizden neden diğer birçok ülke kadar etkilenmedi?
Bunun cevabı; Uluslar arası para Fonu (MF) ve Avrupa merkez bankası (AMB) yetkililerinin Yunanistan için talep ettikleri formülde yatıyor.
Yunanistan ekonomik krizi en ağır şekilde yaşıyor. Bu ülke aynı zamanda AB üyesidir. Onun için hem IMF, hem de AB Merkez Bankası bu ülke için kurtuluş reçeteleri yazıyor. Zira AB ülkeleri Yunanistan’a yardım yapmaktan bıktılar.
Ama önerilen kurtuluş reçeteleri, krizde bunalan Yunanistan hükümetini, basınını ve halkını hiç de tatmin etmiyor. Zira onlara, ‘Ülkenin önemli şirketlerini özelleştir’ deniliyor. ‘Önemli olan kuruluşlarını ve arazilerini sat’ deniliyor. Hükümet ve basın da hep birlikte bu önerilere sert tepki koyuyorlar. ‘’Biz sömürge ülkesi değiliz, bize talimat veremezsiniz’’ diyorlar.
Peki, bizde ne oldu?
Halk, kimin neyi, nasıl satılmasını önerdiğini pek bilmiyor ve önemsemiyor.
Basın ise pek de itiraz etmedi bu özelleştirmelere.
Sattık sattık harcadık.
Onun için Türkiye çok etkilenmemiş gözüküyor bu krizlerden.
Kimi baştan kolay olanı seçip satıyor. Kimi son kerteye kadar dayanmayı tercih ediyor. Bıçak kemiğe dayanmış olsa bile satma kararı onlara daha ağır geliyor.
Elbette bu bir tercih meselesidir.
Türkiye’de özelleştirme furyası hüküm sürdüğünde ben bu satışlara karşı yazılar yazmıştım. Bugün bir başka ülkede bu tavsiyeler gündeme gelince, o hükümetin ve halkın tepkisi beni bu yazıyı yazmaya yöneltti.
Bakın Yunanistan bu tür taleplere ne tepki veriyor? Basına yansıyan düşünceleri sizlerle paylaşmak istedim.
‘’Yunanistan'ın başkenti Atina'da, mali kriz ve önlem reformları ile ilgili incelemelerde bulunan AB-Avrupa Merkez Bankası (AMB)-Uluslararası Para Fonu (IMF) yetkilileri, 2015 yılına kadar 50 milyar euro tutarında özelleştirme yapılmasını öngören yeni reformlar talep etti.
Yetkililerin başkent Atina'da düzenledikleri basın toplantısında dile getirdikleri özelleştirmelerle ilgili önerilerine tepki gösteren Yunanistan Hükümet Sözcüsü Yorgos Petalotis ise, "Yetkililerin Yunanistan’a karşı olan tavrının kabul edilemez olduğunu’’ söyledi. Yunanistan hükümet sözcüsü Yorgos Petalotis, "Müfettişlerin Yunanistan'ı bir sömürge olarak görmeye ve Yunanistan'ın gururu ile oynamaya hakkı yok. Yunan devletine ait mal ve taşınmazların kaderini IMF değil Yunan hükümeti tayin edebilir" diye konuştu. "Yunanistan'ın ihtiyaçları olduğunu ancak, bunun da bir sınırı bulunduğunu" ifade eden Petalotis, "Herkes kendi rolünün farkına varmalıdır. Kimseden iç işlerimize müdahale etmesini istemedik. Gururumuzun sınırlarını kimseyle müzakere etmeyiz. Talimatları sadece Yunan halkından alırız" dedi.
Petalotis, hükümetin, kalkınmaya ve bütçe açığının azaltılmasına katkı olması amacıyla kamuya ait taşınmaz malların şeffaflık içerisinde değerlendirilmesinin bir ihtiyaç olduğunu defalarca dile getirdiğini ve bununla ilgili hükümetin resmi açıklamaları bulunduğunu" belirterek, "Ancak, taşınmaz malların değerlendirilmesi, hiçbir şekilde devlete ait toprakların yok pahasına satılması anlamına gelmeyeceğinin malum olduğu gibi, bununla ilgili karar alma yetkisinin de sadece Yunan hükümetine ait olduğu malumdur" diye konuştu.
Nusret Yılmazer
yilmazernusret@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder