Ülkedeki
toplumsal gelişmeleri izleyenler, Başbakan’ın konuşmalarını izleyenler görüyorlar
ki, bu ülkenin başbakanı da polisi de olaylara şahin tavrıyla yaklaşıyor. Ve
bunun dozu her geçen gün artıyor.
Başbakanımızın
hoşgörüsü her geçen güz azalıyor.
Başbakan
herhangi bir konuda yargının kararını beğenmeyince hemen tavrını koyuyor.
‘’Nedir bu yargıdan çektiğimiz? Şu kuvvetler ayrılığı bizim elimizi kolumuzu
bağlıyor. Hükümetin uygulamalarına yargı engel olursa hükümet nasıl başarılı
olacak?’’
Yani yargı
hükümetin işlerine karışmasın demek istiyor.
Zaman zaman
yargının siyasi iktidarın işini zorlaştırdığı, ona engel olduğu olmuştur.
Yargının haksız yere siyasi partiler hakkında dava açtığı, onları kapattığını
hep yaşadık. Yargıya o gücü veren yasalardı, anayasaydı. Demokrasiden yana olan
güçlü iktidarlar demokratik bir anayasa yapmayınca, yasaları
demokratikleştirmeyince bunlar hep olacaktır.
Ama bir
ülkede yargı da iktidarın dümen suyuna girmemelidir.
Başbakan,
demokrasinin üzerine oturduğu kuvvetler ayrılığı sisteminden rahatsız. Sorun
sadece yargı değil ama bu kez de yargıyı ele aldı. Aslında başbakanın yargıdan
beklediği görev bellidir.
Yargı
kişiler arasındaki sorunlara baksın.
Yargı
muhalefetin her türlü müracaatını ret etsin, muhalefeti engellesin.
Ama yargı
hükümetin her yaptığına destek versin, onun alacağı yanlış kararlar da olsa ona
karışmasın. Daha doğrusu her konuda başbakan karar versin olsun bitsin.
Başbakan son
zamanlarda sürekli asker ve polisi savunur oldu.
Başbakan
ODTÜ’ye gidecek. Öğrencilerin tepkisi var. Öğrenciler protesto edecekler.
Polis derhal
kraldan çok kralcı kesiliyor. Ne kadar biber gazı varsa yükleniyor, geçiyor
saldırıya. Amirler ne verdiyse sonuna kadar kullanıyorlar.
Öyle güç
kullanımının orantısından bahsetmek falan mümkün değil. Öğrenci öldüresiye
dövülecek. Olmadı plastik mermiyle yaralanacak.
Nitekim bir
öğrenci, başına gelen plastik mermiyle komalık oldu.
Buna üniversite
yönetiminin, rektörün yüreği dayanmıyor. Açıklama yapıp polisin orantısız güç
kullanımını eleştiriyor. ‘’Polisin üniversitede ne işi var’’ diye soruyor.
Vay sen
misin bunu diyen. Buna Polisin derhal cevap vermesi yetmiyor. Direk başbakan
devreye girip, TV’lerden açıklama yapıyor.
‘’Bu
rektörden ne olur?
Bu hocaların
yetiştirdiği öğrenciden ne olur? Senin yetiştirdiğin öğrenci buysa, vay bu
memleketin haline!’’
Takip edin,
o rektörün başına neler gelecek?
Bu gidişle
kimse, hiçbir konuda ses çıkaramaz olacak.
Gazetelerde
kimlerin yazıp yazmayacağına bile karışan, talimat veren başbakan hiç
üniversite konusunda sessiz kalır mı? Elbette konuşacak.
Polis ise
tam da bu başbakana göre polis. Emniyet müdürünün gözü kulağı haberlerde,
başbakan ne diyecek diye takipte.
Cumartesi
akşam TV’ler haberleri veriyor.
‘’Sivas
Demir Çelik’te üç aydır maaşlarını alamayan işçiler eylem yapmış. Haklarını
arıyorlar. Adam 6 ay önce emekli olmuş, halen tazminatını alamamış. Bir başka
işçi konuşuyor, 10. Aydan beri maaşını alamamış.’’
Bu işçi ne
yapacak?
Grev
yapamıyor. Bu ülkede grev lafı iyice unutuldu, unutturuldu.
Memleket
kalkınacak ya, her şey yasak.
O halde
gösteri yapacak, sesini duyuracak ki, belki birileri duyar veya o işyerini
yönetenler utanır da zoraki de olsa bir şeyler olur.
Bunun için
eylem yapıyor, yürüyüş yapıyorlar.
Vay anam
vay, sen misin yürüyüş yapan? Biber gazı, cop. Allah ne verdiyse polis
uyguluyor işçilere.
‘Durun yahu,
bu adamlar aç, aç kaldıkları için sesini duyurmak istiyorlar’ diyen yok.
Eee, polise
kim dur diyecek?
Başbakan’ın
tavrı belli.
Bu tavrı
yakından izleyen polis amirleri de gerekli talimatı vermiş.
Peki, o
eyleme giden polis niye dursun?
‘Bu işçi aç,
yazıktır’ diyecek hali yok ya.
Elbette
üstlerini memnun edecek. Bunun için gerekeni yapacak.
Geçen gün,
sanırım Edirne’de bir basketbol maçındaydı. Bir taraftar hakeme laf atmış diye
polis o genç taraftarı öldüresiye dövüyordu.
Genç astım
hastasıymış. Astım krizine girmiş, nefes alamıyor. Polis kendinden geçmiş, ha
bire vuruyor. Diğerleri adamı zor zapt ediyorlar.
Bu polis,
astım krizine girmiş bu gence hangi duygularla vuruyor acaba?
İnsan
olmaktan çıkma cesaretini nasıl gösterebiliyor dersiniz?
Üstelik 7
polis birden bu gençten davacı olmuş.
Bir ülkenin
başbakanı böyle davranırsa, polisi de ona göre davranır.
Yani
başbakan şahinleştikçe polis de şahinleşiyor.
Herkes
dizini kırıp evinde otursun. Sakın ha bir yerlerde haktan hukuktan bahsetmeyin.
Ne olur, ne olmaz…
Sayın
başbakan, kıymetli emniyet yetkilileri biraz sakinleşin lütfen.
Nusret
Yılmazer