Bu yazımız E 5 kenarında, yolun Esenyurt tarafında, bu yola
sıfır yapılan bir inşaata kimsenin karşı çıkamaması ile ilgilidir. Ranta
dönüştürülemeyen arsaya şimdi cami yapılıyor. Nasılsa kimse karşı çıkamaz diye
bir oldu bittiye getirilip, E 5 gibi önemli yolun üzerindeki bu küçük, daracık
yeşil alan yok ediliyor. Kenti yaşanmaz hale getirenler, kentleşmeye darbe
yapanlar, boylarından büyük laflar ediyor, Cumhuriyet’e darbe diyebiliyor.
Bizim ülkemizde eskiden beri yaygın olan bir yönetim şekli
vardı ama bu son yıllarda daha bir yaygınlaştı. Görevlerini kötü icra edenler,
büyük laflar ederek taraftarından maşallah alıyorlar, gündemde kalıyorlar. Her
nasılsa güçlü olunca sorgulayan, karışan da olmuyor.
Bizde büyük lokma ye, büyük laf söyleme diye atasözü olsa
bile bunu dikkate alana pek rastlanmaz. Adam büyük işler yapamayınca büyük
laflar ediyor ve kendisinin gündemde kalmasını sağlıyor.
İstanbul’un şehircilik açısından en garabet ilçesi, en hukuk
tanımazı, en çok beton yığını olanı, en sorunlu ilçesi hiç kuşku yok ki
Esenyurt’tur. Şehircilik açısından tam bir vahamet olan bu ilçenin belediye
başkanı Necmi Kadıoğlu geçen gün referandum nedeniyle bir toplantıda konuşurken,
Cumhuriyetin kuranların Osmanlı’ya darbe
yaptığını ve bu ülkenin bir darbe sonucunu kurulmuş olduğunu söyledi. Sonradan
ben öyle demedim dediyse de video kayıtları gayet net olarak ortadadır.
Bu ve benzeri söylemler Cumhuriyet Türkiye’sini içine
sindirememiş olanların zaman zaman dile getirdiği görüşlerdir. Bunlar Osmanlı
döneminde olsaydı belki hiçbir şekilde varlık gösteremeyen kişilikler
olacaklardı. Ama Cumhuriyet Türkiye’si bunlara makam vermiş, mevki sahibi
olmuşlar ama halen Cumhuriyetten haz etmiyorlar, memnun görünmüyorlar.
Bunun önemli bir sebebi kendilerine kayıtsız şartsız biat
edecek bir toplum yaratma amacıdır. Malum bunlar için “en kıymetli insan
eğitimi az, hatta okuma yazma bilmeyen insanlardır”. Bu lafı söyleyen bir üniversite
hocasıydı ve bu lafı ettikten sonra YÖK denetleme kurulu üyeliğine getirildi.
Gelelim Necmi Kadıoğlu’nun belediye başkanlığına. Esenyurt,
Gürbüz Çapan döneminde planlı bir kentleşme yoluna girmişti,. Dikey bir
kentleşme içermeyen, sitelerden oluşan, alt yapısı hazırlanmış bir kent olma
yolunda ilerliyordu.
Oysa günümüzde, Başkan Kadıoğlu’nun deyimiyle “Esenyurt en
fazla rant kazandıran kente dönüştü. Arsalar dün kaç paraydı, bugün kaç
para?” Esenyurt’un rant merkezi olması
bizatihi başkanın iftiharıdır. “Esenyurt’ta arsa fiyatları yükseldi, Esenyurt
halkı kazandı, biz de kazandık” diyor başkan Kadıoğlu. Esenyurt, zemin uygun
olmasa bile alabildiğine dikey yapıların, topraktan biter gibi yükseldiği
acayip çirkin ve beton yığını görüntüsü bir kent halini aldı. Daracık
sokakları, iç içe girmiş binalar, her gün onlarca olayın yaşandığı, en güvensiz
kentlerin başında geliyor.
Öyle alt yapı falan düşünülmüyor. Ne kanalizasyon ne de yol
sorunu dikkate alınıyor. Nüfusu bir milyona doğru giden, buradaki inşaatlar
dolduğunda E 5’in ve diğer yolların taşıyamayacağı kadar yoğun bir insan
topluluğu burada yaşıyor olacak. Kentin değeri ;yaşam standardı, geniş
caddeleri, büyük meydanları, temiz havası, gürültüsüz ve huzurlu olmasıyla ölçülmüyor.
Arsalarının getirdiği rantla ölçülürlür oldu.
İstanbul Kent Şurasında konuşma yaparak İstanbul’un bu hale
gelmesinde, müteahhitleri İstanbul’a ihanet etmekle suçlayan Cumhurbaşkanımız,
bu toplantıdan bir hafta önce Esenyurt’ta konuşma yapmıştı ama bu şehrin
yapılaşması ile ilgili tek bir söz etmemişti.
Şimdi bu Esenyurt belediye başkanı Necmi Kadıoğlu E 5
kenarında, Bahaus’un üst tarafında, Bey kop’un önünde E 5 gibi, kentin ana
damarı, hatta ülkenin ana damarı sayılan bu caddeye sıfır bir inşaat yapıyor.
İnşaatı bizatihi belediye yapıyor. Öyle büyük bir inşaat değil, küçük bir
inşaat.
Aslında alan inşaat yapılacak kadar büyük bir alan değil. E
5 ile Bey kop binaları arasında daracık bir yeşil alandır. Bey kop
kooperatifinin yeşil alanı. Ama Necmi Kadıoğlu kafasına koydu, yapacağım dedi
ve yapıyor. Kimse de buna dur demiyor, diyemiyor. Çünkü yapılan inşaat bir cami
inşaatı. Kim karşı çıksa hemen suçlama hazır, “siz zaten camiye karşısınız”.
Herkes bundan çekindiği için kimse bir eleştiri getiremiyor.
Oysa burası E 5 gibi bir ana arter kenarı. Bu ana yol
genişleyebilir. Havai hatlı bir sistem gelebilir, kentin depremde toplanma
alanına ihtiyaç var. Yarın depremde bu caminin minaresi yıkılsa E 5
kapanabilir. Bunlar kimsenin umurunda değil.
Necmi Kadıoğlu neden buraya Cami yapmayı kafasına koymuş?
Bir dönem Beylikdüzü belediye meclisinde bir konu görüşülmüştü.
Ezanların yüksek volümle okunmasından dolayı, ses volümünün ayarlanması gündeme
gelmiş ve biri Bizimkent’te oturan, 2 CHP’li meclis üyesi bu konuda konuşmuşlardı.
Kadıoğlu da, “Beylikdüzülüler ve Bizimkentliler ezandan
hoşlanmıyor. O halde ben de E 5 kenarına bir cami yapayım, hoparlörlerini de
Bizimkent’e çevireyim de onlara ezan dinleteyim” demişti. Bu anlayışla cami
yapılınca ortaya da böyle bir durum çıkıyor.
Birincisi; burası cami yapımı için uygun bir alan değil,
daracık, küçük bir alan. İkincisi; E 5 kenarında kimlerin bir camiye ihtiyacı
var. Zaten E 5’in Beylikdüzü tarafında çok büyük bir cami var. Esenyurt
tarafına illahi cami yapacaksan daha uygun bir yere yap. Bu daracık yeşil alana cami yapmanın ne
manası olabilir?
Bir zamanlar buraya başka inşaat yapılacaktı. Sivil toplum
örgütleri burada eylem yaptı ve burası birilerine verilemedi. Madem burası
ranta dönüştürülemedi, “bu güzel küçük yeşil alana cami yapayım da bakalım ses çıkarabiliyor
musunuz” dedi ve bu cami inşaatına başladı.
Haydi, yapıyorsun bari yoldan on metre içeri çek, öyle
başlat inşaatı. E 5 kenarında yarım metrelik bir kaldırım var yok, işte bu
kaldırıma sıfır inşaat başlamış ve inşaat hızla yükseliyor.
Hiç kimse de buna dur diyemiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder