15 Mart 2017 Çarşamba

MAĞDURLAR ÜLKESİ OLDUK

Ülkemizde nerdeyse her alanda mağduriyetler yaşanıyor. Devlet yönetimi olarak hiçbir işi doğru düzgün yapamaz olduk. Yıllardır yapılagelen işleri bile doğru düzgün yapamıyoruz ve bu işlerden bile mağdurlar yaratıyoruz.
Neden mi oluyor bunlar; çünkü göreve getirilirken liyakate önem verilmiyor. İlgili ilgisiz herkes, benim adamım mantığıyla kurumların başına getiriliyor. Kurumların, kurallar çerçevesinde bağımsız çalışmasından rahatsızlık duyuluyor. Efendim böyle olunca hükümetin hızı düşüyor devlet yavaş işliyormuş.
Mümkün ise bütün işlerin tek bir kişi tarafından yapılmasını istiyoruz.
Görevini iyi yapmayanlara herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. Yani her alanda yetkiler veriliyor ama sorumluluk istenmiyor, aranmıyor. Böyle olunca da devletin uygulamaları deneme tahtasına dönüyor. Görev veren ne istediğini iyi anlatamıyor.
Görevi uygulayan tam olarak ne yapacağını bilmiyor. Ortaya garabet bir uygulama çıkıyor. Ve birçok kişi bu uygulamalardan zarar görüyor.
Olsun ne gam!
Zarar gören gidip hakkını mahkemede arasın diyoruz. Mağdur olduğunu ispatlasın diyoruz.
Ve nasıl olsa çoğunluk da gidip hakkını aramıyor, arayamıyor. Kimi mağduriyetine rağmen hükümete zarar gelmesinden endişe ediyor, kimisi de haklılığını ispatlayana kadar postu mezat a çıkıyor.
Ülkemizde yaşanan mağduriyetlere şöyle bir bakalım.
En son geçtiğimiz Pazar günü yapılan üniversite sınavlarında (YGS) saat 10’da başlaması gereken sınava 15 dakika kala kapılar kapandı ve yüzlerce, belki binlerce çocuğumuz sınava alınmadı. Sınav yapılan okulların önünde ağlayan genç çocukların görüntüsü yüreklerimizi sızlattı.
YÖK başkanı açıklama yapıyor; “ben günler öncesinden, kapıların 9.45’de kapanacağını açıkladım” diyor.
E be YÖK başkanı yıllardır yapılan sınav saat 10’da yapılıyordu ve saat 10’a kadar gelen her öğrenci içeri alınıyordu. Gençlerin geleceğini belirleyecek olan böylesine önemli bir sınavda son dakikada kural değiştirilir mi?
Öncelikle sormak gerekir ki;  kapıları on beş dakika önceden kapatmak kuralı nereden, niçin, hangi mantıkla uygulandı. Çocuklar her yıl olduğu gibi zamanında girebilseydi sınava ne olurdu?
15 dakika önce kapıları kapatmakta ne tür fayda gördünüz? Veya ne zararı vardı sınava tam zamanında girmenin?
Diyelim ki çok önemli bir nedeniniz vardı ve madem uygulamada böyle bir değişikliğe gidecektiniz neden bunun kararını zamanında almadınız?
Öğrenci başvuru sırasında bu durumu bilseydi, sınav giriş belgesinde sınav saati 10 değil de 9.45 yazılsaydı, o binlerce öğrenci geç kalmayacaktı ve mağduriyet yaşanmayacaktı.
Ama bu tür önemli kararlar bir kişiye bırakılırsa bu denli önemli kazalar da kaçınılmaz olur. Onun için kurumsal yapılar önemlidir. Kurumsal yapıların kuralları olur. Öyle bir kişinin bir hafta önce karar vermesiyle uygulama değiştirilemez.
Kişilerin bu yetkileri ellerinden alınmalı, bu yanlışları yapanlar bunun bedellerini ödemeleri gerekmektedir. Kişiler birileri tarafından korununca ortaya böyle mağduriyetler çıkıyor.
Zaten devlet olmanın gereği de budur. Ama biz devleti kurum ve kurallarından koparıp kişilerin şahsi kararlarına bağlarsak o zaman da devlet dediğiniz şey aşiret gibi yönetiliyor. Kişi hakları ve özgürlükleri böyle çiğneniyor.
Bir tek bu mudur mağduriyet yaşadığımız konu? Elbette değil.
Karamanda tarikat yurtlarında çocuklar cinsel tacize uğradı. Kimse bu kaçak yurtlarda nasıl eğitim veriliyor sorgulayamadı. Tacizi n yaşandığı tarikat zarar görmesin diye bizatihi korundu. Burada cinsel taciz mağdurları çıktı ve yaşadıkları ile kaldılar.
Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk ve bir sürü kumpas davalarında yüzlerce kişi mağdur oldu. Yıllarca hapis yatan insanlar yaşadıkları ile kaldılar. Sadece “affedersiniz biz paralelin oyununa gelmişiz” dediler.
15 Temmuz’da darbe kalkışması oldu. Bu vesileyle on binlerce kişi görevinden uzaklaştırıldı, hapse atıldı. Bunların içinde binlerce mağdur var. 28 Şubat’ta Fetöcülerin yarattığı mağduriyetler. Bu Fetöcülerin polis okullarına yerleşmesi sırasında bu okullarda yaşanan mağduriyetler. Bunların göreve gelmesiyle emniyette yaşattığı mağduriyetler.
Fetöcülerle mücadele sırasında devletin resmi izinli bankasında hesap açmış, buradan havale yapmış vs. diye, resmi izinli okullarında çocuklarını okuttuğu için yaşanan mağduriyetler.
Elektronik radarların yarattığı mağdurların sayısı çığ gibi yükseldi.
Mağduriyetlerin çeşitliliği ve sayısı saymakla bitmez. Bu kadar sorumsuzluk hangi ülkede yaşanır? Bu kadar mağduriyetin bizatihi devlet tarafından yaşandığı yerlerde devlete kim nasıl güven duyar.
Ve bu kadar mağduriyetin yaşandığı ülke haala ayakta duruyorsa bu da bir mucize sayılmalı.

Ülke mağdurlar enkazına dönmüş, siz hiç mi iğneyi kendinize batırmazsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder