Ülkemizde nerdeyse her alanda mağduriyetler yaşanıyor. Devlet
yönetimi olarak hiçbir işi doğru düzgün yapamaz olduk. Yıllardır yapılagelen
işleri bile doğru düzgün yapamıyoruz ve bu işlerden bile mağdurlar yaratıyoruz.
Neden mi oluyor bunlar; çünkü göreve getirilirken liyakate
önem verilmiyor. İlgili ilgisiz herkes, benim adamım mantığıyla kurumların
başına getiriliyor. Kurumların, kurallar çerçevesinde bağımsız çalışmasından
rahatsızlık duyuluyor. Efendim böyle olunca hükümetin hızı düşüyor devlet yavaş
işliyormuş.
Mümkün ise bütün işlerin tek bir kişi tarafından yapılmasını
istiyoruz.
Görevini iyi yapmayanlara herhangi bir yaptırım
uygulanmıyor. Yani her alanda yetkiler veriliyor ama sorumluluk istenmiyor,
aranmıyor. Böyle olunca da devletin uygulamaları deneme tahtasına dönüyor.
Görev veren ne istediğini iyi anlatamıyor.
Görevi uygulayan tam olarak ne yapacağını bilmiyor. Ortaya garabet
bir uygulama çıkıyor. Ve birçok kişi bu uygulamalardan zarar görüyor.
Olsun ne gam!
Zarar gören gidip hakkını mahkemede arasın diyoruz. Mağdur
olduğunu ispatlasın diyoruz.
Ve nasıl olsa çoğunluk da gidip hakkını aramıyor,
arayamıyor. Kimi mağduriyetine rağmen hükümete zarar gelmesinden endişe ediyor,
kimisi de haklılığını ispatlayana kadar postu mezat a çıkıyor.
Ülkemizde yaşanan mağduriyetlere şöyle bir bakalım.
En son geçtiğimiz Pazar günü yapılan üniversite sınavlarında
(YGS) saat 10’da başlaması gereken sınava 15 dakika kala kapılar kapandı ve
yüzlerce, belki binlerce çocuğumuz sınava alınmadı. Sınav yapılan okulların
önünde ağlayan genç çocukların görüntüsü yüreklerimizi sızlattı.
YÖK başkanı açıklama yapıyor; “ben günler öncesinden,
kapıların 9.45’de kapanacağını açıkladım” diyor.
E be YÖK başkanı yıllardır yapılan sınav saat 10’da
yapılıyordu ve saat 10’a kadar gelen her öğrenci içeri alınıyordu. Gençlerin
geleceğini belirleyecek olan böylesine önemli bir sınavda son dakikada kural
değiştirilir mi?
Öncelikle sormak gerekir ki; kapıları on beş dakika önceden kapatmak kuralı
nereden, niçin, hangi mantıkla uygulandı. Çocuklar her yıl olduğu gibi
zamanında girebilseydi sınava ne olurdu?
15 dakika önce kapıları kapatmakta ne tür fayda gördünüz?
Veya ne zararı vardı sınava tam zamanında girmenin?
Diyelim ki çok önemli bir nedeniniz vardı ve madem uygulamada
böyle bir değişikliğe gidecektiniz neden bunun kararını zamanında almadınız?
Öğrenci başvuru sırasında bu durumu bilseydi, sınav giriş belgesinde
sınav saati 10 değil de 9.45 yazılsaydı, o binlerce öğrenci geç kalmayacaktı ve
mağduriyet yaşanmayacaktı.
Ama bu tür önemli kararlar bir kişiye bırakılırsa bu denli
önemli kazalar da kaçınılmaz olur. Onun için kurumsal yapılar önemlidir.
Kurumsal yapıların kuralları olur. Öyle bir kişinin bir hafta önce karar
vermesiyle uygulama değiştirilemez.
Kişilerin bu yetkileri ellerinden alınmalı, bu yanlışları
yapanlar bunun bedellerini ödemeleri gerekmektedir. Kişiler birileri tarafından
korununca ortaya böyle mağduriyetler çıkıyor.
Zaten devlet olmanın gereği de budur. Ama biz devleti kurum
ve kurallarından koparıp kişilerin şahsi kararlarına bağlarsak o zaman da
devlet dediğiniz şey aşiret gibi yönetiliyor. Kişi hakları ve özgürlükleri
böyle çiğneniyor.
Bir tek bu mudur mağduriyet yaşadığımız konu? Elbette değil.
Karamanda tarikat yurtlarında çocuklar cinsel tacize uğradı.
Kimse bu kaçak yurtlarda nasıl eğitim veriliyor sorgulayamadı. Tacizi n
yaşandığı tarikat zarar görmesin diye bizatihi korundu. Burada cinsel taciz
mağdurları çıktı ve yaşadıkları ile kaldılar.
Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk ve bir sürü kumpas davalarında
yüzlerce kişi mağdur oldu. Yıllarca hapis yatan insanlar yaşadıkları ile
kaldılar. Sadece “affedersiniz biz paralelin oyununa gelmişiz” dediler.
15 Temmuz’da darbe kalkışması oldu. Bu vesileyle on binlerce
kişi görevinden uzaklaştırıldı, hapse atıldı. Bunların içinde binlerce mağdur
var. 28 Şubat’ta Fetöcülerin yarattığı mağduriyetler. Bu Fetöcülerin polis
okullarına yerleşmesi sırasında bu okullarda yaşanan mağduriyetler. Bunların
göreve gelmesiyle emniyette yaşattığı mağduriyetler.
Fetöcülerle mücadele sırasında devletin resmi izinli
bankasında hesap açmış, buradan havale yapmış vs. diye, resmi izinli
okullarında çocuklarını okuttuğu için yaşanan mağduriyetler.
Elektronik radarların yarattığı mağdurların sayısı çığ gibi
yükseldi.
Mağduriyetlerin çeşitliliği ve sayısı saymakla bitmez. Bu
kadar sorumsuzluk hangi ülkede yaşanır? Bu kadar mağduriyetin bizatihi devlet
tarafından yaşandığı yerlerde devlete kim nasıl güven duyar.
Ve bu kadar mağduriyetin yaşandığı ülke haala ayakta duruyorsa
bu da bir mucize sayılmalı.
Ülke mağdurlar enkazına dönmüş, siz hiç mi iğneyi kendinize
batırmazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder