21 Mart 2017 Salı

İĞNEYİ KENDİNE, ÇIVALDIZI KARŞIDAKİNE BATIR

İĞNEYİ KENDİNE, ÇIVALDIZI KARŞIDAKİNE BATIR
Bu bizim güzel bir atasözümüzdür. Birisine haksızlık yapmadan önce iğneyi kendine batır. Bak acısına dayanabiliyorsan, sonra çuvaldızı karşındakine batır derler.
TDK ise “başkasına zararı dokunacak bir davranışı yapmadan önce iyi düşün, kendi kendini eleştir” anlamında kullanılan bir sözdür. Yani kendisi en küçük bir sıkıntıya katlanamayan kimse, başkalarına çok büyük sıkıntı yaratmamalıdır.
Referandum sürecinde senin ülkende muhalefet yeterli çalışma yapamıyor. Baskılardan dert yanıyor. Toplantı yapacak birçok siyasiye salon verilmiyor. Toplantılar basılıyor, kavga, gürültü gırla gidiyor. Sen hükmet olarak bunlara sessiz kalıyorsun.
Hayır, yönünde çalışma yapanı gözaltına alıyor, içeri tıkıyorsun. Özgürlükleri kısmışsın. OHAL ilan edip yerli yersiz uygulama yapıyorsun. Kimse bana ne diyor diye bir derdin yok. Ama sen hep başkasına ahkam keseceksin, hakaret edeceksin.
Denktaş’ın 2004 de, Kıbrıs’ta sunulan Annan çözüm planını anlatmak için Türkiye’de toplantılar yapmasına izin vermeyen Türkiye, Avrupa’nın kendisine izin vermemesine demediğini bırakmadı. Adamın kendi ülkesi, istediğini konuşturur. Seni konuşturmuyorsa kendi başarısızlığın olarak gör.
Efendim “orada PKK’lılara gösteri izni veriliyor.”
İyi de orada izin alıp gösteri yapan insanlar onların kendi vatandaşları. Bir başka ülke vatandaşı değil ki.
Bizde diplomasi dili yok. Hakaret ve tehdit var. En son söylenecek sözü en başta söylersen olacağı budur.
Vizelerin kaldırılmasını görüşen Türkiye’den, diplomatları, bakanları sınır dışı edilen Türkiye’ye geldik. Gelişmiş ülkelere kafa tutmanın yolu senin onlara muhtaç olmamandan geçer. Herkesin herkese muhtaç olduğu dünyada sen daha çok muhtaçsan, dışa bağımlıysan, o zaman bilimde, sanayide ve teknolojide gelişmek zorundasın.
Sen eğitimini her geçen gün bilimsel temellerden uzaklaştırıyorsun. Dini eğitimi öne çıkaran, geliştiren bir eğitim anlayışın var. Sorgulayan eğitimi tercih etmiyorsun, biat istiyorsun. Okuma yazma  bilmeyeni en makbul vatandaş kabul eden sözde profesörü getirip YÖK denetleme kurulu üyesi yapıyorsun. O zaman nasıl gelişeceksin.
İşsizliğin almış başını gidiyor. 4 milyon işsizin var. Disk e göre 7 milyon. Sanayi yatırımların yok, yeni fabrikalar kurulmuyor. Bütün şirketleri yabancılara sattın. Onlarla da kavga ediyorsun ve onların gelip senin ülkende yatırım yapmasını istiyorsun. Gerçekçi olmamız lazım.  Sen onları tehdit ederek nereye varabilirsin?
Avrupalılar hepten haksız olsa bile ortada bir sorun var demektir ve bu sorunu en az zarla çözmek gerekir. Başta kabadayılık yapıyoruz, sonra bin pişmanlıkla işi kurtarmaya çalışıyoruz.
Türkiye Avrupasız olabilir mi?
Neden İsrail’iz olamadınız?
İsrail’e de demediğini bırakmadın. Adamın yüzüne karşı katil dedin. Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” dedin. Bizim de hoşumuza gitti de…
Peki, aynı dönemde ihaleleri İsrail’e vermeyi de ihmal etmedik.
Neydi bu bağırmaların amacı?
Nedir şimdi Avrupa’ya hakaret etmelerin amacı?
Bu milletin gururunu okşayıp iç politikada istediğimizi almak. Bütün mesele bu değil mi?
İç politikada başarılı olmanın kolay yolunu bulmuşuz. İçerde düşman yaratarak kendine güçlü bir taban yaratmayı başarıyorsun. Bunun da zemini bu ülkede var zaten.
Ülkenin yarısını hain ilan ettik, diğer yarısının oylarını garantiledik. Şimdi iç düşmanlar yetmedi, dış ülkelerle kavga ediyoruz, onları düşman ediniyoruz.
Ne için? İçerde referandumu kazanmak için.
Ya kaybettiklerimiz! Etrafımızdakiler, herkes düşman oldu. Ne üreteceğiz, kime satacağız, ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağız? Güvenliğimizi sağlamak için silahı kimden alacağız?
Sadece gururumuzun okşanması yetmez. Hamasetle ülke idare edilmez. Akıl lazım, bilim lazım, teknoloji lazım. Adil ve demokratik kanunları olan, kurumları olan ülke olmak ve dünyaya güven vermek lazım.
Başarının ve huzurun sırrı buradadır.
“Yurtta barış, cihanda barış”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder