İĞNEYİ KENDİNE, ÇIVALDIZI KARŞIDAKİNE
BATIR
Bu bizim güzel bir atasözümüzdür.
Birisine haksızlık yapmadan önce iğneyi kendine batır. Bak acısına
dayanabiliyorsan, sonra çuvaldızı karşındakine batır derler.
TDK ise “başkasına zararı dokunacak bir davranışı yapmadan
önce iyi düşün, kendi kendini eleştir” anlamında kullanılan bir sözdür. Yani kendisi en küçük bir sıkıntıya katlanamayan kimse,
başkalarına çok büyük sıkıntı yaratmamalıdır.
Referandum sürecinde senin ülkende muhalefet yeterli çalışma
yapamıyor. Baskılardan dert yanıyor. Toplantı yapacak birçok siyasiye salon
verilmiyor. Toplantılar basılıyor, kavga, gürültü gırla gidiyor. Sen hükmet
olarak bunlara sessiz kalıyorsun.
Hayır, yönünde çalışma yapanı gözaltına alıyor, içeri
tıkıyorsun. Özgürlükleri kısmışsın. OHAL ilan edip yerli yersiz uygulama
yapıyorsun. Kimse bana ne diyor diye bir derdin yok. Ama sen hep başkasına
ahkam keseceksin, hakaret edeceksin.
Denktaş’ın 2004 de, Kıbrıs’ta sunulan
Annan çözüm planını anlatmak için Türkiye’de toplantılar yapmasına izin
vermeyen Türkiye, Avrupa’nın kendisine izin vermemesine demediğini bırakmadı.
Adamın kendi ülkesi, istediğini konuşturur. Seni konuşturmuyorsa kendi
başarısızlığın olarak gör.
Efendim “orada PKK’lılara gösteri
izni veriliyor.”
İyi de orada izin alıp gösteri yapan
insanlar onların kendi vatandaşları. Bir başka ülke vatandaşı değil ki.
Bizde diplomasi dili yok. Hakaret ve
tehdit var. En son söylenecek sözü en başta söylersen olacağı budur.
Vizelerin kaldırılmasını görüşen
Türkiye’den, diplomatları, bakanları sınır dışı edilen Türkiye’ye geldik.
Gelişmiş ülkelere kafa tutmanın yolu senin onlara muhtaç olmamandan geçer.
Herkesin herkese muhtaç olduğu dünyada sen daha çok muhtaçsan, dışa bağımlıysan,
o zaman bilimde, sanayide ve teknolojide gelişmek zorundasın.
Sen eğitimini her geçen gün bilimsel
temellerden uzaklaştırıyorsun. Dini eğitimi öne çıkaran, geliştiren bir eğitim
anlayışın var. Sorgulayan eğitimi tercih etmiyorsun, biat istiyorsun. Okuma
yazma bilmeyeni en makbul vatandaş kabul
eden sözde profesörü getirip YÖK denetleme kurulu üyesi yapıyorsun. O zaman nasıl
gelişeceksin.
İşsizliğin almış başını gidiyor. 4
milyon işsizin var. Disk e göre 7 milyon. Sanayi yatırımların yok, yeni fabrikalar
kurulmuyor. Bütün şirketleri yabancılara sattın. Onlarla da kavga ediyorsun ve
onların gelip senin ülkende yatırım yapmasını istiyorsun. Gerçekçi olmamız
lazım. Sen onları tehdit ederek nereye
varabilirsin?
Avrupalılar hepten haksız olsa bile
ortada bir sorun var demektir ve bu sorunu en az zarla çözmek gerekir. Başta
kabadayılık yapıyoruz, sonra bin pişmanlıkla işi kurtarmaya çalışıyoruz.
Türkiye Avrupasız olabilir mi?
Neden İsrail’iz olamadınız?
İsrail’e de demediğini bırakmadın.
Adamın yüzüne karşı katil dedin. Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” dedin.
Bizim de hoşumuza gitti de…
Peki, aynı dönemde ihaleleri İsrail’e
vermeyi de ihmal etmedik.
Neydi bu bağırmaların amacı?
Nedir şimdi Avrupa’ya hakaret
etmelerin amacı?
Bu milletin gururunu okşayıp iç
politikada istediğimizi almak. Bütün mesele bu değil mi?
İç politikada başarılı olmanın kolay
yolunu bulmuşuz. İçerde düşman yaratarak kendine güçlü bir taban yaratmayı
başarıyorsun. Bunun da zemini bu ülkede var zaten.
Ülkenin yarısını hain ilan ettik,
diğer yarısının oylarını garantiledik. Şimdi iç düşmanlar yetmedi, dış
ülkelerle kavga ediyoruz, onları düşman ediniyoruz.
Ne için? İçerde referandumu kazanmak
için.
Ya kaybettiklerimiz! Etrafımızdakiler,
herkes düşman oldu. Ne üreteceğiz, kime satacağız, ihtiyaçlarımızı nasıl
karşılayacağız? Güvenliğimizi sağlamak için silahı kimden alacağız?
Sadece gururumuzun okşanması yetmez.
Hamasetle ülke idare edilmez. Akıl lazım, bilim lazım, teknoloji lazım. Adil ve
demokratik kanunları olan, kurumları olan ülke olmak ve dünyaya güven vermek
lazım.
Başarının ve huzurun sırrı buradadır.
“Yurtta barış, cihanda barış”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder