Yazımız; Türkiye ile
Avrupa ülkeleri arasında yaşanan gerginlik ve yaşanan olumsuzlukları
değerlendirme üzerinedir. Bu süreç nasıl oluştu ve neden bunlar yaşandı
sorularının cevabını arayacağız.
Türkiye’de;16
Nisan’da yapılacak referandumda işler pek iyi gitmiyordu. Yani evet cephesi pek
umduğunu alacak gibi değildi.
Evetleri artırmak
için hemen her yola başvuruldu.
Devlet bir rejim ya
da sistem (adının önemi yok. İşlevi ise çok önemli) değişikliğine gidecek. Bunu
Ak Parti tek başına millete sunma imkanı bulmayınca Devlet Bahçeli devreye
girdi ve bu süreç birçok hukuksuzluk içinde meclisten geçti.
Sıra milleti ikna
etmeye geldi. Devlet bunu vatandaşına sunarken halkın önüne iki seçenek koydu.
Vatandaşların bir kısmı evet diyerek bu değişikliğe destek verirken, diğer
kesimi ise hayır diyecek ve bu değişikliğe izin vermeyecekti. Yani her iki
seçenek de bu ülke insanına sunuluyor ve her vatandaş kesimi de kendi düşüncesini
özgürce yansıtmalıydı.
Gel gör ki bu değişikliğe
hayır diyecek vatandaşlar ve bu görüşü savunan siyasetçiler birden bire
terörist sayıldılar, aşağılık yaratık, vatan haini ve son olarak da çukur ilan
edildiler.
Hayır yönünde
çalışma yapan bir çok kişi taciz edildi, gözaltına alındı, suçlu ilan edildi.
Saldırıya uğradı. Salonları, toplantıları iptal etti. Elektrikler kesildi,
fiili saldırılar ve açık tehditler yaşanır oldu.
İki seçenek sunan devlet
kendi yurttaşlarını tek yönlü tercih yapsın diye zorluyor, baskı altına alıyor,
korkutuyordu.
Yani Türkiye’de
demokratik bir ortam kalmamıştı. Demokrasi diyenlere karşı baskı, gözaltı ve
hapislik vardı.
Buna rağmen evet
desteği beklenen yükselişi göstermiyordu.
Bu kez Avrupa’daki
yurttaşlarımıza çalışma yapmak için iktidarın bakanları gezi yarışına çıktı.
Her biri bir Avrupa ülkesine gitmeye başladı.
Avrupa ülkelerinin birçoğunda
seçimler var. Ve Avrupa’da milliyetçi sağ yükselişe geçmiş ve yabancılara karşı
ama özellikle Türklere ve Müslümanlara gösterilen hoşgörüye tepki yükseliyordu.
Avrupa’daki hükümetler de oyları sağ partilere kaptırmamak için halkın nabzına
uygun şerbet vermeyi zorunlu görüyordu.
Ülkesinde
demokrasiyi uygulamayan ama kendisinin özgürce çalışmasına engel istemeyen Türk
hükümetine karşı Avrupa hükümetlerinde de tepki gelişiyordu.
İşte bu iki nedenden
dolayı Türk bakanlarının kendi ülkelerindeki siyasi gezilerine, miting
çalışmalarına engel konulmaya başlandı.
Ülkemizde demokrasi
bir araç olarak görüldüğü için sorunları, özgürlükleri artırarak değil,
engelleyerek çözme alışkanlığı olduğu için, ben yaptım oldu anlayışı hakim
olduğu için aynı tavır Avrupa ülkelerine de gösterildi.
Ve önümüzdeki
referandum nedeniyle de iç politikaya yönelik mesaj verme çabası sonucu Avrupa ülkelerine
bağırıp çağırmaya başlandı. Hakaretlerin biri bin para oldu. Avrupa’nın ne
faşistliği kaldı, ne Naziliği. Üstelik bizzat dış işleri bakanı tarafından Hollanda
aleni tehdit edildi. “Benim uçuşuma izin vermezseniz ekonomik ve siyasi olarak
çok ağır yaptırımlar uygularız” dedi.
Hollanda bu resti ve
tehdidi gördü ve dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nın uçuş iznini iptal etti.
Bu kez Almanya’da
bulunan Aile bakanımız Hollanda’ya, Rotterdam başkonsolosluğuna arabayla gidip
oradaki yurttaşlara konuşma yapmak istedi. Buna da izin verilmedi ve Aile
bakanı Almanya’ ya geri gönderildi.
Bütün bu olaylardan
iki taraf da kendince karlı çıktı. Türkiye’de milli duygular harekete geçti ve
büyük ihtimalle evet oyları artacaktır.
İkincisi de
Avrupa’da sağ seçmenin oylarının milliyetçi partilere gitmesi önlenmiş olduğu
düşünülüyor.
Yani her iki
taraftaki iktidarlar kendince kazançlı çıkmış oldu. Ama esas kaybeden demokrasi
olmuştur. Dünya barışı olmuştur. Dünya halklarının kardeşliği olmuştur.
Bizlere düşen
bunlardan birinin yanında yer almak olmamalıdır. İktidarlardan yana değil,
halklardan yana olmaktır. Herkesin ülkesinde demokrasiye araç muamelesi
yapmasının önüne geçmek, daha geniş, daha kapsayıcı bir demokrasi için çaba
harcamaktır. Ve demokrasiye ihanet edenleri hayal kırıklıklarına uğratarak
kaybetmelerini sağlamaktır.
Halkları birbirine
düşman etmek iktidarların işine geliyor. Onlar iktidarlarını sağlama alırken
olan halka oluyor. Milliyetçi halkların hükümetleri savaş çıkarıp halkların
ölmesine, felaketler yaşamasına neden oluyorlar.
Halk piyon olmaktan
kurtulup esas oyuncu olmalıdır. Şah olup bu oyuncuları mat etmeyi becermelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder