12 Mart 2017 Pazar

İKTİDARLAR KAZANDI, HALKLAR KAYBETTİ

Yazımız; Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında yaşanan gerginlik ve yaşanan olumsuzlukları değerlendirme üzerinedir. Bu süreç nasıl oluştu ve neden bunlar yaşandı sorularının cevabını arayacağız.
Türkiye’de;16 Nisan’da yapılacak referandumda işler pek iyi gitmiyordu. Yani evet cephesi pek umduğunu alacak gibi değildi.
Evetleri artırmak için hemen her yola başvuruldu.
Devlet bir rejim ya da sistem (adının önemi yok. İşlevi ise çok önemli) değişikliğine gidecek. Bunu Ak Parti tek başına millete sunma imkanı bulmayınca Devlet Bahçeli devreye girdi ve bu süreç birçok hukuksuzluk içinde meclisten geçti.
Sıra milleti ikna etmeye geldi. Devlet bunu vatandaşına sunarken halkın önüne iki seçenek koydu. Vatandaşların bir kısmı evet diyerek bu değişikliğe destek verirken, diğer kesimi ise hayır diyecek ve bu değişikliğe izin vermeyecekti. Yani her iki seçenek de bu ülke insanına sunuluyor ve her vatandaş kesimi de kendi düşüncesini özgürce yansıtmalıydı.
Gel gör ki bu değişikliğe hayır diyecek vatandaşlar ve bu görüşü savunan siyasetçiler birden bire terörist sayıldılar, aşağılık yaratık, vatan haini ve son olarak da çukur ilan edildiler.
Hayır yönünde çalışma yapan bir çok kişi taciz edildi, gözaltına alındı, suçlu ilan edildi. Saldırıya uğradı. Salonları, toplantıları iptal etti. Elektrikler kesildi, fiili saldırılar ve açık tehditler yaşanır oldu.
İki seçenek sunan devlet kendi yurttaşlarını tek yönlü tercih yapsın diye zorluyor, baskı altına alıyor, korkutuyordu.
Yani Türkiye’de demokratik bir ortam kalmamıştı. Demokrasi diyenlere karşı baskı, gözaltı ve hapislik vardı.
Buna rağmen evet desteği beklenen yükselişi göstermiyordu.
Bu kez Avrupa’daki yurttaşlarımıza çalışma yapmak için iktidarın bakanları gezi yarışına çıktı. Her biri bir Avrupa ülkesine gitmeye başladı.
Avrupa ülkelerinin birçoğunda seçimler var. Ve Avrupa’da milliyetçi sağ yükselişe geçmiş ve yabancılara karşı ama özellikle Türklere ve Müslümanlara gösterilen hoşgörüye tepki yükseliyordu. Avrupa’daki hükümetler de oyları sağ partilere kaptırmamak için halkın nabzına uygun şerbet vermeyi zorunlu görüyordu.
Ülkesinde demokrasiyi uygulamayan ama kendisinin özgürce çalışmasına engel istemeyen Türk hükümetine karşı Avrupa hükümetlerinde de tepki gelişiyordu.
İşte bu iki nedenden dolayı Türk bakanlarının kendi ülkelerindeki siyasi gezilerine, miting çalışmalarına engel konulmaya başlandı.
Ülkemizde demokrasi bir araç olarak görüldüğü için sorunları, özgürlükleri artırarak değil, engelleyerek çözme alışkanlığı olduğu için, ben yaptım oldu anlayışı hakim olduğu için aynı tavır Avrupa ülkelerine de gösterildi.
Ve önümüzdeki referandum nedeniyle de iç politikaya yönelik mesaj verme çabası sonucu Avrupa ülkelerine bağırıp çağırmaya başlandı. Hakaretlerin biri bin para oldu. Avrupa’nın ne faşistliği kaldı, ne Naziliği. Üstelik bizzat dış işleri bakanı tarafından Hollanda aleni tehdit edildi. “Benim uçuşuma izin vermezseniz ekonomik ve siyasi olarak çok ağır yaptırımlar uygularız” dedi.
Hollanda bu resti ve tehdidi gördü ve dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nın uçuş iznini iptal etti.
Bu kez Almanya’da bulunan Aile bakanımız Hollanda’ya, Rotterdam başkonsolosluğuna arabayla gidip oradaki yurttaşlara konuşma yapmak istedi. Buna da izin verilmedi ve Aile bakanı Almanya’ ya geri gönderildi.
Bütün bu olaylardan iki taraf da kendince karlı çıktı. Türkiye’de milli duygular harekete geçti ve büyük ihtimalle evet oyları artacaktır.
İkincisi de Avrupa’da sağ seçmenin oylarının milliyetçi partilere gitmesi önlenmiş olduğu düşünülüyor.
Yani her iki taraftaki iktidarlar kendince kazançlı çıkmış oldu. Ama esas kaybeden demokrasi olmuştur. Dünya barışı olmuştur. Dünya halklarının kardeşliği olmuştur.
Bizlere düşen bunlardan birinin yanında yer almak olmamalıdır. İktidarlardan yana değil, halklardan yana olmaktır. Herkesin ülkesinde demokrasiye araç muamelesi yapmasının önüne geçmek, daha geniş, daha kapsayıcı bir demokrasi için çaba harcamaktır. Ve demokrasiye ihanet edenleri hayal kırıklıklarına uğratarak kaybetmelerini sağlamaktır.
Halkları birbirine düşman etmek iktidarların işine geliyor. Onlar iktidarlarını sağlama alırken olan halka oluyor. Milliyetçi halkların hükümetleri savaş çıkarıp halkların ölmesine, felaketler yaşamasına neden oluyorlar.

Halk piyon olmaktan kurtulup esas oyuncu olmalıdır. Şah olup bu oyuncuları mat etmeyi becermelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder